NTV-Star TV özel yayınına konuk olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Çankaya Köşkü’nde gerçekleştirilen canlı yayında, Türkiye ve dünya gündemine dair gelişmeleri değerlendirdi.
Gazeteciler Seda Öğretir, Nazlı Çelik, Ahmed Arpat ve Hasan Basri Yalçın’ın sorularını cevaplayan Cumhurbaşkanı Erdoğan; Türkiye genelindeki karla mücadeleyi nasıl değerlendirdiğine ilişkin bir soru üzerine, kar yağışını bereket olarak gördüğünü ve felaket olarak telakki etmediğini söyledi.
“HAZIRLIKLARIN ÖNCEDEN YAPILMIŞ OLMASI LAZIM”
Kuraklığın Türkiye’de ciddi manada toprağı tehdit ettiği ve birçok yerde bitki, meyve, sebze ve her şeyde sıkıntıların yaşandığı dönemleri geride bıraktıklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tarımda yaşanan sıkıntılar ortada, hep ‘yağmur, yağmur, yağmur’ diye bekledik. Şimdi ise kar yağışı gelince de farklı bir yaklaşım ortaya koymaya başladık. Tabii kar yağışını engellemek elimizde değil ama karın sebep olduğu, özellikle ulaşım sıkıntılarına karşı, gerekli tedbirleri almak elimizde. Burada idareyi elinde tutanlar kimlerse onlar buna karşı bütün tedbirleri almak durumunda” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son kar yağışının ardından özellikle İstanbul’a yakışmayacak görüntüler ortaya çıktığını ve kendisinin de İstanbul’da Belediye Başkanlığı yaptığını dile getirerek, “İstanbul’un neresinde ne var, sıkıntılar nelerdir, nasıl oluyor, onlar nasıl giderilir bunları da bilen birisiyim. Tabii sizler eğer tuzlanmayan yollarda araçlar kilometrelerce kuyrukları oluşturursa herhalde bunun bir sorumlusu vardır veya sorumluları vardır” dedi.
Vatandaşların saatlerce yollarda kaldığını ve daha önceki yılların altında bir miktarda kar yağışının söz konusu olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul’daki bu sorunun gereken yol tuzlama ve yol açma çalışmalarının yapılmamasından kaynaklandığını ilçe belediyelerinden de dinlediklerini ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tabii bunu yapmayanlar belli, bu tam anlamıyla bir basiretsizliktir. Siz kar yağdıktan sonra tedbir alamazsınız, kış mevsimine girerken bütün tedbirlerinizi almalısınız. Tabii ne yazık ki daha önceki yürüyen uygulamaları bile devam ettiremeyen bir yönetim elinde şu anda İstanbul. Biz İstanbul’umuzu bir defa kaderine terk edemeyiz” diye konuştu.
Yağışın yoğun olduğu gün, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu ile görüştükten sonra iki bakanı da İstanbul’a gönderdiğini ve çalışmaları yerinden koordine etmeleri gerektiğini ifade ettiğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, iki bakanın da kendi koordinasyonundaki kurumlar vasıtasıyla çalışmalara iştirak ettiğini dile getirdi.
Bu doğrultuda Jandarma ve Karayolları Genel Müdürlüğünün sıkıntı yaşanan noktalara yardım ulaştırma çalışmaları yaptıklarını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Siz böyle bir zamanda bu adımları atmak durumundasınız fakat bu hazırlıkların daha önceden yapılmış olması lazım” dedi.
Karayolları Genel Müdürlüğünün, Meteoroloji Genel Müdürlüğü ile irtibatlı olarak değişen hava şartlarına göre sorumluluğunda bulunan yol ağlarında gerekli önlemleri aldığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “2021-2022 yılı kış programı toplam 68 bin 960 kilometre yol ağımızda uygulanıyor. Kar ve buzla mücadele çalışmalarımız bu programa göre yapılıyor. Bu çalışmalar yurt genelinde 446 karla mücadele merkezinde gerçekleştiriliyor” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 10 bin 916 makine ve ekipman, 12 bin 645 personelin görev yaptığını anlatarak şöyle devam etti: “Siz kalkar da yani belediyenizde vesaire insanları dışarı döker, onların yerine hiç İstanbul’u tanımayan, bilmeyen insanları belediyeye boca ederseniz ondan sonra da işte böyle sıkışır kalırsınız. Güzergâh analizi karla mücadele çalışmaları açılan, kapanan yollar ve anlık trafik kameralarla bir defa takip ediliyor. Bu son yağışta ayrıca yolda kalan araçlara Karayolları Genel Müdürlüğü, AFAD, Kızılay ve valiliklerle koordineli müdahale edilerek insani ihtiyaçların da karşılanması sağlandı. Ben mesela gece saat 03.00’e kadar işi takip ettim, sürekli arkadaşlarımla irtibat hâlinde oldum ve kara yollarındaki çalışmaları kendileriyle de bizzat koordine ederek izledim. Sağ olsun arkadaşlarımızın da bizzat İstanbul’a vararak, İstanbul’da da bu işi bizzat işin başında durarak takip etmeleri bizleri rahatlattı.”
“HAKKANİYETE VE HUKUKA UYGUN BİR DAĞILIM SÖZ KONUSUDUR”
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bazı projelerine onay verilmediği ve bu nedenle projelerin hayata geçirilemediğine ilişkin iddialara yönelik değerlendirmesi sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Burada herhalde bir ortada doğru olmayan ifadeler var. Yani söylemek istemem ama bir yalan burada söz konusu. Yani İstanbul Büyükşehir Belediyesi kalkıp Cumhurbaşkanlığından veya Plan Bütçe Başkanlığından talepte bulunur ve bu talebin bütün teknik incelemeleri vesaireleri bunlar yapılır ve bütün bunlar yapıldıktan sonra da gereken karar alınır. Tabii bunların da ödenme süreçleri bellidir. Şehirlerine hizmet etmek gibi bir dertleri, gayretleri, kabiliyetleri olmayanlar ne diyor? ‘Engelleniyoruz’, söyledikleri şey bu.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tüm milletime böyle bir şeyin olmadığını somut rakamlarla ben anlatmak istiyorum, milletim bunları bilsin” ifadelerini kullanarak, şöyle devam etti: “İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere muhalefet belediyelerine genel bütçeden aktarılan paylar 2019 yılından bu yana aşağı yukarı iki kat artırılmıştır. AK Parti’ye, Milliyetçi Hareket Partisi’ne ve diğer partilere mensup belediyelerin gelirlerinde yapılan artış aynı orandadır. Mesela İstanbul Büyükşehir Belediyesi 2019 yılında, bakın bu rakamlar çok önemli, 13 milyar 848 milyon lira merkezi idareden pay alırken, bu rakam 2021’de 25 milyar 376 milyon liraya çıkmıştır. Düşmüş mü, artmış mı? Aynı dönemde Ankara Büyükşehir Belediyesinin payı 4 milyar 606 milyon liradan 8 milyar 304 milyon liraya, İzmir Büyükşehir Belediyesinin payı ise 4 milyar 564 milyon liradan 7 milyar 274 milyon liraya yükselmiştir.”
Mukayese olması bakımından benzer rakamlarda genel bütçe payı alan AK Partili ve CHP’li iki belediyeyi de karşılaştırmak istediğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “AK Partili Samsun Büyükşehir Belediyesi 2019’da 673 milyon lira, CHP’li Tekirdağ Belediyesi 697 milyon lira genel bütçe payı alırken bu rakam 2021’de Samsun’da 1 milyar 178 milyon liraya, Tekirdağ’da 1 milyar 204 milyon liraya çıkmıştır. Üstelik Samsun’un nüfusu 1 milyon 360 bin, Tekirdağ’ın nüfusu 1 milyon 80 bindir, Tekirdağ’ın nüfusu daha az. Yani Samsun 280 bin fazla nüfusa sahip olduğu hâlde bu rakamlar ortaya çıkıyor. Görüldüğü gibi mesele genel bütçeden alınan payın adaletsiz veya haksız dağıtımı değildir, ben şu anda belge ile konuşuyorum, rakamları da buna göre veriyorum, tam tersine bu konuda gayet adil, hakkaniyete ve hukuka uygun bir dağılım söz konusudur. Mesele şehre tüm vaktiyle, enerjisiyle, zihniyle, kalbiyle hizmet etme iradesine sahip olup olmama meselesidir. Eğer bu inanca ve azme sahipseniz hiçbir engel sizi projelerinizi hayata geçirmekten alıkoyamaz.”
Türkiye’deki tüm belediyelerin kendi bütçelerini kendilerinin oluşturduğunu, nereye, ne kadar harcama yapacaklarına kararı kendilerinin verdiğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Belediye başkanlığını yaptığım dönemde de böyle kar, tipi, bora olacak Tayyip Erdoğan gidip evinde yatacak, yok böyle şey. Biz tüm belediyelerimizle beraber AKOM’da karargâhımızı kurar ve AKOM’daki karargâhtan İstanbul’u izlerdik, takip ederdik. Burada bütçe meselesine gelirse eğer siz doğru bütçe yapıyorsanız her işinizi yürütürsünüz. ‘Cumhurbaşkanı CHP’li belediyelerin projelerini engelliyor’ iddiası koskoca bir yalandır. Çünkü Cumhurbaşkanlığı sadece belediye yatırımlarının finansmanında kullanılacak dış kredilerin değerlendirmesini yapar. Yurt içi borçlanma veya kendi gelirleriyle proje yürütmek isteyen belediyeler bunun kararını kendileri verir, konunun hükûmetle de hiçbir ilgisi yoktur. Yani iş yapmak istiyorsanız kimse sizin önünüzü kesemez. Ne Cumhurbaşkanlığı ne AK Parti ve Cumhur İttifakı engel olmaz, olamaz.”
Konuya ilişkin somut rakamları da paylaşacağını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “İstanbul’da 2014-2019 arasındaki dönemde Büyükşehir Belediye Meclisine 22 borçlanma dosyası gelmiş, CHP bunun 20’sine ‘hayır’ oyu vermiştir. CHP’nin ‘hayır’ oyu verdiği borçlanma dosyalarının arasında İstanbul’da şu anda işleyen ve yapılmakta olan tüm metro projeleri de vardır. Buna karşılık 2019-2021 döneminde aynı Mecliste CHP yönetimi 50 borçlanma dosyasını getirmiş, AK Parti Grubu bunun sadece birine ‘hayır’ oy kullanmıştır. Gerçekten ayakları yere basan, sağlam, idari ve teknik hazırlıkları tekemmül ettirilmiş hiçbir proje belediye hangi partiye ait olursa olsun finansman sorunu yaşamaz.”
“ESER VE HİZMET SİYASETİNİN NEREDE, NASIL YAPILACAĞINI BİLMEK ÖNEMLİ”
Ortada gerçek bir hazırlık olmadan sadece niyetle dış borçlanmaya çıkılması hâlinde sonuç alınamayacağını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “CHP’li de olsa alamazsınız, AK Partili de olsa alamazsınız. Yani burada mesele parti değil, kanun meselesidir, usul meselesidir, ülkenin ve şehrin kaynaklarını doğru kullanma hassasiyeti meselesidir. Milletimizin şu gerçeği bilmesini özellikle istiyorum; biz kimseyi engellemiyoruz, onlar kendi beceriksizlikleri, kendi kötü yönetimleri, kendi yanlış tercihleri sebebiyle belediyeyi borç batağına sokmuştur. Bunların kendi partileri içinde iktidar kavgası vermekten başka maharetleri de yoktur. Bunların ülkenin ve milletin geleceği için herhangi bir vizyonları, projeleri, hatta böyle bir dertleri de yoktur. Dolayısıyla bunlardan eser ve hizmet beklemek beyhude bir gayrettir.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz Marmaray’ı yaparken yine bizim önümüze kim çıktı biliyor musunuz? Bu CHP zihniyeti çıktı. Biz üç, dört yıl önce bitirecekken bu Marmaray’ı, bu CHP zihniyetinden dolayı, bakın ‘zihniyet’ diyorum, bu gecikmeyle bitirdik. Bakın şimdi kar, bora, fırtına her şey var. Biz Marmaray’ı ne yaptık, dedik ki ‘Arkadaşlar, ücretsiz yapacağız’ ve Marmaray yolcularını ücretsiz taşıdı. İşte böyle bir zamanda Marmaray’ın önemi, ne kadar insanımıza fırsat sağlıyor, çok açık net ortada. Aynı şey Avrasya için de geçerli. Eser ve hizmet siyasetinin nerede, nasıl yapılacağını bilmek önemli. Bu da bizim maharetimiz” diye konuştu.
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin borçlanma limitini aştığı yönündeki tartışmaların hatırlatılması ve bu konuya ilişkin görüşlerinin sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, kanuna göre büyükşehir belediyelerinin bütçe gelirlerinin en fazla bir buçuk katı kadar borçlanabildiğini ve bunun yeni değil, 2005’ten beri var olan bir uygulama olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin Mart 2019’daki borç tutarının 28,5 milyar lira olduğunu belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: “Üstelik bunun 6 milyar lirası kendi kurumlarıyla arasındaki borç alacak ilişkisinden, yani fiili değil, bilanço borcundan oluşuyordu. Bir cebinden al, öbür cebine koy. Müteahhitlere, yani devam eden projelere olan borç da 5,2 milyar liraydı. Kalan 17,3 milyar liralık borç ise vadesi 30 yıla yayılmış, çok uygun şartlarda alınmış borçlardı. Hâlbuki kanuna göre, borç limitinin gelirinin yüzde 150’sini yani 32,3 milyar lirayı geçmemesi gerekiyordu. 2022 için öngörülen borçlanmalarla bu rakam 73 milyar liranın üzerine çıkacaktır.”
İstanbul Büyükşehir Belediyesinde öz gelirlerinin toplam gelirlere oranının 2018’de yüzde 32 seviyesindeyken 2020’de yüzde 14’e gerilediğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, merkezi idareden gelen kaynağın da 2018’de toplam gelirlerin yüzde 68’ini oluşturuyorken, bu oranın 2020’de yüzde 86’ya yükseldiğini bildirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Daha açık bir ifadeyle İstanbul’da beceriksiz ve liyakatsiz yönetim sebebiyle belediyenin öz gelirleri yok edilmiş, giderlerin tamamı merkezi yönetimden gelen parayla karşılanmaya çalışılmıştır. Böyle olunca da işler tıkanmaya başlamış, belediye hızla borç batağına saplanmıştır. Bilindiği gibi Batılı kredi değerlendirme kuruluşları, CHP’li İstanbul, Ankara ve İzmir Büyükşehir Belediyelerini finansal sıkıntılar sebebiyle riskli kategorisine almıştır. Maalesef İstanbul Büyükşehir Belediyesi âdeta 1994 yılında bizim devraldığımız döneme geri dönmüştür. Rabbim 2024’e kadar İstanbul halkının yardımcısı olsun diyorum. Biz hükûmet olarak kendi sorumluluk alanımızda, ilçelerde de AK Partili belediyeler olarak kendi sınırlarımız içinde İstanbul’a hak ettiği hizmetleri vermeyi sürdüreceğiz.”
İRAN’DAN GELEN ENERJİ AKIŞININ DURMASI
İran’ın Türkiye’ye enerji akışını kesmesiyle ilgili tartışmaların hatırlatılması ve “Sorunun çözümü için İran ile bir aşamaya gelindi mi? Elektrik kısıtlamalarının bundan sonra da devam etme hâlâ riski var mı ve Türkiye’nin İran’a borcu olduğu için bu kısıtlamaların gerçekleştiği ifade ediliyor. Kısıtlama olmasının sebebi nedir?” sorularının yöneltilmesi üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu cevabı verdi: “Biz, İstanbul Büyükşehir Belediyesi değiliz. Bizim İran’a borcumuz falan bir defa kesinlikle söz konusu değil, tam aksine bu iddialar yalandır ve Cumhurbaşkanı İbrahim Bey ile yaptığım görüşmede de kendilerine söyledim. Onlar, ‘Bir arızadan ötürü bu işi şöyle bir 10-15 gün erteleme durumumuz olacak’ dediler. Biz kendilerine daha önceden, ‘Bu işi, yani Haziran’a kadar ertelemek suretiyle eğer bu gaz akışı devam ederse biz de bu sert geçen kışı daha rahat şartlarda geçiririz’ dedik. Tabii şu anda İran’da da kış şartları çok sert. Onlar da bundan dolayı bir sıkıntıları olduğunu bana ifade etti ve bütün bunlarla beraber de ‘Yani en kötü şartlarda bir 10 gün burada eğer esneme yaparsak bu süreci atlatırız’ dedi Sayın Cumhurbaşkanı.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuyla ilgili Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile BOTAŞ’tan iki ayrı ekibi gönderdiklerini ve onların orada görüşmeler gerçekleştirdiğini belirterek şöyle devam etti: “Öyle zannediyorum ki yani fevkalade bir durum olmadan inşallah şöyle bir 10 gün, bilemediniz 15 gün içerisinde tekrar bu doğal gaz akışı devam edecek. Tabii tedbirlerimiz var. Biliyorsunuz, Tuz Gölü’nün altındaki bir depolama çalışmamız. Bunun yanında FSRU ile ilgili bu tür gemilerimiz var. Bu gemilerimiz ile gelen yine doğal gaz olayımız var. Bunlarla beraber, gaz akışının sağlanması da bir taraftan gerçekleşecek. Bu kış ortasında biz vatandaşımızı birinci derecede bir defa korumak durumundayız ama nedir, sanayide falan burada biraz kontrollü gitmek durumundayız ve gerek Enerji gerekse Sanayi ve Teknoloji Bakanlıklarımız müşterek bir çalışmayla bunu da koordine ediyorlar, kompanse ediyorlar ve bu şekilde süreci devam ettireceğiz.”
Elektrikte kademeli faturalandırma sistemine geçildikten sonra yüksek fatura bedelleriyle ilgili şikâyetlerin geldiğinin belirtilerek daha düşük ücretlendirme için bir çalışma öngörülüp görülmediğinin sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunun salgın koşulları nedeniyle alınmış bir tedbir olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyada hammadde fiyatlarında yaşanan artışlar sonucu enerji maliyetlerinde de büyük artışlar meydana geldiğine dikkati çekerek, dünyada elektrik üretiminin ana hammaddelerinden olan kömür fiyatlarında 5 kat, doğal gaz fiyatlarında da 10 kat artışların söz konusu olduğunu ifade etti.
Enerji piyasalarının sürdürülebilirliği için zorunlu miktar kadar bir düzenleme yapılmakla birlikte fiyatlarda sübvansiyonun hâlâ mevcut olduğunu bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yani 2021 yılında vatandaşlarımızın elektrik faturalarında yüzde 50, doğal gaz faturalarında ise yüzde 75 oranında devletimiz sübvansiyona gitmiştir. Böylece, toplamda 100 milyar lirayı bulan maliyeti devletimiz sübvanse ederek karşıladı ve tarifelere de bunu yansıtmadı. 2022 yılında da benzer sübvansiyonlar yine devam edecektir” diye konuştu.
Bir konut abonesinin aylık elektrik ve doğal gaz faturaları için ödediği toplam tutarın 2002’de net asgari ücretin yüzde 47’sini oluşturuyorken 2022’de aynı miktardaki tüketim için bu oranın yüzde 12,9 seviyelerine düştüğünü aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Kademeli tarife, Türkiye’deki hanelerin ortalama elektrik tüketimleri hesaplanarak 150 kilovatsaat olarak belirlendi. 2021 yılı verilerine göre, ülkemizdeki konutlarda kullanılan ortalama tüketim aylık 134 kilovatsaat olarak gerçekleşti. Aylık 150 kilovatsaatlik tüketim, düşük tarifeden 150 kilovatsaati aşan tüketimler ise daha yüksek bir tarifeden faturalandırılıyor. Aylık 150 kilovatsaat miktarı bir ay 30 gün varsayılarak günlük 5 kilovatsaatin 30 güne tekabül eden miktarından hareketle oluşuyor.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kademeli tarifenin amacının elektriğin verimli kullanımını teşvik etmek ve dar gelirli vatandaşların kullandığı elektriğin sübvanse edilmesini sağlamak olduğunu vurgulayarak uygulamanın henüz başladığını, gelecek günlerde kullanım verilerinin de takip edileceğini kaydetti.
“DENGELİ VE SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜMEYE KESİNLİKLE ULAŞACAĞIZ”
Gelecek dönemde Türkiye’nin faizle mücadelesinde ne tür adımlar atılacağı sorusunu da cevaplayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin uygulanan akılcı politikalarla kamu maliyesinde ve bankacılık sektöründe ciddi kazanımlar ile güçlü bir duruş elde ettiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, faiz oranlarında tarihî düşük seviyeleri yakalama başarısının da gösterildiğine değinerek şunları kaydetti: “Hatırlayın, Türkiye 2013 yılında tarihinin en düşük faiz ortamını yakaladı ancak bunun ardından bir dizi iç ve dış olumsuz gelişmeyle bu süreç kesintiye uğradı. Diğer taraftan, son 20 yılda altyapı yatırımları konusunda önemli mesafeler katettik. Doğrudan yatırımları destekleyen güçlü bir teşvik sistemine sahibiz. Ülkemizde iş yapma ortamının geliştirilmesi için devrim niteliğinde adımlar atıldı. Üretim odaklı ihracat ve istihdamı artırmak hep önceliğimiz oldu. Bütün bunlar, yeni modelimizin uygulanmasına yönelik uygun zemini hazırladı. Böylece nihai amacımız olan dengeli ve sürdürülebilir büyümeye kesinlikle ulaşacağız.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bildiğiniz gibi dengeli büyüme, büyüme kompozisyonunun dış talep lehine iyileştirildiği bir görünümü ifade ediyor. Sürdürülebilir büyüme ise makro dengelerin korunduğu büyüme çerçevesine işaret ediyor. Yüksek faiz ortamının orta uzun vadede kırılganlık oluşturduğu aşikâr. Bu ortamda kaynaklarımız üretime gitmiyor. Bu da üreterek ekonomik olarak güçlenmek isteyen ülkemizin gelişmesine ket vuruyor. Biz işte bu sebeple düşük faiz ortamında kaynaklarımızı üretim, istihdam, ihracat ve büyüme olarak kullanmak istiyoruz. Biz önümüzdeki döneme çok iyimser bakıyoruz. Son dönemde döviz kurundaki istikrarlı seyir, bu iyimser bakışımızı da destekliyor. Kamusal kaynakları ve banka kredilerini etkin ve verimli şekilde üretimin artırılması için kullanarak bu mücadelemizde başarılı olacağımıza da inanıyorum. Bu modelle birlikte ülkemiz daha güçlü hâle gelecek ve ekonomimiz olası spekülatif ve manipülatif müdahalelerden daha az etkilenecektir. Bundan eminiz”
“FAİZDEN MEDET UMULMASINI KESİNLİKLE DOĞRU BULMUYORUZ”
Merkez Bankası politika faizinin yüzde 14 olduğu, vatandaşların özel bankaya gittiğinde ihtiyaç kredisi, taşıt kredilerinin daha yüksek olduğu belirtilerek aradaki makasa ilişkin görüşleri sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Özellikle de özel bankaların bu konuda hâlâ sömürü çarkını devam ettirme gayretinin olduğunu görüyoruz. Ben de vatandaşlarıma sesleniyorum, diyorum ki; kamu bankalarına gidin ve kamu bankalarına gitmek suretiyle de böyle bir sömürü çarkı içerisine girmeyin. Çünkü kamu bankaları bu konuda hassas ve vatandaşını kesinlikle yüksek faizle sömürme gibi bir gayretin içerisine giremez. Bundan rahatsız olacak özel sektör bankaları, biliyorum, ama bunu söylemeye mecburum” diye konuştu.
Özel bankaların böyle yapması durumunda vatandaşın uygun krediyi veren kamu bankasına gideceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Faizden medet umulmasını biz kesinlikle doğru bulmuyoruz” dedi.
Yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla ile büyüme rakamlarını açıklama yaklaşımının bankalar tarafından benimsenmesi gerektiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunu benimseyecekler, benimsemediği takdirde bizim de mücadelemiz devam edecektir” ifadesini kullandı.
ENFLASYONLA MÜCADELE
Cumhurbaşkanı Erdoğan, enflasyonla mücadele konusunda yeni karar ya da atılacak yeni adım olup olmadığına ilişkin soru üzerine, salgın önlemlerinin gevşemesiyle küresel enerji ve emtia fiyatlarında ciddi artış yaşandığını hatırlattı.
Uluslararası taşımacılık maliyetlerinde, navlun fiyatlarında yükselişler görüldüğünü, küresel tedarik zincirlerinde bozulmalar ve girdi maliyetlerinde artış yaşandığı belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu durumun sadece Türkiye’de değil dünyada da enflasyonist baskıları artırdığını kaydetti.
Çoğunlukla dışsal ve geçici faktörlerin normalleşmesiyle yurt içi finansal piyasalarda bir dengelenmenin söz konusu olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Bugün dünyanın ekonomide en büyüğü Amerika, eğer enflasyonla mücadelede bu işi başaramıyorsa, Batı’ya gelelim, Batı ülkeleri bunu başaramıyorsa, burada kendi ülkemizdeki şartlara da buna göre bakmamız lazım. Bu dengelenme 2022 yılı enflasyon görünümüne, inanıyorum, olumlu katkı sağlayacaktır. Enflasyonla mücadele önceliğimizdir. Enflasyon görünümündeki bozulmayı sınırlamak ve enflasyonun olumsuz etkilerini vatandaşlarımıza asgari düzeyde yansıtmak amacıyla gerekli adımlar atılıyor ve bu adımları kararlı bir şekilde atarken para ve maliye politikalarında güçlü bir koordinasyonumuz var. Rekabeti ve verimliliği artırıcı yapısal politikaları da hayata geçiriyoruz, bu yolla enflasyonun düşürülmesini hedefliyoruz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu kapsamda Fiyat İstikrarı Komitesinin düzenli toplandığının ve fiyat hareketlerinin yakından izlendiğinin altını çizerek, “Para politikasının etkinliğinin sınırlı kaldığı arz şokları durumunda alınacak tedbirler, bütüncül bir bakış açısıyla gözden geçiriliyor ve neticesini de bu şekilde alacağımıza inanıyorum” değerlendirmesini yaptı.
KUR KORUMALI VADELİ MEVDUAT SİSTEMİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, kur korumalı vadeli mevduat sistemine ilişkin muhalefetin; “daha önce denendiği ve başarısız olduğu” ve “kur korumasının devlet tarafından karşılanmasına” yönelik eleştirilerin bulunduğu hatırlatılarak, “Bu sisteme orta vadede ve uzun vadede yeni enstrümanların eklenmesi söz konusu olur mu?” sorusu yöneltildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan muhalefetin, 20 yıl içerisinde iktidarın yatırımlarına “doğru” demediğini, hiçbir zaman da yapılan güzelliklere “hayırlı olsun” demeyeceğini söyledi.
Türk lirası cinsinden enstrümanlara güveni artırmak ve tasarruflarını Türk lirasında değerlendiren vatandaşların kurdaki oynaklık karşısında mağdur olmaması amacıyla kur korumalı mevduat ve katılma hesabını uygulamaya aldıklarını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefetin, sistemin daha önce denendiğine yönelik açıklamalarını değerlendirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Siz böyle bir göreve mi geldiniz, neyi denediniz? 20 yıl içerisinde bu işi yapan biziz, biz denedik, neticelerini aldık, neticesini aldığımız için de şimdi tekrar bunu uygulamaya koyduk. Uygulamanın henüz başlarında olmamıza rağmen vatandaşlarımızın kur korumalı Türk lirası vadeli mevduat ve katılım fonuna ilgisi şu anda muhteşem” diye konuştu.
Gelinen noktanın kendisini tatmin edip etmediğine ilişkin Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gayet iyi gidiyoruz. 25 Ocak 2022 tarihi itibarıyla bu hesaplarda toplam büyüklük ne biliyor musunuz? 203 milyar lirayı aşmış durumda. Bu neyi gösteriyor? Vatandaşın ilgisi bu denli büyük olduğuna göre bu miktarın 58,6 milyar lirası da döviz hesaplarından dönüşen tutar. Bu bakiyede 187,8 milyar lira ile gerçek kişilerin payı yüzde 92,5 düzeyinde. Tüzel kişiler ise 15,3 milyar lira ile yüzde 7,5 paya sahip” bilgilerini paylaştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kur korumalı mevduat ve katılma hesabı ürününe ek olarak attıkları bir dizi aksiyon adımın da yakın zamanda uygulamaya girdiğini anlatarak, şunları söyledi: “Döviz kurundaki oynaklık nedeniyle fiyatlamada zorluk yaşayan ihracatçı ve ithalatçı firmalarımıza yönelik döviz satım ihaleleri düzenlenmeye başladı. Ayrıca devlet tahvillerinden elde edilen gelirlere stopaj oranını da ne yaptık, sıfırladık. Temettü gelirlerine uygulanan stopaj oranını ise yüzde 15’ten yüzde 10’a düşürdük. Bireysel emeklilik sistemine devlet katkısının yüzde 25’ten yüzde 30’a çıkaran değişiklik uygulamaya alındı. Bazı yatırım fonlarından elde edilen kazançların kurumlar vergisinden istisna edilmesi de bu arada sağlanmış oldu. İhracat ve imalat sanayi şirketlerine 1 puanlık kurumlar vergisi indirimi uygulaması da bu arada başlatıldı. Önümüzdeki dönemde bireysel ve kurumsal yatırımcılara yönelik alternatif borçlanma enstrümanlarının ihraç edilmesi de planlanıyor, bu adımları da atacağız.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gıda, temizlik gibi vatandaşların yoğun tükettiği ürünlerde KDV indirimine gidilip gidilmeyeceğine ilişkin soru üzerine, ekonomi programında özellikle Katma Değer Vergisi’nde etkinliği, adaleti ve basitleştirmeyi sağlamak amacıyla çalışmalar yapılacağı yönünde karar aldıklarını hatırlattı.
Diğer taraftan kayıt dışı ekonomiyi azaltmak, iş ve yatırım ortamını iyileştirmek, ihracatı artırma yaklaşımlarını destekler mahiyette KDV’ye ilişkin de Hazine ve Maliye Bakanlığının çalışma yürüttüğünü anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu kapsamda, KDV oranlarının sadeleştirilmesi, oran farklılıklarının giderilmesi, uygulamada kolaylık konularında Gelir İdaresi Başkanlığımız beklentileri, çözüm önerilerini de alıyor. Bu şekilde gelen talepler ve değerlendirmeler etraflıca analiz edilip atılması gereken adımlar varsa o adımları da gerçekleştireceğiz” dedi.
Hangi ürün yelpazesinde indirim yapılacağına ilişkin soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Her tür ürünler bu konuda masaya yatırılarak bunların tabii arz talep dengesi içerisindeki yeri ne ise ona göre de adımları atacağız” cevabını verdi.
“RUSYA İLE UKRAYNA ARASINDAKİ MEVCUT GERİLİMİN YENİ BİR KRİZE DÖNÜŞMEDEN ÇÖZÜLMESİNİ İSTİYORUZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ukrayna ve Rusya arasındaki çatışma ihtimali ve Moskova’nın Türkiye’nin arabuluculuk teklifine nasıl yaklaştığına ilişkin soruyu ise şöyle cevapladı: “Her şeyden önce tabii bu gelişmeleri bizim uygun bulmamız, hayırlı bulmamız mümkün değil. Çünkü bölge bizim bölgemiz, Rusya ile Ukrayna arasındaki mevcut gerilimin yeni bir krize dönüşmeden çözülmesini istiyoruz. Bunun için elimizden gelen desteği vermeye hazır olduğumuzu tekrar söylüyorum. Devlet başkanları Putin ve Zelenski’ye de bu mesajlarımı ilettim, iletmeye de devam edeceğim. Zira biz bölgemizde barış istiyoruz, istikrar istiyoruz. Her iki ülkenin de Türkiye’nin samimiyetinin ve iyi niyetinin farkında olduğunu düşünüyorum. Örneğin, iki lideri arzu ederlerse ülkemizde bir araya getirerek barış ortamının yeniden tesisine giden yolu açabiliriz. Şu unutulmamalıdır ki, iki bölge ülkesinin birbiriyle savaşmasının ne taraflara ne de bölgemize bir getirisi olamaz. Bölge istikrarsızlıktan yeterince çekti, bu bize de ziyadesiyle olumsuz yansıyor. Daha fazla savaş, daha fazla acı istemiyoruz. Kaldı ki işin bir de Rusya’nın Batı camiasıyla olan ilişkisiyle alakalı kısmı da var. Burada yaşanan olumsuzluklardan da rahatsızız. Meselenin diyalogla halledilmesini, güç kullanılmasından kaçınılmasını, Türkiye olarak biz gerekli görüyoruz. Ve bu konuyla ilgili malum, NATO’nun şu anda kurmuş olduğu devreler var. Bu devrelerin de başarılı olması en büyük temennimizdir.”
“Korkulan olur da Rusya’nın Ukrayna’ya bir saldırı olursa bir NATO ülkesi olarak Türkiye’nin pozisyonu ne olur?” sorusuna ise Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ve egemenliğine en başından beri destek verdiğini hatırlattı.
Rusya’nın Kırım’ın ilhakı başta olmak üzere, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü zedeleyen adımlarına karşı net bir tutum sergilendiğini de anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle devam etti: “Bu tutumun değişmesi söz konusu değildir. Rusya’nın Ukrayna’ya silahlı bir saldırı ve işgal yoluna gitmeyeceğini temenni ediyorum. Zira böyle bir adım, ne Rusya için ne de bölgemiz için akılcı bir hareket olamaz. Umarım gerginlik böyle bir noktaya ulaşmaz. Biz de zaten bu anlayışla ve sorumlu bir bölge ülkesi olarak gerginliğin bir silahlı çatışmaya dönüşmesini engellemek için elimizden gelen her çabayı göstermeye hazır olduğumuzu belirtiyoruz. Rusya’yı dinlemeye ve varsa makul güvenlik kaygılarını gidermeye yönelik anlamlı bir diyaloğa da ihtiyaç olduğu anlaşılıyor. Rusya’ya da bazı taleplerinin niye kabul edilemez olduğunu anlatmamız lazım ve bu yönde de bir diyaloğuna NATO’nun Rusya tarafından daha iyi anlaşılmasını veya anlatılmasını sağlayacağına inanıyorum.”
“BİZİM ARZUMUZ, DİYALOG VE DİPLOMASİ YOLUYLA MEVCUT KRİZE BİR ÇÖZÜM BULUNMASIDIR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i Türkiye’ye davet ettiklerini belirterek, “Ülkemizde kendisiyle ikili bir görüşmeyi de yapmak suretiyle bazı adımları atalım istiyoruz” dedi.
Rusya Devlet Başkanı Putin’in Türkiye’ye gelip gelmeyeceğine ilişkin soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Cevap verecekler, şimdi bir yurt dışı seyahatte” ifadelerini kullandı.
Rusya ile ABD arasında devam eden görüşmelere ilişkin bir soruya Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu cevabı verdi: “Bizim arzumuz, diyalog ve diplomasi yoluyla mevcut krize bir çözüm bulunmasıdır. Bunun mümkün olduğuna dair inancımızı koruyoruz. Hem Rusya’ya hem de Ukrayna’ya yapıcı ve itidalli davranmaları yönündeki çağrılarımızı da sürdürüyoruz. Türkiye, NATO müttefiki olmanın yükümlülüklerini bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da yerine getirmeye devam edecektir. Bu konuda herhangi bir tereddüde mahal yoktur ve bu şekilde de görüşmelerimizi devam ettiriyoruz.”
“MEVCUT KRİZ ORTAMINDA NATO MÜTTEFİKLERİNİN BİRLİK VE DAYANIŞMA ANLAYIŞI İÇİNDE HAREKET ETMELERİ ŞART”
“NATO’nun içerisinde NATO’nun kendisine yönelik ciddi çatlak ihtimali görüyor musunuz?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu: “Mevcut kriz ortamında NATO müttefiklerinin birlik ve dayanışma anlayışı içinde hareket etmeleri şart. Tabiatıyla her ülkenin kendi ulusal çıkarları doğrultusunda farklı yaklaşımları olabilir. Fakat esas olan bunları ittifak bütünlüğü altında istişare ederek ortak bir tutum belirlemektir. NATO şu ana kadar bu bağlamda kötü bir sınav vermedi. Yani başarıyla bu tür adımları atarken yoluna devam etti. Yine de bazen kimi müttefikler tabiri caizse köşeye sıkıştırmak için bilinçli haber sızdırmalar, dezenformasyon yapılabiliyor veya yapıyorlar. Türkiye olarak biz de örneğin Suriye meselesinde, Libya meselesinde, benzer başka meselelerde bu tür kampanyaların hedefi hâline getirilmek istendik.”
Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde teröre karşı gerçekleştirdiği harekâtlar ve PKK/YPG terör örgütüyle haklı mücadelesine yönelik mesnetsiz eleştiriler ve dezenformasyon kampanyaları olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunlardan hareketle uygulamaya sokulan haksız tedbirlerin boyutu düşünüldüğünde başka örneklerle karşılaştırma yapmanın doğru olmayacağını ifade etti.
Bugün bazı eleştirilere maruz kalanların, karşılaşılan bu haksızlığı artık daha iyi anlamasının da mümkün olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu anlayışı da özellikle birinci derecede NATO üyesi ülkelerden beklediklerini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Nedir bu? Bakıyorsunuz Amerika’nın Suriye’nin kuzeyindeki terör örgütlerine binlerce tır silah, mühimmat vesaire getirmesi gibi. Bu uyarıları biz müttefikimiz Amerika’ya yapmış olmamıza rağmen netice alabildiniz mi? Maalesef netice alamadık” dedi.
“İNSANIMIZIN KUTSALLARINA YÖNELİK HASSAS BİR DURUŞUM VAR”
“Sezen Aksu’nun 2017 yılında yazdığı şarkının sözleri gündeme geldi ve tartışma konusu oldu. Geçen Cuma Çamlıca Camii’nde bir çıkışınız oldu ve bir kısım tarafından da çok sert tepki ile karşılandı. Bu eleştirilere ne demek istersiniz?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Şimdi burada çok açık net bir gerçeği ortaya koymakta fayda var. Öncelikle benim oradaki hitabımın muhatabı Sezen Aksu değildir. Sezen Aksu, Türk müziğinin önemli bir ismidir. Şarkılarıyla insanımızın duygularına tercüman olmuş bir sanatçımızdır. Bu başka bir şey, bunu bir kenara koyalım. Ama diğer taraftan ben ülkenin Cumhurbaşkanı olarak insanımızın hangi inançtan olursa olsun dinî değerlerine, yani kutsalına laf edilmesine müsaade etmem. Yani burayı birbirinden ayırmamız lazım. Kaldı ki burada sadece Hazreti Adem aleyhissalatü vesselam ile Havva validemiz değil, aynı zamanda burada Meryem validemize de aynı şekilde hakaret var. İnsanımızın kutsallarına yönelik hassas bir duruşum var. Bunu da herkes bilir. ‘Dilini koparma’ ifadesini bir kişinin şahsına değil, kutsallarına karşı hakarete dönük bir tavır olarak ifade ettim. Hatırlayın, Demokrat Parti döneminde Atatürk’ü Koruma Kanunu çıkarıldı. Şimdi biz kutsallarımızı korumak için de kanun mu çıkaracağız? Bu bir duruş, saygı, kabullenme ve birlikte yaşama tecrübesi olarak hayata geçmeli.”
Özgürlüğün sınırlarının hakaret etmek, rencide etmek veya kutsallara kötü sıfatlar yakıştırmak olmadığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Bizim dinimiz tüm peygamberlere kendi peygamberimize olduğu kadar saygı ve hürmeti emrediyor. Ne zaman birbirimize, inançlarımıza, değerlerimize saygı duyacağız? Ne zaman? Ne zaman bu konularla gündem oluşturmaktan vazgeçeceğiz? Kimse toplumumuzu kutuplaştırmaya, özellikle de bütün bu konulara yönelik görmezlikten gelmemizi beklememeli. Millet olarak kardeşçe ve birlikte yaşamamızın teminatı birbirimize olan saygımızdır. Bu saygıyı ortaya koymaya mecburuz. Bir Cumhurbaşkanı olarak da bu hassasiyetim ayrıca hiç isim vesaire falan zikretmeden ortaya koyduğum bir ilkenin kabulüdür. Öyle zannediyorum ki bu ilkenin kabulünü de herkes kabullenecektir.”
“BU ÜLKENİN SEÇİLMİŞ İRADESİNE İSTEDİĞİNİZ GİBİ HAKARET ETME LÜKSÜNÜZ OLAMAZ”
“Gazeteci Sedef Kabaş’ın Cumhurbaşkanına hakaret suçundan tutuklanmasına ilişkin bir soruya karşılık Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Buradaki hakaret her şeyden önce şahsımla ilgili değil, temsil ettiğim makama yöneliktir. Devleti yöneten Cumhurbaşkanının ve Cumhurbaşkanlığı makamının hedef alınması burada söz konusu. Biz, Cumhurbaşkanlığı makamının ve millet iradesinin izzetini korumakla yükümlüyüz. Bulunduğum makam bunu gerektiriyor. Bunu ben mi söylüyorum? Yok. Türk Ceza Kanunu’nun 299. maddesi Cumhurbaşkanına hakaret suçunu düzenliyor” değerlendirmesinde bulundu.
Bu suçun, kişilere ve şerefe karşı suçlar içerisinde olmadığını, devletin egemenlik alametlerine ve organların saygınlığına karşı suçlar bölümünde yer aldığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Burası önemli. Devleti temsil eden Cumhurbaşkanlığı makamının saygınlığı korunsun, bunun için. Dolayısıyla bizim bunlara prim vermemiz söz konusu olamaz. Hukuk neyi gerektiriyorsa, sonucu ne olursa olsun burada gereği yapılacaktır. Bunun ifade özgürlüğü ile de bir alakası yoktur. Siyasette elbette eleştiri olur, söyleyecek bir şeyim yok. Ama bu temiz bir dille olmalı” ifadelerini kullandı.
“CHP’nin Cumhurbaşkanına hakaret suçunu düzenleyen maddenin kaldırılmasıyla ilgili teklifinin olduğu biliyoruz. Bu tasarıyla ilgili düşünceniz nedir?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “CHP’nin Cumhurbaşkanına hakaret maddesinin kaldırılması teklifi de tam bir garabet. Bunlar milletin bu makamlara kendilerini getirmeyeceğini bildikleri için ‘Bizim elde edemeyeceğimiz makamlara gelenlere herkes istediği gibi saysın, sövsün’ diyorlar. Yaptıkları bu. Bu makamların şerefini, saygınlığını biz bu aziz milletle birlikte koruyacağız, bundan kimsenin şüphesi olmasın. Öte yandan hemen hemen bütün ülkelerde devlet başkanlarına, cumhurbaşkanına hakaret etmek suçtur. Bu ülkenin seçilmiş iradesine de istediğiniz gibi hakaret etme lüksünüz olamaz.”
Yüzde 52 oyla seçilmiş bir Cumhurbaşkanı olduğunu anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Esasında bunların hakaret ettikleri Tayyip Erdoğan nezdinde milletin ta kendisidir. Millete olan nefretlerini ortaya koyuyorlar. Milletin evi dediğimiz Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetim merkezine ahır benzetmesi de tümüyle bu aziz millete hakarettir, edepsizliktir” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Muhalefetin de bu kadar ağır sözleri ifade özgürlüğü ve eleştiri hakkı gibi göstermesi, bunların edebini, siyasi ahlakını gösteriyor. Şahsıma ve temsil ettiğim makama hakareti kendilerine hak görenlerin şunu artık iyice bellemelerinde fayda var. Kabul etseler de etmeseler de Recep Tayyip Erdoğan, bu ülkenin yüzde 52 ile seçilmiş Cumhurbaşkanıdır. Bu makama saygısızlığın da kanunlarımızda cezası açıktır ve bu suç cezasız kalmayacaktır. Herhalde CHP’nin genel merkezine ahır yakıştırması yapanlara CHP yönetimi iyi bir dille bakmaz. Bu yollara tevessül edenlerin çaresizliğini de anlıyorum. Çünkü muhalefetten beklentileri yok. Biz onlar gibi hakarete başvurmuyoruz. Her vatandaşın tabii hakkı olan adalete başvuruyoruz.”
AK Parti iktidarlarının bu ülkede demokrasiyi ve fikir hürriyetini âdeta taçlandırdığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, fikir ve ifade hürriyetinin hakaret içermediği sürece herkes için eşit bir hak olduğunu AK Parti iktidarlarının bu ülkeye hatırlattığını belirtti.
Bu konunun da takipçisi olacaklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, diğer taraftan bu yapılanın bir anlamda nefret siyaseti olduğunu, toplumun önüne proje koyamayanların vatandaşlar arasına nefret ve nifak tohumları serpmeye çabaladığını kaydetti.
Bu hakareti yapanın provokasyon amaçladığının da çok açık olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunu, sağlık kontrolü için getirildiği hastaneye girerken kelepçesiz ellerini arkadan birleştirerek ters kelepçe vurulduğu algısı oluşturmaya çalışmasında da gördük. Buna asla müsaade etmeyeceğiz. Devletin makamlarına ağız dolusu hakaret ederek toplumun bir kesimini nefretle donatanlar, yaptıklarının cezasını da hukuk çerçevesinde görecektir” diye konuştu.
“MİLLETİMİN FERASETİ VE SAĞDUYUSUYLA BÖYLE BİR ŞEY HİÇBİR ZAMAN GERÇEKLEŞMEYECEK”
AK Parti TBMM Grup Toplantısı’nda, “Edirne’deki İmralı’dakine hesap verecek” sözüyle ne anlatmak istediğinin sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunu aslında Abdullah Öcalan’a sormak lazım. Çünkü Öcalan’ın, Demirtaş’ın oradan vermiş olduğu mesajlardan rahatsız olduğu ortada bir gerçek. Terör örgütü PKK elebaşını bırakacak tek bir iktidar olur. O da HDP’nin içinde olduğu zillet ittifakı iktidara gelirse böyle bir şey olabilir. HDP’nin terörist elebaşıyla ilgili ‘Heykelini dikeceğiz’ vaatlerini hatırlayın. O günlere şöyle bir geri dönün. Terör örgütüne sırtlarını yasladıklarını nasıl açık açık söylediklerini hatırlayın. ‘Biz sırtımızı şuraya dayıyoruz’ diyenleri hatırlayın. ‘FETÖ’cüleri serbest bırakacağız’ diyenler yine bunlar değil mi? CHP değil mi?” diye konuştu.
Bunlara asla izin vermeyeceklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Allah’ın izniyle, milletimin feraseti ve sağduyusuyla böyle bir şey hiçbir zaman gerçekleşmeyecek. Bu hanım zihnindeki ifade etmiştir. Zillet ittifakındaki ortağı HDP’ye verdiği sözler aklına gelmiş olacak ki, terörist başının salıverileceğini zannediyor. Teröre, teröriste karşı tavizsiz bir mücadele devam ederken, bu hanımefendinin böyle bir iftirada bulunması siyaset değil, tek kelimeyle yalandan medet ummaktır. Bakın yine aynı yere geliyoruz, gözleri var görmezler, kulakları var duymazlar. Çünkü onların kalpleri mühürlenmiştir. Hanımefendi sözlerimizi işine geldiği gibi anlıyor. Çünkü işine HDP’ye verdiği sözler geliyor. Sözleri içeriğinden ayrıştırarak, amacından uzaklaştırılarak yalanlarına malzeme yapanlar, milleti aldatmaktan başka hiçbir şey yapmıyorlar.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Öcalan, Demirtaş’ın açıklamalarından rahatsız” ifadesinin anımsatılarak, “Devletin elinde böyle bir bilgi mi var?” sorusuna, “Var ki söylüyorum” cevabını verdi.
“DEVLETİMİZE VE MİLLETİMİZE İHANET EDEN ŞEBEKELERİNİN OYUNLARINI HER ZAMAN BOZDUK”
Evinin önünde uğradığı silahlı saldırıda yaşamını yitiren Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu suikastının faillerinden birinin yurt dışında yakalandığı ve Türkiye’ye getirildiğine yönelik soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, merhum Hablemitoğlu’nun, FETÖ’nün devlet içerisindeki kadrolaşma çalışmalarını anlatan “Köstebek” isimli kitabını yayımlayamadan 18 Aralık 2002’de öldürüldüğünü anımsattı.
Millî İstihbarat Teşkilatının uzunca bir süredir bu suikastın katil zanlılarından Nuri Gökhan Bozkır’ın izini sürdüğüne ve şahsın kırmızı bültenle arandığına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu bilgileri verdi: “Kaçtığı yurt dışında 2015 yılından itibaren FETÖ medya organlarına verdiği röportajlarında da ülkemiz aleyhine asılsız iddialarda bulunuyordu. İstihbaratımız bu kişinin Ukrayna’da saklandığını tespit etti ve bu şahsın yakalanarak ülkemize getirilmesi konusunda Zelenski ile de bunu konuştuk, önceki başkanla da bunları konuştuk ve ‘Bu ülkenizdedir bunu lütfen bize verin’ dedik. Tabii bu kişi Hablemitoğlu cinayeti zanlısı olarak şu anda ülkemiz yargısına hesap veriyor ve istihbarat teşkilatımızın buradaki yakın markajı, muhatapları ile olan sıkı diyaloglarla bu iş neticelendi. FETÖ ile irtibatı yanında DEAŞ terör örgütüne de silah ve mühimmat temin ettiği bilinen birisi.”
Bu olayın zanlısının yakalanıp Türkiye’ye getirilmesinin geçmişteki faili meçhul cinayetleri aydınlatma konusundaki kararlılıklarının bir ispatı olduğuna değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Devletimize ve milletimize ihanet eden şebekelerinin oyunlarını her zaman bozduk, bozmaya devam ediyoruz, devam edeceğiz. Hep söylediğimiz gibi güvenlik meseleleri bizim için bir bütündür. Her çeşidinden terör örgütü ve suç şebekesiyle mücadelemizi aynı hassasiyetle sürdürüyoruz. Geçmişte faili meçhul cinayetlerle istikrarımızı bozmaya çalışanları ortaya çıkararak ülkemize karşı oynanan oyunları deşifre etme konusundaki kararlılığımız da bakidir. Burada kaçtıkları ülkelerde karanlık odaklarla iş birliği yaparak terör faaliyetlerine devam eden hainlere de bu vesileyle seslenmek istiyorum, dünyanın neresine giderseniz gidin Türk adaleti önüne çıkıp, hesap vermekten kurtulamayacaksınız. Son nefesinize kadar ensenizde olacağız.” Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm şehitleri ve faili meçhul cinayetlere kurban giden milletin aziz evlatlarını rahmetle yâd etti.
“İŞÇİLERİMİZİN ÜCRETLERİNİ ENFLASYONUN ÜSTÜNDE BİR SOSYAL DESTEKLE YÜKSELTMEK BOYNUMUZUN BORCUDUR”
Memur ve emeklilere yapılan artış oranının işçilerde de bir beklentiye yol açtığının belirtilerek, “İşçilere de bir müjdeniz olabilir mi?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomide önemli bir değişimi hayata geçirirken her kesimden insanın yaşadığı sıkıntıları bertaraf etmek için kapsamlı sosyal politikalar geliştirdiklerini ve uyguladıklarını kaydetti.
Asgari ücrette yüzde 50’nin üzerinde net artış yaptıklarının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bununla kalmadık yıllardır gündemde olan ancak bir türlü hayata geçirilemeyen, çalışanların ücretlerinin asgari ücret seviyesindeki kısmının Gelir ve Damga vergisinden muaf tutulması uygulamasını başlattık” dedi.
Yıllık enflasyon yüzde 36 oranında gerçekleştiği için memurların ve emeklilerin gelirlerinde buna uygun artışlara gittiklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Altını çizerek söylüyorum yıllık değil, altı aylık dilim için memur ve emeklilerimizin gelirlerinde yüzde 31 artış sağladık. Asgari ücret düzeyindeki gelirlerin vergi dışı kalmasıyla elde edilen yaklaşık 300 liralık ilaveyle birlikte bu destek oranı daha da yukarıya çıkıyor. Böylece memur ve emeklilerimize ciddi bir ilave sosyal destek vermiş olduk. Ayrıca 67 liradan aldığımız ve bin 500 liraya kadar çıkardığımız, burası çok önemli, hani bazen diyorlar ‘Ne verdiniz filan’ diye. 67 liradan başladı, bin 500 liraya kadar çıkardığımız en düşük emekli aylığını 2 bin 500 liraya yükselttik. Bu açıdan baktığımızda kimi emeklilerimizin maaşlarındaki artış oranı enflasyonun çok üzerine çıkarak, yüzde 60’ları buldu.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Şimdi burada bir müjde vereyim, işçilerimizin toplu sözleşmede aldıkları zammın üzerine ortaya çıkan enflasyon farkı zaten eklenecektir. Buna memur sözleşmesinde yaptığımız gibi yüzde 2,5’lik bir artış daha ilave ediyoruz. Böylece işçilerimizin ücretlerinde yüzde 28’i bulan bir artış sağlamış oluyoruz. İşçilerimizin alın terinin karşılığı olan ücretlerini enflasyonun üstünde bir sosyal destekle yükseltmek boynumuzun borcudur. Yaklaşık 700 bin kamu işçisini doğrudan ilgilendiren bu artış için gereken düzenleme kısa sürede yapılacaktır. Özel sektörün de kendi çalışanları için benzer bir iyileştirmeye gideceğine inanıyorum. İşçi ücretlerine yaptığımız bu ilave artışın şimdiden hayırlı olmasını diliyorum.”
“KÖRFEZ BÖLGESİNİN GÜVENLİK VE İSTİKRARINA VERDİĞİMİZ ÖNEMİ ÖTEDEN BERİ VURGULUYORUZ”
Birleşik Arap Emirlikleri’ne Şubat ayında gerçekleştireceği ziyarete ilişkin değerlendirmeleri sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, son dönemde Körfez ülkeleriyle ilişkilerde güzel bir ivme yakaladıklarını, bölgede ortaya çıkan yeni dinamiklerin bunda önemli rol oynadığını belirterek, “Özellikle de Katar ile diğer bazı bölge ülkeleri arasındaki anlamsız ihtilafın çözüme kavuşturulması, bölgede yeni bir iş birliği ruhunun hâkim olmasına katkıda bulundu” diye konuştu.
Diyalog ve uzlaşı önceleyen yeni bir döneme girildiğini, bu yeni ortamda Türkiye’nin Körfez bölgesine yönelik ilkeli ve iyi niyetli tutumunun artık daha iyi anlaşılmaya başlandığını gördüğünü anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu ülkelerin hepsi ile güçlü kültürel, beşeri ve ekonomik bağlarımız var. Körfez bölgesinin güvenlik ve istikrarına verdiğimiz önemi öteden beri vurguluyoruz. Halklarımız kardeş, ekonomilerimiz birbirini tamamlayıcı nitelikte. Ticaret, yatırım, turizm, sağlık, ulaştırma ve diğer pek çok alanda ki bunların içerisinde savunma büyük önem arz ediyor, bu ciddi iş birliği potansiyelini de en iyi şekilde değerlendireceğiz” görüşünü paylaştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm bunların Körfez ülkelerinin tümüyle farklı alanlarda karşılıklı çıkara dayalı kazan-kazan esasıyla yürüdüğünü ve böyle de yürüyeceğini dile getirerek, “Bu birliğin tesisi için son derece elverişli bir ortam önümüzde. Netice itibariyle de karşılıklı faydaya, ortak çıkarlara dayalı bu yeni bölgesel iş birliği döneminin eşiğinde olduğumuza inanıyorum. Onun için de 14 Şubat bizim için önemli bir tarih. Bu tarihte inşallah özellikle Birleşik Arap Emirlikleri’nde yapacağımız ziyaret âdeta yeni bir dönemin kendilerinin burayı ziyaretinden sonra durum arz edecektir” değerlendirmesinde bulundu.
“DOĞU AKDENİZ’DE TÜRKİYE’Yİ YOK SAYAN HİÇBİR BÖLGESEL PROJENİN BAŞARILI OLMASI MÜMKÜN DEĞİL”
ABD’nin Doğu Akdeniz Doğalgaz Boru Hattı Projesi (EastMed) girişiminden desteğini çekmesine ilişkin değerlendirmesi sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’nin kendisi için yapmış olduğu maliyet ve menfaat hesaplarında beklediğini görmeyince projeden çekildiğini ifade etti.
Türkiye’nin ise Libya ile yaptığı anlaşmayla Türk iş adamlarının bu ülkede attığı önemli adımlar olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi yok sayan hiçbir bölgesel projenin başarılı olması mümkün değil. Coğrafyamızda da bu gerçeği zaten görüyoruz ve bunu da açıkça söyledik. EastMed Boru Hattı Projesi ise teknik ve ticari fizibilitesi olmayan, Rum-Yunan ikilisinin siyasi saiklerle ortaya attığı, bizi ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni dışlamaya yönelik afaki bir projeydi. Amerika’nın nihayet bu gerçeği görmesi memnuniyet vericidir. Tabii biz Doğu Akdeniz’de kapsayıcı iş birliğinden ve hakça paylaşımdan yanayız. Bunu defaatle söyledik. Bunun için de 2020’de kapsamlı bir Doğu Akdeniz Konferansı toplanmasını önerdik. Ama buna bir cevap maalesef gelmedi ve biz şu anda onun da bekleyişi içerisindeyiz.”
Bu arada İsrail’in bu konuda bazı adımlar attığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İsrail ile de bu alanda her türlü adımı atmaya varız. Nitekim Sayın Cumhurbaşkanı Herzog’un yine Şubat’ın başında, yani ilk yarısında diyeyim bir ziyareti söz konusu. Bu ziyaretle birlikte de İsrail Türkiye ilişkilerinde yeni bir dönem başlayabilir” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Herzog’un ziyaretini olumlu bir gelişme olarak gördüklerinin de altını çizdi.
TÜRKİYE-ABD İLİŞKİLERİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye-ABD ilişkilerine ilişkin soru üzerine, dünya siyasetinde liderlerin dost kazanma amacında olduğunu ifade ederek, “Eğer dost kazanmakta ne kadar başarılı olursanız, ülkeniz de o kadar güçlü olur” dedi.
Başbakan olduğu dönemde George W. Bush’un görevde olduğunu, ondan sonra göreve gelen Barack Obama döneminin yine aynı şekilde gayet olumlu geçtiğini, sonraki dönem ise Donald Trump’la yine aynı şekilde sürecin iyi bir şekilde devam ettiğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı Joe Biden ile münasebetlerinin Obama dönemine dayandığını hatırlattı.
ABD Başkanı Biden’ın Obama döneminde başkan yardımcısı olarak görev yaptığını, görevi sürecinde diyalogları ve görüşmeleri olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı Biden’dan beklentilerinin çok daha farklı olduğunu söyleyerek, “Roma görüşmemizden sonra bu konuda yeni gelişmelerin olacağına inanıyorum” diye konuştu.
Özellikle F-35 konusunda ABD yetkilileriyle Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar arasındaki görüşmelerin olumlu istikamette olduğunu anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yani F-16’larla ilgili, F-16’ların bakımı, yeni F-16’ların bu alacağımıza karşılık verilmesi bu istikamette şu anda Amerika Savunma Bakanı Austin’le bizim Millî Savunma Bakanımız Sayın Hulusi Paşa arasındaki görüşmeler devam ediyor. Ve yeni malum büyükelçiyi bugün ‘agreman’ını aldık ve hayırlı olsun dedik. Temenni ederim ki bu yeni süreçte de hızla bu adımları atarız ve Türkiye-Amerika ilişkilerini geçmişte olduğu gibi olumlu bir yere inşallah oturturuz” görülerini paylaştı.
“KENDİ SAVUNMA SİSTEMLERİMİZİ OLUŞTURURKEN HERHALDE BİRİLERİNE SORMAYACAĞIZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “S-400’ler ile ilgili Rusya’dan yeni batarya alımının söz konusu mu?” sorusuna şu cevabını verdi: “Bizim o sürecimiz devam ediyor. Yani onlarda herhangi bir geri adım söz konusu değil. Yani bizim kimden ne alacağımızın kararını bizim dışımızda birileri vermeyecek, yani bunun kararını yine biz vereceğiz. Çünkü S-400 tedarikimizin arka planı, o bizde saklı olan bir anlayıştır. Çünkü biz savunmada ne yapacağız, taarruzda ne yapacağız, herhalde bunları bizim bilmemiz lazım. Kimse bize sorarak kendi ülkesinin savunma sistemlerini oluşturmuyor. Öyleyse biz de kendi savunma sistemlerimizi oluştururken herhalde birilerine sormayacağız. Yani göreve geldiğim zaman bizim savunma sistemlerimizde yüzde 20 yerli ve millî gücümüz vardı ama şu anda bu yüzde 80’e çıktı. Bu bir şeyi gösteriyor; demek ki Türkiye yerinde çok daha farklı bir şekilde gelişiyor, farklı bir şekilde güçleniyor ve güçlenmeye de mecburuz. Çünkü çevremizde birçok yerde kendine göre hesapları olanlar var. İşte başta Yunanistan olmak üzere Fransa’dan vesaire birçok yerlerden bir şeyler alıyor. Biz ise artık kendi kendimize yetmenin gayreti içerisindeyiz ve bu konuda da her halükarda güçlenerek yolumuza devam ediyoruz, devam edeceğiz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, programın sonunda ekranları başındaki izleyicilere seslenerek, “Kışın güzelliklerinden inanıyorum ki onlar da çocuklarıyla beraber her türlü zevki paylaşıyorlar” ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy ile düzenlediği ortak basın toplantısında, “Son 3 yılda izlediğimiz aktif diplomasi dikkate alındığında, Rusya ile Ukrayna ve Amerika arasında önümüzdeki dönemde gerçekleştirilmesi muhtemel görüşmeler için ülkemiz ideal bir ev sahibi olacaktır” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, baş başa ve heyetler arası görüşmeleri ile anlaşmaların imza töreninin ardından ortak basın toplantısı düzenleyerek açıklamalarda bulundu.
Konuşmasına dördüncü yılına girecek Rusya-Ukrayna Savaşı’nda hayatını kaybedenler için Ukrayna halkına taziyelerini ileten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Zelenskiy’nin ziyaretinin, Ukrayna’daki savaşın temel dinamiklerinde önemli değişimlere aday olunan bir dönemde gerçekleştiğini söyledi.
Türkiye’nin, “Savaşın kazananı, barışın kaybedeni olmayacağı” anlayışıyla savaşın ilk gününden bu yana taraftar arasında müzakere edilmiş bir barışın tesisi için yoğun çaba sarf ettiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu doğrultuda Mart 2022’de İstanbul’da iki ülke arasında doğrudan müzakerelere ev sahipliği yaptık. Taraflarla yürüttüğümüz temaslar neticesinde Karadeniz Tahıl Girişimi’ni hayata geçirdik. Son üç yılda Rusya ve Ukrayna ile her seviyede doğrudan girişimlerde bulunduk. Tüm bu çabalarımızda her iki taraf içinde güvenilir bir arabulucu olmaya, samimi olarak gayret gösterdik, somut neticeleri aldık” ifadelerini kullandı.
“MÜZAKERE SÜRECİNİN KALICI BİR BARIŞLA SONUÇLANDIRILMASI İÇİN HER TÜRLÜ DESTEĞİ VERECEĞİZ”
Gelinen aşamada ABD Başkanı Donald Trump’ın, savaşın müzakereler yoluyla ve süratle sonlandırılması için başlattığı diplomatik girişimin, Türkiye’nin son üç yıldır izlediği politikayla da örtüştüğünü vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Haddizatında, İstanbul Müzakereleri taraftar arasında mutabakata en fazla yaklaşılan platform olması ile önemli bir referans noktası teşkil ediyor. Son 3 yılda izlediğimiz aktif diplomasi dikkate alındığında Rusya ile Ukrayna ve Amerika arasında önümüzdeki dönemde gerçekleştirilmesi muhtemel görüşmeler için ülkemiz ideal bir ev sahibi olacaktır. Sayın Zelenskiy ile görüşmemde Türkiye’nin, Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne, egemenliğine ve bağımsızlığını olan kuvvetli desteğini ifade ettim. Aynı zamanda müzakere sürecinin kalıcı bir barışla sonuçlandırılması için her türlü desteği vereceğimizin altını çizdim. Çok sayıda masumun ölümüne ve muazzam bir yıkama neden olan bu savaş, artık sona ermelidir.
Karadeniz’de ticari seyrüsefer emniyetini hedefleyen bir düzenlemenin hayata geçirilmesi için ülkemizin çalışmayı sürdüreceğini de belirttim. Karadeniz’de hayata geçirilebilecek böyle bir düzenlemenin müzakerelere giden süreçte önemli bir güven artırıcı tedbir işlevi göreceğine inanıyoruz. Sayın Zelenskiy ile gündemimizde, Ukrayna ile stratejik ortaklık ilişkilerimiz kapsamındaki konu başlıkları önemli yer tuttu. Ticari ilişkilerimizin daha da güçlendirilmesi için önümüzdeki dönemde atabileceğimiz adımları masaya yatırdık. Savaşın getirdiği tüm zorluklara rağmen ikili ticaretimizde tespit ettiğimiz 10 milyar dolar hedefine emin adımlarla yürümek istiyoruz.”
“İLİŞKİLERİMİZİN DAHA DA ÜST SEVİYELERE ÇIKACAĞINA İNANIYORUM”
Zelenskiy’e, Türk şirketlerinin savaşın yol açtığı tahribatın giderilmesi ve yeniden imar konusunda Ukrayna’ya destek vermeye istekli olduklarını aktardığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ukrayna’da barışın tesisi ile birlikte önümüzdeki dönemde ilişkilerimizin stratejik ortaklığımıza yaraşır düzeyde daha da üst seviyelere çıkacağına tüm samimiyetimle inanıyorum. Sözlerime son verirken Ukrayna’nın toprak bütünlüğü için özellikle mücadele veren Kırım Tatarı soydaşlarımızın hakları konusunda değerli dostum Zelenskiy’nin attığı cesur adımları takdirle karşıladığım belirtmek istiyor, ilave adımların geleceğini de temenni ediyorum” değerlendirmesinde bulundu.
Konuşmaların ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
“UKRAYNA’NIN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ BİZİM OLMAZSA OLMAZIMIZDIR”
Ukraynalı bir gazetecinin barış görüşmelerine vurgu yaparak, Ukrayna’nın egemenliği ve toprak bütünlüğüne ilişkin sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu cevabı verdi: “Ukrayna’nın toprak bütünlüğü, egemenliği bizler için çok çok önemli ve toprak bütünlüğüne, egemenliğine Türkiye’nin saygısını her yerde anlattık. Bütün uluslararası toplantılarda bu konuyu daima işledik, işlemeye devam ediyoruz. Bundan sonraki süreçte de özellikle Ukrayna’nın toprak bütünlüğü bizim olmazsa olmazımızdır. Egemenliği aynı şekilde bizim olmazsa olmazımızdır. Temennimiz odur ki barışın kaybedeni olmaz. Dolayısıyla barışın bir an önce sağlanmasını temin etmektir. Bu konuda değerli dostum, o da zaten barıştan yana olduğunu açık net olarak bizlere ifade ediyor. Temennim odur ki gerek Dışişleri Bakanımın muhatabıyla yaptığı görüşmelerde gerek şahsımın Sayın Putin ile yaptığı görüşmelerde bu barışla ilgili yolculuğu, yolu kat ederiz, temin ederiz ve bunun için adımları da atarız.”
Türkiye’nin gelecek süreçte Rusya-Ukrayna barışına katkı için adım atıp atmayacağına ilişkin bir soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Adil bir barışın mümkün olması için şüphesiz ki güçlü olduğunu bildiğimiz ülkelerin barıştan yana tavrını ortaya koyması lazım. Az önce de ifade ettiğim gibi barışın kaybedeni olmaz. Şu anda tüm dünya Rusya-Ukrayna arasındaki bu savaşta artık barışı bekliyor. Bir an önce barış temin edilsin. Çünkü bunca esir var, bunun yanında bunca insan, yüz binlerce insan burada öldü, öldürüldü. ‘Artık bu ölüme de son verilsin’ deniyor. Şimdi bizler en yakın komşuları olarak Türkiye biz, bir an önce barışın teminiyle alakalı gerek şahsım gerek Dışişleri Bakanım bizler muhataplarımızla bir an önce barışın temini için adım atalım istiyoruz.
Tahıl Koridoru’nun kurulmasını isteyişimizin sebebi bu olmuştur ve tahıl koridorunda da iyi bir netice aldık ama maalesef devamını sağlayamadık. 30 bin ton tahıl malum gönderildi biz aracı olduk. Bundan sonraki süreçte de bunun devamını istiyoruz. Bu arada tabii ben huzurlarınızda Sayın Zelenskiy’e bir teşekkürü ifade etmek istiyorum. O da Suriye’ye tahıl gönderme noktasında, bize gönderdikleri tahıl, biz de bu tahılı malum değirmenlerimizde una çevirmek suretiyle Suriye’ye ulaştırdık, ulaştırıyoruz. Bu da tabii Suriye’deki yönetimi ciddi manada mutlu etti, memnun etti. Ben de huzurlarınızda Suriye halkı adına kendilerine teşekkür ediyorum. Çünkü böyle zor bir zamanda Suriye’nin böyle bir imkânı aracılığımızla özellikle de Ukrayna’dan elde etmiş olması bu da insani ve vicdani bir görevdir.”
UKRAYNA DEVLET BAŞKANI ZELENSKİY: “TÜRKİYE, UKRAYNA’NIN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ VE EGEMENLİĞİ KONULARINDA ÇOK İLKELİ BİR TUTUM SERGİLEDİ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde yaptıkları görüşmenin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında konuşan Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, Rusya-Ukrayna savaşının zor zamanlarında Türkiye’den destek gördükleri için teşekkür ederek “Türkiye, Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ve egemenliği konularında çok ilkeli bir tutum sergiledi. Bu, bize göre küresel önem taşıyor” diye konuştu.
Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, görüşmelerde Ukraynalı esirlerin durumunun da görüşüldüğüne işaret ederek “Türkiye gerek askerlerimizin gerek sivillerimizin serbest bırakılması için kolaylıklar sağladı” dedi.
İKİ ÜLKE ARASINDA İMZALANAN ANLAŞMALAR
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy huzurunda, Türkiye ile Ukrayna arasında iki anlaşma imzalandı.
Bu kapsamda iki ülke arasındaki “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında Eğitim Alanında İşbirliği Anlaşması”na Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin ve Ukrayna Dışişleri Bakanı Andrii Sybiha imza attı.
“Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ile Ukrayna Kültür ve Stratejik İletişim Bakanlığı Arasında Medya ve İletişim Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptı”nı da Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve Ukrayna Dışişleri Bakanı Andrii Sybiha imzaladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’ye resmî ziyarette bulunan Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’i Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde törenle karşıladı.
Türkiye ve Ukrayna bayrakları önünde basın mensuplarına poz veren ve heyetlerini takdim eden Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, daha sonra baş başa ve heyetler arası görüşmelerini gerçekleştirmek üzere Cumhurbaşkanlığı Külliyesine geçti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, İstanbul Finans Merkezi’ndeki Halkbank Genel Müdürlüğünde düzenlenen, “Halkbank Üreten Kadınlar Yarışması Ödül Töreni”ne katıldı.
Emine Erdoğan, törende yaptığı konuşmasında, parlak fikirleri ve kadın aklının incelikleriyle salonu dolduran kadınlarla birlikte olmaktan onur duyduğunu belirtti.
Yarışmanın kadın girişimciliğini desteklemede bir marka hâline geldiğini kaydeden Emine Erdoğan, “Halkbank, başarı yolunu kadınlarla yan yana yürüyor. Eğitimden finansmana, onlara her alanda omuz veriyor. Ortaya koydukları vizyonun, ödüllerle taçlanarak, uluslararası bir takdir kazanmasından da ayrıca iftihar ediyoruz” ifadesini kullandı.
“TÜRKİYE, KADINLARIN HER DÖNEMDE, SOSYAL VE KAMUSAL ALANDA VARLIK GÖSTERDİĞİ ÇOK ÖZEL BİR TARİHE SAHİPTİR”
Emine Erdoğan, dünyanın kabuk değiştirdiği dönemlerinin bulunduğunu, içinde yaşanılan çağın da böyle bir değişim ve dönüşüm çağı olduğunu anımsatarak, “Yeni bir gelecek yazılıyor ve ülkeler, insanlığın ortak geleceğini tasarlamak için yarışıyorlar. Bu yarışta, kadınların, ekonomik kalkınmada önemli aktörler olduğu ülkeler, ipi göğüslüyorlar. Türkiye, kadınların her dönemde, sosyal ve kamusal alanda varlık gösterdiği çok özel bir tarihe sahiptir. Türk kadınının girişimci ruhunun kökleri, 13. yüzyıla kadar uzanır. Anadolu’da kadınlar, teşkilatlanmış, sosyal ve ekonomik hayata katılmış, ‘dünya kadın tarihinin’ parlayan yıldızları olmuşlardır” diye konuştu.
Kadınların hak arayışlarında, vatan savunmasında, toplumsal yaraları sarmada hep ön saflarda yer aldığını dile getiren Emine Erdoğan, “Biz, kadınlarımızın nasıl emsalsiz bir güç olduğunun farkında olan ve bu gerçeğe hürmet eden bir ülkeyiz. Ekonomiden sanayiye, spordan sanata, siyasetten akademiye, geldiğimiz her noktada kadınlarımızın alın teri var. Hükûmetimiz, ilk günden bu yana, kadınların her alanda yücelmesi için örnek politikalar geliştirmiştir. Kadın istihdamının artmasını teşvik etmiştir. TÜİK verilerine göre, 2014 yılında yüzde 26’larda olan kadın istihdam oranı, 2024 Aralık ayı itibarıyla, yüzde 31,6’ya yükselmiştir. 2028 yılında, bu oranı yüzde 36,2’ye yükseltmeyi hedefliyoruz. İnşallah bu hedefi hep birlikte başaracağız” sözlerini sarf etti.
Emine Erdoğan, kadın istihdamını artık kadın liderliğiyle birlikte düşünmek zorunda olduklarını, bugün dünyanın kadın liderliğinin önemini tartıştığını, bu konu üzerine araştırmalar yaptığını söyledi.
“KADIN GİRİŞİMCİLERİMİZİN ÖNÜNDEKİ ENGELLERİ NE KADAR KALDIRIRSAK BÖLGESEL KALKINMADA O KADAR YOL ALIRIZ”
Liderliğin dönüştürücü bir güç olduğunu vurgulayan Emine Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Bir liderin vizyonu, kılcal damarlar gibi, etki alanındaki her şeye nüfuz eder. Kadın liderliğinin, tüm dünyanın acil ihtiyacı olan, belli başlı karakteristik özellikleri vardır. Araştırmalar gösteriyor ki kadın liderlerin soyut becerileri çok yüksek. İletişimde çok başarılılar, iş birliğine büyük önem veriyorlar. Barışçıl bir yönetim anlayışına sahipler ve çevre konularına karşı daha hassaslar. Yani, hangi alanda çalışırlarsa çalışsınlar, bulundukları sektöre iyileştirici bir etki yapıyorlar. İşte bu, kadın etkinliğidir. Bildiğiniz gibi, kadın liderliğinin özünde girişimcilik vardır. Girişimci dediğimizde aklımıza, zekâsı ve sezgileriyle öne çıkan insanlar geliyor. Onlar, mevcut bir eksiği görüyor, gereksinimleri belirliyor ve hayata yenilik katıyorlar. Ülkemiz, tüm bölgeleriyle, girişimcilik için son derece zengin bir potansiyel barındırıyor. Bilhassa, yerel kapasite ve birikimin, küresel rekabette kullanılması için, kadın girişimcilerin önemli yerel aktörler olduğunu unutmayalım. Kadın girişimcilerimizin önündeki engelleri ne kadar kaldırırsak bölgesel kalkınmada o kadar yol alırız. Bize düşen, hep birlikte Türkiye Yüzyılı’nın tarihini yazarken, kalemimizi, bu bilgi ve birikimin mürekkebiyle doldurmaktır.”
“İŞ VE AİLE, KADINLARIN ARASINDA SEÇİM YAPMASI GEREKEN BİR YOL AYRIMI OLMAMALI”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, 2025 yılını “Aile Yılı” olarak ilan ettiğini hatırlatan Emine Erdoğan, “Aile, toplumumuzun ruhu ve lokomotifidir. Dirayetli, ferasetli ve kuvvetli bir toplum oluşumuzun temelinde, sağlam kökleri olan aile müessesemiz vardır. ‘Aile Yılı’nın, iş dünyası için de önemli bir hatırlatıcı olmasını temenni ediyorum. Ne yazık ki kadınların bazen, iş ve aile sorumluluklarına yetişmek için çırpındıklarını görüyoruz. Bu durum, kadınlarda strese, kendine güvensizliğe, hiçbir şeye yetememe duygusuna, mutsuzluğa ve depresyona neden olabiliyor. Hayat kaliteleri düştüğü gibi, zihinsel ve manevi yorgunluk yaşıyorlar. Daha büyük ölçekte, aile ve toplum hayatı olumsuz etkileniyor. İş ve aile, kadınların arasında seçim yapması gereken bir yol ayrımı olmamalı. Bu çatışmayı ortadan kaldıracak, aile hayatını muhafaza edecek uygulamaların sayısını, mutlaka artırmalıyız” görüşünü paylaştı.
Dünyanın her yerinde kadınların erkekler için tasarlanmış, rekabetçi bir iş ortamında tutunabilmek için zorlu mücadeleler verdiğini dile getiren Emine Erdoğan, oysa hükûmetin bu konuda önemli ve iyileştirici adımlar attığını, kadınların, kadın kimliklerini koruyabildikleri çalışma hayatının, ne kadar önemli olduğunun altını çizdiğini belirtti.
“TEKNOLOJİK İMKÂNLARI, KADINLARIN İŞ HAYATINA KATILIMINI KOLAYLAŞTIRMADA MUTLAKA KULLANMALIYIZ”
Emine Erdoğan, cinsiyet adaletine vurgu yapılıp kadınların lehine birçok uygulamanın hayata geçtiğini belirterek, şunları kaydetti: “Burada hepsini tek tek saymak, elbette mümkün değil. Ancak, süt izinleri, kreş desteği, yarı zamanlı çalışma gibi düzenlemelerin ortak amacı, iş ve aile hayatı arasında bir ahenk yaratmaktır. Umarım bu örnekler, tüm sektörlerde yaygınlaşır. İş yerlerinin, kültürel kodlarımızı temel alan çalışma modelleri oluşturması, kadınların önündeki engelleri kaldırmada kuşkusuz çok önemli. Bununla beraber, dünyanın, bilgi ve iletişim teknolojilerinde geldiği ileri seviyeyi de, bir fırsat olarak görmeliyiz. Fiziksel mekân şartını ortadan kaldıran teknolojik imkânları, kadınların iş hayatına katılımını kolaylaştırmada mutlaka kullanmalıyız. Unutmayalım ki Türkiye, kendi reçetelerini yazabilen, kendi formüllerini ve çözümlerini geliştirebilen, güçlü bir ülkedir.”
Değerli projeleriyle yarışmaya katılan katılımcılara özel olarak teşekkür eden Emine Erdoğan, “Sizler, bilgi ve becerilerinizle hepimizi heyecanlandırdınız. İyilik dolu fikirlerinizle, kadın potansiyelinin zirvelerini gösterdiniz. Kadınların insani ilerlemeye olan büyük katkısını bir kez daha ispat ettiniz. Benim için hepiniz birer kazanansınız. Lütfen, tecrübelerinizi sizinle aynı yolda yürümek isteyen tüm kadınlara ve gençlere aktarın. Çünkü dünyanın problem alanları, kadınların getireceği yeni çözümleri bekliyor. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ile birlikte, kadınları merkezine alan ortak projelerin sayısının da artmasını dilediğimi belirtmek istiyorum” diyerek konuşmasını sonlandırdı.
Törene, KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın eşi Sibel Tatar, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Halkbank Genel Müdürü Osman Arslan, Cumhuriyet tarihinin ilk kadın generali Tuğgeneral Özlem Yılmaz, Alev Alatlı’nın kızı Funda Aktan, jüri üyeleri, yarışmacılar ve davetliler de katıldı.
Törende, “Yılın Üreten Kadın Girişimcisi Kategorisi”nde Zahide Arı, “Yükselen Yıldız Kategorisi”nde Nurdeniz Erdoğan, “Teknoloji Tabanlı Kadın Girişim Kategorisi”nde Işıl Melisa Işık, “Sıfır Atık Kategorisi”nde Zeynep Balca Yılmaz ile “Kadın Kooperatifi Kategorisi”nde Ümmühan Keskin ödülünü Emine Erdoğan’ın elinden aldı.
Emine Erdoğan, “Alev Alatlı Özel Ödülü” kazananı Gönül Paksoy’a da ödülünü, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır ve Halkbank Genel Müdürü Osman Arslan ile birlikte verdi.
Arslan tarafından Emine Erdoğan’a zeytin ağacı hediye edilmesinin ardından tören, aile fotoğrafının çektirilmesiyle sona erdi.
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Türkiye’yi küresel bir çekim merkezi haline getirmeyi sürdürülebilir kalkınmanın temeli olarak addettiklerini söyleyerek, “Dünyanın her yerinden parlak zihinlerin, yenilikçi fikirlerini bu topraklarda geliştirerek önemli ve kritik girişimlere dönüştürmesine imkân sağlayacak Türkiye Tech Visa Programı’nı ilan ettik. Programın ilk 5 ayında Dünyanın dört bir yanından 214 teknoloji girişimi Türkiye’ye taşınmak için başvuru yaptı.” dedi.
TÜBİTAK’ta Türkiye için kritik pek çok projeyi hayata geçirdiklerini belirten Bakan Kacır “Ülkemizin kritik projelerinde görev almak üzere TÜBİTAK çatısı altında 737 yeni çalışma arkadaşımıza yönelik ilana çıkmış durumdayız. TEKNOFEST kuşağını, Türk Gençliğini TÜBİTAK’ta bizlerle birlikte alın teri, akıl teri dökmeye bu vesileyle davet ediyorum.” diye konuştu.
Bakan Kacır, Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi tarafından düzenlenen ve bu yıl “Yeteneğe Dayalı Kalkınma” temasıyla gerçekleşen 3. İstanbul İnsan Kaynakları Forumu’na katıldı. Kacır, burada yaptığı konuşmada tarih boyunca ekonomik ve toplumsal kalkınmanın temelleri, her dönemin hâkim dinamiklerine göre şekillendiğini söyledi. Tarım çağında, bir milletin zenginliğini belirleyen en önemli unsurun; sahip olduğu verimli topraklar ve su kaynaklarına erişim olduğunu belirten Kacır, Sanayi Devrimi ile birlikte bu paradigmanın kökten değiştiğini söyledi. Bilgi çağıyla birlikte fiziksel varlıklardan ziyade bilgi, teknoloji ve inovasyonun ekonomik gücün merkezine yerleştiğini kaydeden Kacır konuşmasında şunları söyledi:
YENİ ÇAĞIN GERÇEĞİ: Bir zamanlar tarımsal üretime, sanayi gücüne ve yeraltı zenginliklerine dayalı olan büyüme modelleri, yerini bilgi ekonomisine, inovasyona ve yetenek gelişimine bıraktı. Yeni çağın gerçeği şudur: Yetenek, en kıymetli sermaye; inovasyon ise sürdürülebilir büyümenin lokomotifidir.
İTİCİ GÜÇ: Türkiye olarak nüfusumuzun ortanca yaşı bugün 34 düzeyinde. Yani pek çok gelişmiş ülkeye kıyasla 10-15 yaş daha genç ve dinamik bir nüfusa sahibiz. Biz, bu demografik avantajı yalnızca bir istatistik olarak değil, ülkemizi muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarma hedefimizin en güçlü itici gücü olarak addediyoruz.
ADIMLARIN ODAĞI: Milli Teknoloji Hamlemiz doğrultusunda, daha güçlü ve müreffeh bir Türkiye için attığımız adımların odağına her daim insan kaynağımızı koyuyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, son 22 yılda üniversitelerden teknoparklara, Ar-Ge merkezlerinden girişimcilik destek programlarına kadar geniş bir yelpazede insan kaynağımızın niteliğini artırmaya yönelik pek çok adım attık.
BÜYÜK ATILIMLAR: Nitelikli insan kaynağımızı destekleyerek; kendi eğitim uçaklarını, helikopterlerini, deniz platformlarını, kara araçlarını, uydularını geliştirebilen, üretebilen, büyük atılımlara imzasını atan bir ülke konumuna yükseldik. Girişimcilerimizin, mühendislerimizin ve genç zihinlerin hak ettiği değeri bulması ile bugün insansız hava aracı üretiminde dünya birincisiyiz. Yerli ve millî otomobilimiz Togg; elektrikli, bağlantılı ve akıllı araç olarak yollarda.
TEKNOLOJİK DÖNÜŞÜMÜN ÖNCÜSÜ: Artık imkânsız zannedileni Türkiye’nin girişimcileri başarıyor, Türkiye’nin mühendisleri hayalleri gerçeğe dönüştürüyor. Elde ettiğimiz bu tarihi kazanımları devam ettirmek ve gençlerimizin potansiyelini ortaya çıkarmak için hep birlikte gayretlerimizi sürdürüyoruz. Biliyoruz ki; günümüz dünyasında teknolojik dönüşümün öncüsü ve lideri esasen gençlerdir.
TEKNOFEST KUŞAĞI: Her TEKNOFEST’te Gençlerimizin Nuri Demirağların, Vecihi Hürkuşların, Şakir Zümrelerin, Nuri Killigillerin akamete uğramış serüvenlerini tamamlama kararlılığına tekrar tekrar şahit oluyoruz. Ne mutlu ki Millî Teknoloji Hamlesi’ni omuzlayan, bu ülkeyi daha ileriye taşıma derdinde olan azimli, birikimli, çalışkan TEKNOFEST kuşağı var.
DENEYAP ATÖLYELERİ: 81 şehrimizde kurduğumuz Deneyap Teknoloji Atölyelerimizde 35 binden fazla gençlerimizi bilim ve teknoloji dünyasıyla 11 yaşından itibaren buluşturuyoruz. “Sektör Kampüste” programımız ile üniversite öğrencilerine, sektör profesyonelleri tarafından güncel ve sahadan içeriklerle hazırlanarak zenginleştirilmiş dersler alma imkanı sağlıyoruz. Milli Teknoloji Uzmanlık Programlarımızla da teknoloji geliştirme ve katma değerli üretim altyapımızın ihtiyaç duyduğu alanlarda gençlerimizi geleceğin yetkinlikleriyle buluşturuyoruz.
MİLLİ TEKNOLOJİ STAJ PROGRAMI: Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi ile yakın iş birliği içinde yürüttüğümüz Milli Teknoloji Staj Programımızla da gençlerimize sanayi ve teknoloji ekosistemimizin öncü firmalarında staj yapma imkanı tanıyoruz. Ar-Ge teşviklerimizden teknopark uygulamalarımıza, TÜBİTAK desteklerinden KOSGEB programlarına ve girişim sermayesi fonlarına pek çok uygulama ve düzenleme ile gençlerimizin girişimci ruhunu besleyerek, girişimciliği kariyer yolculuğunda bir alternatif haline getiriyoruz.
GELECEĞİN DÜNYASI: Gençlerimizin doğru yetkinliklerle buluşması kadar önem verdiğimiz bir diğer başlık ise kuşkusuz mevcut iş gücümüzü geleceğin dünyasına güçlü şekilde hazırlamak. Özellikle başta yapay zekâ olmak üzere yıkıcı teknolojilerin çok boyutlu etkileri; yetkinlik dönüşümünün bizler için tercihten öte zorunluluk olduğunu gösteriyor.
YENİ İSTİHDAM ALANLARI: Araştırmalar ülkemizde halihazırda 7 milyon kişinin yürüttüğü işlerin 2030 yılına kadar yeni nesil teknolojilerin etkisiyle ya tamamen ortadan kalkabileceği ya da farklı niteliklere sahip rollere dönüşeceğini gösteriyor. Ancak gelişen teknolojilere doğru bir bakış açısıyla yaklaşırsak, bünyesinde 9 milyon kişiyi barındıracak yeni iş modelleri oluşturma imkanına sahibiz. Özellikle teknolojiyle ilgili alanlarda ortaya çıkacak fırsatları da doğru değerlendirdiğimiz takdirde mevcuttan en az 2 milyon ilave istihdam oluşturmamız mümkün.
BÜTÜNCÜL KALKINMA: Sanayimizin dijital dönüşümüne rehberlik eden model fabrikalarımızın sayısını 10’a ulaştırdık. Kocaeli, Denizli, Malatya, Tekirdağ, Sakarya ve Trabzon’da açılışını gerçekleştireceğimiz yeni merkezlerle bu sayıyı 16’e çıkaracağız. Ülke sathına yayılan, bütüncül bir kalkınmayı tüm sektörlerde topyekûn şekilde hayata geçirmeyi sürdüreceğiz.
TECH VİSA PROGRAMI: Tarihimizden aldığımız ilhamla, Türkiye’yi küresel bir çekim merkezi haline getirmeyi sürdürülebilir kalkınmanın temeli addediyoruz. Dünyanın her yerinden parlak zihinlerin, yenilikçi fikirlerini bu topraklarda geliştirerek önemli ve kritik girişimlere dönüştürmesine imkân sağlayacak Türkiye Tech Visa Programı’nı ilan ettik. Programın ilk 5 ayında Dünyanın dört bir yanından 214 teknoloji girişimi Türkiye’ye taşınmak için başvuru yaptı.
LİDER ARAŞTIRMACILAR PROGRAMI: Uluslararası Lider Araştırmacılar Programımız ile; alanlarında dünyanın en iyi merkezlerinde deneyim kazanmış yetkin araştırmacıların ülkemize gelmelerini teşvik ediyor, bilimsel ve teknolojik çalışmaların bu topraklardan yükselmesini sağlıyoruz. Bugüne kadar program kapsamında, 57’si diğer ülke olmak üzere toplam 253 araştırmacıya, çalışmalarını ülkemizde sürdürmeleri için destek sağladık. Bizler, potansiyelini harekete geçirmeyi bekleyen tüm girişimcilerimize fırsat ve imkan kapılarını sonuna kadar açmaya devam edeceğiz.
GENÇLERE TÜBİTAK DAVETİ: TÜBİTAK’ta Türkiye için kritik pek çok projeyi hayata geçiriyoruz. Bugün itibariyle uzay teknolojilerinden savunma sanayine, yapay zekadan raylı sistem teknolojilerine, ülkemizin kritik projelerinde görev almak üzere TÜBİTAK çatısı altında 737 yeni çalışma arkadaşımıza yönelik ilana çıkmış durumdayız. TEKNOFEST kuşağını, Türk Gençliğini TÜBİTAK’ta bizlerle birlikte alın teri, akıl teri dökmeye bu vesileyle davet ediyorum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslamabad’da Pakistan Başbakanı Şerif ile düzenlediği ortak basın toplantısında yaptığı açıklamada, “Türkiye ve Pakistan, kadim ve sarsılmaz kardeşlik hukukuyla birbirine bağlı iki büyük ülkedir” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, resmî temaslarda bulunmak üzere ziyaret ettiği Pakistan’ın başkenti İslamabad’da, Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif ile baş başa, heyetler arası görüşmeleri ve anlaşmaların imza töreninin ardından ortak basın toplantısı düzenledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında ikinci evi olarak gördüğü Pakistan’ı ziyaret etmekten bahtiyarlık duyduğunu söyledi.
Türkiye ve Pakistan’ın kadim ve sarsılmaz kardeşlik hukukuyla birbirine bağlı iki büyük ülke olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu topraklarda yaşayan Müslümanların Çanakkale ve İstiklal Harbi’mize verdiği destek Pakistan’ın kurucuları Kaid-i Azam Muhammed Ali Cinnah ve Allame Muhammed İkbal’in Cumhuriyeti’mizden ilham almaları müstesna ilişkilerimizin en çarpıcı örnekleridir” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Pakistan Cumhurbaşkanı Asıf Ali Zerdari’nin büyük dedesi Han Bahadır Hasan Ali Efendi, Peşaverli Abdurrahman Bey, Muhammed Ali ve kardeşi Mevlana Şevket Ali’nin bugün de rahmetle yâd ettikleri ortak kahramanlarından olduklarını dile getirdi.
“TİCARET HACMİMİZİ 5 MİLYAR DOLAR HEDEFİNE ULAŞTIRMADA HEMFİKİRİZ”
Pakistan’ın millî şairi Muhammed İkbal’in Çanakkale Zaferi’ne dair mısralarının herkesin hafızalarında olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti “Bu eşsiz tarihî ve beşerî bağlarımızın ışığında 2009 yılında tesis ettiğimiz Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi bugün dayanışmamızı kurumsallaştıran en üst düzey mekanizmadır. Konseyimizin 7’nci toplantısını biraz önce tamamladık. Toplantımızda münasebetlerimizi daha da güçlendirme noktasında mutabık kaldık. Bu çerçevede ticaret, su kaynakları, tarım, enerji, kültür, aile ve sosyal hizmetler, bilim, bankacılık, eğitim, savunma ve sağlık alanlarında 24 belge imzalandı. Konsey toplantısı öncesinde kardeşim Şahbaz Şerif ile yaptığımız görüşmede ikili ilişkilerin yanı sıra bölgesel ve küresel gelişmeleri etraflıca değerlendirdik. Cumhurbaşkanı Sayın Asıf Ali Zerdari ile birazdan yapacağımız görüşmede de ortak gündemimizde öne çıkan konuları istişare edeceğiz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, farklı sektörlerden iş insanlarının katılımıyla bir iş forumu düzenlediklerini söyleyerek, “Ekonomik iş birliğinin lokomotifi olan yatırımcılarımızı Pakistan’da daha fazla faaliyette bulunmaya teşvik ediyoruz. Sayın Başbakan ile ticaret hacmimizi 5 milyar dolar hedefine ulaştırmak üzere çalışmalarımızı artırmada hemfikiriz” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Pakistan’la ticaret hacminin 5 milyar dolar hedefine ulaşması amacıyla ilk aşamada mevcut mal ticareti anlaşmasının kapsamını genişletmeyi değerlendirdiklerini söyledi.
“TÜRKİYE VE PAKİSTAN ARASINDAKİ MÜSTESNA İLİŞKİLERİN BİR DİĞER GÖSTERGESİ EN ZOR ZAMANLARDAKİ DAYANIŞMAMIZDIR”
Askerî diyaloğun ve savunma sanayii iş birliğinin, ticaret ve yatırım ilişkilerini çarpan etkisiyle büyüttüğünü gördüklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, tedarik, satış ve ortak üretim dâhil olmak üzere Pakistan’da yürütülen projeleri ilerletme iradesini teyit ettiklerini belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye ve Pakistan arasındaki müstesna ilişkilerin bir diğer göstergesinin zor zamanlardaki dayanışma olduğunu ve “Asrın Felaketi” olarak anılan 6 Şubat depremlerinin hemen akabinde Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif’in deprem bölgesini ziyaret eden ilk lider olduğunu anımsatarak, “Cumhurbaşkanından sokaktaki vatandaşa kadar her düzeyde sunulan taziye ve destek mesajları Pakistanlı kardeşlerimizin milletimizle gönül bağının en halisane örnekleriydi. Hiçbir zaman unutmayacağımız bu dayanışma için Pakistan halkına bir kez daha en kalbi şükranlarımı sunuyorum” diye konuştu.
“TERÖRÜN HER TÜRLÜSÜYLE MÜCADELESİNDE PAKİSTAN’A OLAN DESTEĞİMİZİ VURGULUYORUZ”
Pakistan’ın terörle ve bölgesel istikrara yönelik tehditlerle mücadelesindeki büyük fedakârlıklarını takdir ettiklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Terörün her türlüsüyle mücadelesinde Pakistan’a olan desteğimizi tekrar vurguluyoruz. Pakistan’da yaşanan terör saldırılarında şehit düşen askerler ile hayatını kaybeden Pakistanlı kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Biz de YPG, PKK, DEAŞ ve FETÖ dâhil terörün her türüyle mücadelemizde Pakistan’ın güçlü desteğini hissediyoruz. FETÖ’nün Pakistan’da terör örgütü olarak ilanı gibi bu örgüte ait okulların Maarif Vakfı’na devredilmesi terörle mücadelede ortak kararlılığımızın en anlamlı çıktılarıdır. Türkiye Bursları, Yunus Emre Enstitümüz ve Maarif Vakfımız vasıtasıyla ülkelerimiz arasındaki dostluğun genç kuşaklarımıza aktarılması için çabalarımızı sürdüreceğiz.”
“PAKİSTAN’IN KIBRIS TÜRKÜ’NÜN HAKLI DAVASINA OLAN DESTEĞİ BİZİM İÇİN SON DERECE ANLAMLIDIR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin ve Türk halkının dün olduğu gibi bugün de Keşmirlilerle dayanışma içinde olduğunu kaydederek, “Türkiye olarak Keşmir sorununun diyalog yoluyla Birleşmiş Milletler kararları temelinde ve Keşmirli kardeşlerimizin beklentileri gözetilerek çözülmesine olan desteğimiz bakidir. Pakistan’ın Kıbrıs Türkü’nün haklı davasına olan desteği bizim için son derece anlamlıdır” ifadesini kullandı.
Pakistan’ın Filistin meselesindeki dirayetli duruşunu takdirle karşıladıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Pakistan ile gerek Birleşmiş Milletler gerek İslam İşbirliği Teşkilatı ve diğer platformlarda Filistinlilerin haklı davalarına gereken desteği vermenin gayretinde olduklarını dile getirdi.
“BAĞIMSIZ VE EGEMEN FİLİSTİN DEVLETİ TESİS EDİLMESİ İÇİN SABIRLA MÜCADELE EDECEĞİZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında şunları söyledi: “Bilhassa Gazzeli kardeşlerimizi vatanlarından koparma gibi hukuk ve vicdan dışı tekliflerin olduğu bir dönemde bu kararlı tavrımızı güçlendirmemiz gerektiğine inanıyoruz. 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan, coğrafi bütünlüğe sahip, bağımsız ve egemen Filistin Devleti tesis edilmesi için sabırla mücadele edeceğiz. Şahsıma ve heyetime gösterilen misafirperverlik için kardeşim Şahbaz Şerif ve Cumhurbaşkanı Sayın Asıf Ali Zerdari nezdinde tüm Pakistan makamlarına ve Pakistan halkına teşekkür ediyorum. Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi toplantımızın ve imzaladığımız anlaşmaların ülkelerimize ve bölgemize hayırlı olmasını temenni ediyorum.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Pakistan Başbakanı Şerif ve Pakistan Cumhurbaşkanı Asıf Ali Zerdari’ye teslim edeceği, yerli elektrikli otomobil Togg’un, Türkiye ve Pakistan dayanışmasının nişanelerinden biri olmasını ümit ettiğini sözlerine ekledi.
PAKİSTAN BAŞBAKANI ŞERİF: “TÜRKİYE, DÜNYA ÇAPINDA EN HIZLI BÜYÜYEN ÜLKELERİN BAŞINDA GELMEKTE”
Pakistan Başbakanı Şerif de konuşmasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ve heyetini, Pakistan’da ağırlamaktan mutluluk duyduğunu vurgulayarak, “Türkiye ile Pakistan öyle iki ülke ki, aralarında eşi benzeri olmayan bir ilişki vardır. Bu ikili ilişki, Pakistan’ın bağımsızlığını kazanmasından sonra tesis edilmiş bir ilişki olmakla kalmadı. Tam tersine, yüzyıllar öncesine dayanan büyük bir dostluk ve büyük bir kardeşlik ilişkisi gelişmiş bulunmaktaydı” ifadelerini kullandı.
İki ülkenin her zorlukta birbirinin yanında olduğunu belirten Pakistan Başbakanı Şerif, “Depremlerde, sellerde, doğal afetlerde her zaman Türkiye’yi yanımızda bulduk” dedi.
Pakistan Başbakanı Şerif, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çok önemli bir lider olduğunu belirterek, şöyle konuştu: “Sizin vizyonunuz, sizin açıklığınız ve dürüstlüğünüz, Türkiye’yi tam anlamıyla geçtiğimiz yıllar içerisinde dönüştürdü. Türkiye hâlihazırda dünya çapında en hızlı büyüyen, en fazla büyüyen ülkelerin başında gelmekte. Siz her anlamda liderlik yaptınız, ülkenizin dönüşümünde ama her fırsatta, elinize geçen her koşulda Müslüman halkların, özellikle mazlumların haklarını savunmaya devam ettiniz. Bu Filistin halkı olsun, Gazze ya da Keşmirliler olsun. Her zaman sizin söylediklerinizi, Müslüman dünyası çok yakından, çok büyük bir dikkatle dinledi ama aynı zamanda siz mazlumların hakkını savunurken, sessinizi yükselttiğinizde bütün dünya sizi net bir şekilde duydu.”
TÜRKİYE VE PAKİSTAN ARASINDA İMZALANAN ANLAŞMALAR
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Pakistan Başbakanı Şerif, iki ülke arasında kabul edilen “Stratejik Ortaklığın Derinleştirilmesi, Çeşitlendirilmesi ve Kurumsallaştırılması” başlıklı ortak bildiriyi imzaladı.
Ortak bildirinin imzalanması sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Pakistan Başbakan Şerif huzurunda, iki ülke arasında çeşitli alanlarda 24 iş birliği anlaşması imzalandı.
Bu kapsamda iki ülke arasındaki “Askerî ve Sivil Personelin Sosyal ve Kültürel Amaçlı Mübadelesine İlişkin Protokol”, “Hava Kuvvetleri Elektronik Harp İşbirliğine İlişkin Mutabakat Muhtırası” ve Askerî Sağlık Alanında Eğitim ve İşbirliği Protokolü”, Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler ile Pakistan Savunma Bakanı Khawaja M. Asıf tarafından imzalandı.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar ile Pakistan Enerji Bakanı Sardar Awais AhmedKhan Leghari, “Hidrokarbonlar Alanında İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Değiştirilmesine İlişkin Protokol” ile “Enerji Dönüşümü Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptı” ve “Madencilik Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptı”nı imzaladı.
Ticaret Bakanı Ömer Bolat ile Pakistan Ticaret Bakanı Jam Kamal Khan, “Mal Ticareti Anlaşmasının Geliştirilmesine İlişkin Ortak Deklarasyon” ile “Menşe Belgelerinin Onaylanmasının Dijitalleştirilmesine İlişkin Mutabakat Zaptı”na imza attı.
“Su Alanında İşbirliği Anlaşması” ile “Tohumculuk Konusunda İşbirliği Anlaşması”, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı ile Pakistan Ulusal Gıda Güvenliği ve Araştırma Bakanı Rana Tanveer Hussain tarafından imza altına alındı.
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır ile Pakistan Bilim ve Teknoloji Bakanı Dr. Khalid Maqbool Siddiqui, “Yasal Metroloji Altyapısının Kurulmasına İlişkin Mutabakat Zaptı” ile “TÜBİTAK ile Pakistan Ulusal Tekstil Üniversitesi Arasında Teknik Yardım ve Pakistan–Türkiye Tekstil Teknoloji Merkezi’nin Geliştirilmesi için Mutabakat Zaptı”na imza attı.
Türk Eximbank ile Pakistan Eximbank arasındaki Mutabakat Zaptına Dair Beyan, Ticaret Bakanı Ömer Bolat ile Pakistan Maliye Bakanı Muhammad Aurangzeb tarafından imzalandı.
“Sınai Mülkiyet Alanında İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptı”nı, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır ve Pakistan Ticaret Bakanı Jam Kamal Khan imzaladı.
“Din Hizmetleri ve Din Eğitimi Alanlarında İşbirliğine Yönelik Mutabakat Zaptı”, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş ile Pakistan Din İşleri ve Dinlerarası Uyum Bakanı Chaudhry Salik Hussain tarafından imzalandı.
Ticaret Bakanı Ömer Bolat ile Pakistan Bilim ve Teknoloji Bakanı Dr. Khalid Maqbool Siddiqui, “Helal Ticaret Alanında İşbirliğine Yönelik Mutabakat Zaptı”na imza attı.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ile Pakistan Devlet Bankası Arasında İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptı’nı, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Pakistan Maliye Bakanı Muhammad Aurangzeb imzaladı.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ile Pakistan Enformasyon ve Yayıncılık Bakanı Ataullah Tarar, “Halkla İlişkiler ve İletişim Alanlarında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptı” ile “Medya ve İletişim Alanlarında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptı”na imza attı.
“Sağlık ve Eczacılık Alanlarında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptı”, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Pakistan Ulusal Gıda Güvenliği ve Araştırma Bakanı Rana Tanveer Hussain tarafından imza altına alındı.
Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ (TUSAŞ) ile Pakistan Denizcilik Araştırma ve Geliştirme Enstitüsü (NRDI) Arasında Mutabakat Zaptı’nı, TUSAŞ Genel Müdürü Dr. Mehmet Demiroğlu ve NRDI Genel Müdürü Javed Iqbal imzaladı.
Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün ve Pakistan Savunma Üretimi Bakanı Khawaja M. Asıf, Savunma Sanayii Başkanlığı ile Pakistan Savunma Üretimi Bakanlığı arasındaki Mutabakat Zaptı’na imza attı.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Pakistan Enformasyon ve Yayıncılık Bakanı Ataullah Tarar, “Görsel-İşitsel Hizmetler Ortak Yapım Anlaşması” ile “Kültürel İşbirliği Anlaşması”nı imzaladı.
İmza töreninde ayrıca, Türkiye-Pakistan İş Forumu’na ilişkin iki mutabakat zaptı da imzalandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkedeki temasları kapsamında Pakistan Başbakanı Şerif ile birlikte Pakistan Cumhurbaşkanı Zerdari’nin verdiği resmî devlet yemeğine katıldı.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Gerekli cookie, sayfa gezinmesi ve web sitesinin güvenli alanlarına erişim gibi temel işlevleri etkinleştirerek bir web sitesi kullanıma yardımcı olur. Web sitesi bu cookie olmadan düzgün çalışamaz.
Tercih cookies, bir web sitesinin, tercih ettiğiniz diliniz veya bulunduğunuz bölgeniz gibi, web sitesinin davrandığını veya görünüşünü değiştiren bilgileri hatırlamasını sağlar.
İstatistik
İstatistik cookies, web sitesi sahiplerinin anonim olarak bilgi toplayıp bildirerek ziyaretçilerin web siteleriyle nasıl etkileşimde bulunduğunu anlamalarına yardımcı olabilir.
Pazarlama
Pazarlama cookies, ziyaretçileri web sitelerinde izlemek için kullanılır. Amaç, bireysel kullanıcıya ilgi çekici ve böylece yayıncılar ve üçüncü taraf reklamverenler için daha değerli olan reklamları görüntülemektir.
Sınıflandırılmamış
Sınıflandırılmamış cookies, bireysel kurabiye sağlayıcıları ile birlikte sınıflandırma sürecinde olduğumuz cookies.