TRT 1, TRT Haber, TRT Türk, TRT Avaz, TRT Kürdi, TRT Radyo 1 ve TRT Radyo Haber’de “Cumhurbaşkanı Özel Yayını”na katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, moderatörlüğünü Canan Yener Reçber’in üstlendiği yayında gazeteciler; Hale Kaplan, Nuriye Çakmak Çelik, Okan Müderrisoğlu ve Mehmet Acet’in Türkiye ve dünya gündemine dair sorularını cevapladı.
Gıda krizinde nasıl bir süreç işlediği ve imza aşamasına nasıl gelindiğinin sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konuda uzun süredir aralıksız şekilde yoğun temas ve müzakereler yürüttüklerini ve neticede Ukrayna tahılının Karadeniz üzerinden dünya piyasalarına güvenli şekilde ihracına yönelik mutabakatın İstanbul’da imzalanmasını sağladıklarını ifade etti.
Planın başarılı şekilde uygulanmasıyla vahim boyutlara ulaşmakta olan küresel gıda krizinin etkilerinin hafiflemeye başlayacağını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Nitekim bugünlerde bizim yazılı medyada da işte bir baktık ki başlık atmışlar ‘Yüzde 3 fiyatlar düştü’, bir baktık ‘Yüzde 5 fiyatlar düştü’ ki bu böylece devam edecek. Özellikle tabii en az gelişmiş ülkelerin üzerindeki baskı azalacak, ortaya çıkabilecek kıtlıklar peşinen önlenecek” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm bunların memnuniyetle karşıladıkları hususlar olduğuna vurgu yaparak, “Bu tarihî başarıya verdiğimiz katkı Türkiye’nin küresel meselelerde oynamaya muktedir olduğu önemli rolü bir kez daha ortaya koymuştur. Planın operasyonel boyutu inşallah İstanbul’dan idare edilecek, burada ülkemiz, Rusya, Ukrayna ve Birleşmiş Milletler’den yetkililer rol alacaklar. Ukrayna’ya giden ve oradaki limanlardan gelen gemilerin emniyetli ve plana uygun şekilde seyrine birlikte yön verilecek” dedi.
Yürütülen müzakerelerin şu ana kadar çok hassas bir zeminde devam ettiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Savaşın devam ettiği bir ortamda zaten aksi de düşünülemezdi. Yani bu konuda gerek Millî Savunma Bakanım gerek Dışişleri Bakanım onlar kendi muhataplarıyla yoğun ilişki hâlinde oldular, ben muhataplarımla yoğun ilişki hâlinde oldum ve bu arada da tabii Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin de katkılarını bir kenara koyamayız. Sürecin hâlâ ne kadar hassas olduğunu cumartesi günü Odessa Limanı’na düzenlenen saldırıdan görebiliyoruz. Maalesef böyle bir şeyi arzu etmezdik ama bu da oldu. Bu tür süreçlerde zaten tarihte de bunun hep örnekleri vardır. Herkesten attıkları imzalara sahip çıkmalarını ve üstlendikleri sorumluluklara uygun şekilde hareket etmelerini bekliyoruz ve varılan anlaşmanın lafzı ve ruhuna aykırı eylemlerden de kaçınılmasını istiyoruz. Bu arada yoğun bir şekilde yine trafiğimizi artırdık ki böyle bir şeyin olması bizi üzüyor ve burada bir başarısızlık hepimizin aleyhine olacaktır, bunu da kendilerine hatırlatıyoruz. Biz anlaşmayı tüm unsurlarıyla hayata geçirmeye kararlıyız ve bu yöndeki çalışmalarımız da devam ediyor.”
İstanbul’da atılan imzalar, Rusya ve Ukrayna liderleriyle yaptığı görüşmeler hatırlatılarak, “Yeni bir barış çabası görecek miyiz yeni süreçte?” şeklindeki soruya Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Savaşın başından beri önceliğimiz ateşkesin sağlanmasının ardından adil ve sürdürülebilir bir barışın tesis edilmesi, bu anlayış var. Temenni ederim ki inşallah bunu da başarırız” karşılığını verdi.
Madrid’deki NATO Devlet ve Hükûmet Başkanları Zirvesi’nde liderlerle yaptığı görüşmelerde, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği konusundaki görüşlerini paylaştığı hatırlatılarak, “Sizin açınızdan bu zirvenin, NATO ve Madrid Zirvesi’nin en önemli sonuçları neler olmuştur?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Bu soruyu tabii altını çizerek cevaplamak isterim; her şeyden önce PKK, PYD, YPG ile FETÖ’ye destek verilmeyeceği ve bunun bizim kırmızıçizgimiz olduğunu kendilerine orada ısrarla hatırlattık. NATO zirve bildirisinde de özellikle gönderme yapılan bir mutabakat muhtırasında bu taahhüt edildi ve teyit edildi. ‘Buradan taviz vermeyi bizden kimse beklemesin’ dedik, zirvenin en önemli neticesi bana göre budur. Yani NATO’nun kayıtlarına bu terör örgütlerinin girmiş olması Madrid zirvesinin en başarılı yanıdır. Çünkü bundan önce bunlar özellikle FETÖ falan bu tür terör örgütleri listesinde uluslararası en önemli konumda bulunan bir NATO sözleşmesinde yer almamıştır.”
İsveç ve Finlandiya’dan teröre verilen desteğin kesilmesi noktasında somut beklentileri olduğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Az önce ekranda gördük, bakın İsveç’in caddelerinde bunlar polis korumasında yürüyüş yapıyorlar, gösteri yapıyorlar, kendi paçavraları ellerinde, ondan sonra malum sözde liderlerinin posterleri ellerinde bu şekilde yürüyüş yapıyorlar. Ama İsveç vatandaşının sağduyusu da ortada. ‘Türkiye istiyorsa, Erdoğan istiyorsa bunlar mademki teröristtir, bunların verilmesi lazım’ diyor. Yani aklıselimin gereği de bu. Tabii şimdi oradaki bütün iltisaklı yapıların da kapatılması gerekiyor, bunları da istedik. Terör propagandası ve eylemlerinin engellenmesi, bu eylemlere karışan kişilere karşı soruşturma açılması, ayrıca iade ve mal varlığı, mesela teröre karşı mücadelede bizden de ne isteniyor? Bunlara karışanlardan eğer sermaye noktasında, para noktasında imkânı olanlar varsa bunların paralarının da el konulması ve iade edilmesi aynı şekilde bizden isteniyor. Dolayısıyla orada da şimdi iade ve mal varlığı dondurma taleplerimizin karşılanması gibi beklentilerimize biz bir cevap bekliyoruz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konuların takibini Dışişleri Bakanlığı ve ilgili kurumların yaptığını belirterek, “Buradan taviz yok, bu ülkelerle yapılacak ortak mekanizma toplantılarında teröre desteğin sonlandırılması için atılan veya atılmayan adımların bütün muhasebesi ortaya koyulacak. Burada bir şeyi söylemem lazım, o da şu; kesinlikle Türkiye’den bu konuda bir taviz beklenmesin. İşte biz şimdi orada görüşmeleri yaptık, bu görüşmelerden sonra döndük, geldik, gel gör ki hemen daha ertesi gün yine bu teröristler Stockholm caddelerinde gösteri yapıyorlar, Finlandiya’da aynı şekilde gösteri yapıyorlar. Yani İsveç somut adım atmaktan, temel bir yaklaşıma gitmekten şu anda çok uzakta gözüküyor. Terör propagandası dâhil, terör örgütü uzantılarını ülkemiz aleyhine faaliyette bulunmaktan alıkoymadıkları sürece bizden olumlu bir yaklaşım beklemesinler” değerlendirmesinde bulundu.
FİNLANDİYA VE İSVEÇ’İN NATO ÜYELİĞİ
NATO Zirvesi’nde önemli bir kazanım olduğu belirtilerek, İsveç ve Finlandiya’ya yönelik somut izlemeye ilişkin nasıl bir takvim olacağının sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Bu öyle zannedildiği gibi kolay bir iş değil. Bakın Makedonya 11 yıl sürdü, öyle kolay falan bu iş olmuyor. Dedik ‘Tamam’, ‘Hemen NATO’ya alsınlar’, yok böyle bir şey. Biz orada da bütün arkadaşlara, dostlara bunu söyledik. Nitekim şu anda da süreç bu şekilde bir defa işliyor. Bu şimdi ilk etap, Madrid’de nedir? Madrid’deki bir davettir, yani onama değildir, bir davettir. Bu davetin neticesi ne olacak? Onu da bu eylemler belirleyecek. Yani siz hâlâ bu teröristleri caddelerinizde koruma altında böyle yürütürseniz e biz de bunları takip ediyoruz, bizim de oralarda istihbaratımız var, her şeyimiz var, nerede ne oluyor bunu anında takip ediyoruz. Tabii sadece olay İsveç, Finlandiya değil. İsim vererek söyleyeceğim, maalesef Almanya da böyle, Fransa böyle, İngiltere böyle, İtalya böyle. İskandinav ülkelerinin hemen hemen tamamı böyle.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Müzakerelerde bunu size hatırlatmışlar, yani diğer NATO ülkeleri de yapıyor ama sadece bizden istiyorsunuz’ dediklerinde ne dediniz?” şeklindeki soru üzerine, “Onların anlatmasına gerek yok, ben anlattım zaten. Liderlerle yaptığımız görüşmede de ben hep kendilerine bunları söyledim, dedim ‘Yani kusura bakmayın’. Almanya, Fransa… Mesela ben, (Fransa Cumhurbaşkanı) Emmanuel ile yaptığım görüşmede ‘Siz ne yapacaksınız, böyle devam edeceksiniz’ dedim. Tabii gülüyorlar. ‘Yani bu eğer böyle gitmezse kusura bakmayın, önümüze bu geldiği anda bizim bir parlamentomuz var, bu parlamentomuz bizim bu işe olumlu bakmaz’ dedim” cevabını verdi.
Ortak yayında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son dört ayda dünya liderleriyle yaptığı yüz yüze ve telefon görüşmelerine ilişkin görüntülere yer verildi.
DIŞ POLİTİKADAKİ GELİŞMELER
Görüntülerin ardından, geçen hafta Astana süreci kapsamında İran’da üçlü liderler zirvesinin yapıldığı hatırlatılarak, zirvenin hem Türkiye’de hem de dünyadaki yankılarına ilişkin değerlendirmeleri sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye-İran 7’nci Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi ve sonrasında da Astana formatında 7’nci üçlü zirveyi gerçekleştirmek için 19 Temmuz’da İran’da olduklarına işaret ederek, burada İranlı muhataplarıyla yaptıkları temaslarda ikili ilişkileri tüm boyutlarıyla ele alma fırsatı bulduklarını anlattı.
Ziyaret sonunda İran’la yatırımdan sosyal güvenliğe uzanan geniş bir yelpazede farklı alanlarda 8 belge imzalandığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Görüşmelerde ikili ticaret hacmimizi, ta Ahmedinejad zamanında da bunu belirlemiştik, 30 milyar dolara çıkarma hedefimiz var. Ama şu anda tabii bu Kovid vesaire ile bu bayağı düştü. Şu anda son durum işte 7,5 milyar dolar. Şimdi 7,5 milyar dolar Türkiye-İran’a yakışmıyor. Bunu süratle bizim yeniden 30 milyar dolara çıkarma gayreti içine girmemiz lazım. Mutabık mıyız? Sayın Reisi dedi ki ‘Mutabıkız, çalışacağız ve bunu halledeceğiz’. Bir defa burada bu işi halletmek için avantajlarımız var. Nedir bu? Biz tabii İran’dan petrol alıyoruz, doğal gaz hakeza bunu artıracağız. Bunu artırmamız hâlinde bu rakamı yakalarız. Yani burada bir sıkıntı olmaz. Ve şimdi süratle, yani bu yılın ilk yarısını işte tamamlıyoruz, sekizi yakaladık. Bu demektir ki bu sekizi yılsonuna kadar biz katlayabiliriz. Aramızdaki bu görüşme gerçekten samimi geçti. ‘Bu adımı atmamız lazım, bunun gereğine inanıyoruz’ dedik ve tabii sekiz anlaşmayı da imzalamak suretiyle bir defa buradaki bu Yüksek Düzeyli Stratejik Konseyi başarılı şekilde tamamlamış olduk.”
Diğer taraftan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüştüklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Putin’le olan görüşmemiz gerçekten çok daha farklı geçti. Çünkü şu anda Putin-Zelenskiy olayında biz çok önemli bir rol oynuyoruz. Çünkü biz kimseye burada düşman nazarıyla bakmıyoruz. Dost nazarıyla bakıyoruz ve bu şekilde bakışımız da her iki tarafın da gerçekten samimi yaklaşımını getiriyor. Kaldı ki, Sayın Putin ile malum şu anda Batı’nın yaklaşım tarzı, yani siyasetçilere yakışan bir yaklaşım tarzı değil. Tabii sen öyle bakarsan Sayın Putin de size nasıl bakacak? Öyle bakacak. Şimdi savaşın oluşturduğu konjonktüre rağmen biz ikili ilişkilerimizdeki önemli konuları rahatlıkla ele aldık ve olumlu bir görüşme olduğunu ben de rahatlıkla söyleyebilirim. Savaşın yarattığı menfi koşullar ve aramızda bazı konularda anlaşmazlıklar elbette var. Ancak, biz malum S-400 konusunda vesaire dünyanın bakışını paylaşmadık. Tam aksine biz inandığımız neyse bunu yaptık. Ve Rusya ile var olan ikili ilişkilerimizi karşılıklı çıkarlar temelinde sürdürmek ve potansiyel olan alanlarda geliştirmek durumundayız. Onun için de Astana Zirvesi çerçevesinde Sayın Putin ve Sayın Reisi ile Suriye ihtilafının farklı veçhelerini ayrıntılarıyla istişare ettik. Sürecin ve aramızdaki eşgüdümün devamını, siyasi çözüm açısından çok çok önemli görüyorum.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Tahran’daki görüşmelerinde terörle mücadelenin gündemlerinin bir numaralı konusu olduğuna işaret ederek, “Suriye terör örgütlerinin yuvası hâline gelmiş durumda. Dolayısıyla Suriye’ye karşı gerek Rusya gerekse İran’ın bir tavır belirlemesi gerekir. Özellikle Fırat’ın batısında ve doğusunda terör örgütü PKK/YPG, sivillere ve ülkemize yönelik saldırılarına hâlâ devam ediyor. Bu mücadele kararlılığımızı zirve sırasında Sayın Putin ve Sayın Reisi’ye de bizzat aktardım” ifadelerini kullandı.
Yunanistan’daki yöneticilerin sürekli Türkiye’yi şikâyet etmesi, adaları silahlandırması ve ABD üslerinin sayısındaki artışa dikkat çekilerek, Yunanistan’ın ne yapmak istediği konusunda değerlendirmeleri sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaklaşık 1-1,5 ay önce Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’i yemeğe davet ettiğini ve Vahdettin Köşkü’nde beraber yemek yediklerini hatırlattı.
Yemekte, Miçotakis’e “Biz bundan sonra aramıza üçüncü bir ülkeyi sokmayalım, üçüncü kişileri de sokmayalım. Yani biz ne yapacaksak, bunu hemen, hatta direkt hat kuralım, direkt hattan görüşmelerimizi yapalım” dediğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu: “Aradan geçti 15 gün, üç hafta, bir Amerika seyahati, Kongre’de bu konuşmasında, bizi ima ederek, verip veriştirerek orada maalesef aleyhimizde birçok şeyler söyledi. Oradan döndü, Davos’a gitti. Davos’ta da yine benzer şeyleri yaptı. Ya biz Türkiye’yiz? Bir kabile devleti değiliz. Ondan sonra ‘Türkiye bize şöyle yaptı, böyle yaptı’ deyip duruyorsun. Kaldı ki sen de siyasetçisin, ben de siyasetçiyim. Şunu bir defa bilmen lazım, Türkiye’ye karşı herhangi bir olumsuz adım attığın zaman benim ilk işim siyasetçi olduğuma göre halkıma anlatabileceğim elimde güçlü malzemelerimin olması lazım. İşte onun için de Efes Tatbikatı bunları bayağı çıldırttı. Tuttular bunlar da Efes Tatbikatı’ndan sonra kendilerine göre bazı tatbikatlar yaptılar. Şu anda Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi toplantılarını da ben iptal etme kararı verdim. Ve dedim ‘Bundan sonra benim artık Miçotakis’le görüşmem diye bir şey söz konusu değil.’ Yunanistan’ın samimi, dürüst olmayan tutumuna son vermesi gerektiğini açık bir şekilde dile getirme kararını aldık. Gerek Dışişleri Bakanım, gerek Savunma Bakanım dedi, ‘Bundan böyle artık görüşmelere son vereceğiz.’”
“YUNANİSTAN UÇAK ALMAMIZI ENGELLEMEYE ÇALIŞIYOR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan’da dokuz Amerikan üssü olduğunu vurgulayarak, beşinin zaten var olduğunu, dördünün de yeni açıldığını söyledi. Bunların da inkâr edildiğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Şimdi bunları adalara yerleştirme gayretleri var. Tabii Rusya’ya karşı kurulduğunu söylüyorlar. Dedim ya yok, kimi aldatıyorsunuz? Yani Rusya ile sizin böyle bir şeyi yapabilme ne gücünüz ne kudretiniz yok. Amerika bile bunu yapamaz. Kaldı ki, eğer üs diyorsanız, bizim İncirlik Üssü de var. Yani biz bu kadar iyi niyet gösteriyoruz, siz bize hâlâ geliyorsunuz, adalarda böyle garip garip şeyler yapıyorsunuz. Ve Yunanistan bizim güvenlik ihtiyaçlarımız için uçak almamızı engellemeye çalışıyor. Bir taraftan Amerika’ya, bir taraftan Fransa’ya daha değişik ülkelere hepsine böyle saldırarak ‘Türkiye’ye vermeyin.’ Verirler veya vermezler hiç önemli değil, ama biz duruşumuzla, her şeyimizle konumumuzu zaten koruyoruz.”
“Lozan Antlaşması’nın yıl dönümü dolayısıyla yaptığınız açıklamada, özellikle Yunanistan paragrafına yer verdiniz. Tabii adaların silahlandırılması Lozan’a da çok aykırı bir durum. Bu, çok adreslere teslim bir mesaj olarak okundu. Yunanistan tarafından bu mesajın alındığını düşünüyor musunuz?” sorusuna ise Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu cevabı verdi: “Şimdi, öyle zannediyorum ki herhalde buradan gereken dersi almışlardır. Yani Yunanistan’ın iyi komşuluk ilişkileri hilafına sürdürdüğü bu faaliyetler sadece Lozan’a değil, aynı zamanda Paris Antlaşması’na da ters. Şimdi Lozan ve Paris antlaşmalarına ters olan böyle bir durumda Türkiye olarak biz ne yapalım? Elimiz kolumuz bağlı duralım, ‘Ey Yunanistan sen ne yapmak istiyorsan yap’ öyle mi diyelim? Ne gerekiyorsa vakti saati geldiğinde bunu da Türkiye olarak yaparız. Bu adaların egemenliğinin gayri askeri statü altında kalmaları kaydıyla kendisine verildiğini Miçotakis bilmiyor herhalde, yani bunu öğrenecek.”
F-16 SATIŞI
ABD’nin Türkiye’ye F-16 satışıyla ilgili Yunanistan şartını nasıl değerlendirdiğine ilişkin bir soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Şimdi o da bir garip, yani onun üzerine zaten Hulusi Paşa hemen bir açıklama yaptı biliyorsunuz. Yani bu tür şartlar Türkiye için geçerli şartlar değil, olacak iş de değil. Çünkü Biden ile Madrid’de yaptığımız görüşmede bunları biz gayet olumlu bir şekilde onunla konuştuk ve görüşmede ikili ilişkilerimize ve bölgesel konulara dair kapsamlı bir fikir alışverişinde bulunduk. Ve nitekim kendisinin de dönüşte yaptığı açıklamaları aslında olumluydu. Sonra bu nereden çıktıysa, yani Yunanistan’la ilgili konular gündeme geldi. Tabii yönetimin bu net tutumunu ben aslında Madrid’deki görüşmelerle ilgili olarak olumlu gördüm. Tabii ABD yönetimi bu desteğini kamuoyu nezdinde görünür kıldıkça Rum-Yunan lobisi başta olmak üzere Kongre’deki bazı odakların F16 talebimizi engellemek için girişimlerini tabii hızlandırdıklarını da görüyoruz. Nitekim Amerika’nın 2023 Ulusal Savunma Yetki Yasası hazırlıkları kapsamında Temsilciler Meclisi’nde 14 Temmuz’da, F-16 talebimizin karşılanmasını belirli bazı koşullara bağlayan bir değişiklik önerisi de ayrıca kabul edildi. Yasayla ilgili süreç devam ediyor ve henüz kesinleşmiş bir hüküm de mevcut değil. O sebeple sürecin safahatını yakından takip edip nihai metne bakmak lazım. Ben gelişmelerin olumlu olacağı inancındayım. Çünkü Madrid’deki görüşmede kendi partisinden, yani Demokratlardan da olumlu yaklaşımda bulunmayan bazı arkadaşlar vardı. ‘Tamam’ dedim ‘Cumhuriyetçiler, biz de Cumhuriyetçilerin üzerinde bir çalışma yapalım. Ve böylece Demokratlar, Cumhuriyetçiler olarak, oradan olumlu bir kararın ben çıkabileceğine inanıyorum’ dedim. Bu konuda da şu anda bazı girişimlerde bulunuyoruz, bulunacağız.”
İsrail, Suudi Arabistan ve BAE ile ilişkilerin normalleşme sürecinin anımsatılıp, Mısır ile ilişkilerde yeni dönemin başlangıcı için hangi adımların atıldığının sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu bilgileri verdi: “Bir yıllık süre zarfında gerçekleştirdiğimiz karşılıklı ziyaretlerle BAE, Suudi Arabistan ile yeni dönem başlattık. Her iki ülkeyle de ilişkilerimizin her alanda hızlı şekilde geliştirilmesi için iki ülke kurumları çalışmalarını sürdürüyor. BAE ile ortak bir teknoloji fonu tesis edildi. Yatırım boyutunu da içerecek kapsamlı ekonomik ortaklık anlaşmasına ilişkin müzakereler de süratle yürütülüyor. Suudi Arabistan makamlarının da iş adamlarımızın sorunlarının giderilmesi hususunda yoğun bir gayret içerisinde olduklarını görüyoruz. Müteahhitlerimizi ülkelerindeki projelerde görev almaya davet ediyorlar. Tabii ihraç ürünlerimize yönelik boykot ve benzeri ayrımcı uygulamaların da sona ermekte olduğunu, Türk okullarının yeniden açılmasına yönelik adımların atıldığını müşahede ediyoruz.”
TÜRKİYE-İSRAİL İLİŞKİLERİ
Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin ve diyalogun geliştiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Sayın Herzog ile olumlu temaslarımız neticesinde başlayan bu süreçte 15 yıl aradan sonra İsrail’den ülkemize devlet başkanı seviyesinde bir ziyaret oldu. Şu anda bizim Mısır ile ilgili süreç alt düzeyde devam ediyor. Üst düzeyde de bu işin olmaması diye bir şey söz konusu değil. Yeter ki birbirimizi anlayalım, birbirimizi, yaklaşım tarzımızı şöyle kontrollü bir şekilde devam ettirelim. Olmaması diye bir sebep yok. Mısır halkı Müslüman, bizim kardeşlerimiz. Müslüman Müslüman’a ters bakacak hâlde değil. Yeter ki birbirimize karşı açıklamalarda birbirimizi rencide etmeyecek şekilde bir süreci devam ettirelim.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesine yönelik sürecin sorulması üzerine, şunları kaydetti: “Başbakan Paşinyan ile her iki ülkenin dini bayramları kapsamında karşılıklı tebriğimizi ilettiğimiz bir telefon görüşmesi gerçekleştirdik. Tabii ülkemiz ile Ermenistan arasındaki normalleşme sürecini de konuştuk. Bizim baştan itibaren kırmızıçizgimiz Azerbaycan’dı. Azerbaycan konusu yoluna girdikten sonra biz zaten ‘Kapılarımızı açarız’ dedik. Paşinyan’ın bölgesel barış ve iş birliği açısından bizimle benzer düşünceleri paylaştığını duymaktan da memnun oldum. Artık söylemin ötesinde somut adımlar atmalarını bekliyoruz. Biz Ermenistan ile normalleşme sürecinde ciddiyiz, kararlıyız. Tam normalleşme ve iyi komşuluk ilişkilerinin tesisini de hedefliyoruz. Türkiye’de bugün 100 binin üzerinde Ermeni var. Bizim vatandaşımız olan Ermeniler var, bir de vatandaş olmaya namzet olan Ermeniler var. Bu bizim yaklaşım tarzımızı gösteriyor. Azerbaycan ile eşgüdüm içinde Ermenistan ile olan yaklaşımı geliştiriyoruz.”
“AMERİKA, FIRAT’IN DOĞUSUNDAN ÇEKİLMELİ”
Irak’ın Duhok vilayetinin Zaho ilçesindeki saldırıya ilişkin soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu bilgileri verdi: “Duhok’taki olay, PKK, YPG, PYD bunların alışılmış terör eylemlerinin bir benzeri. Buna biz yabancı değiliz. Bunu da Amerikalılara, Rusya tarafına ‘Bakın durum böyle burada bir oyuna gelmeyin’ dedik. Aynı şekilde bunu Irak’taki dostlarımıza, kardeşlerimize de söyledik. Yaptığınız açıklamalara dikkat edin, Türkiye’nin dostlarıyla, kardeşleriyle böyle bir eyleme girmesi mümkün değil. Biz böyle bir şey yapamayız. Ama bu terör örgütlerinin bugüne kadar alışılmış eylemlerinden bir tanesidir. Dert Türkiye ile Irak arasındaki olumlu gelişmeleri bozmak. Orada aklıselim sahibi birçok Iraklı kardeşlerimiz, dostlarımız güzel açıklamalar yaptılar ama bazıları da aksi açıklamalarda bulundu. Bunlardan bir tanesi de Konya’da yapılacak İslam Oyunları’na Irak’ın katılmaması istikametinde bir açıklama yapmışlar. Üzüldüm. Irak böyle bir adımı atmamalı. Arkadaşlarıma da söyledim, görüşün bu açıklamayı tavzih etsinler. Çünkü biz Irak’ı da bu oyunların içerisinde görmek istiyoruz. Duhok’ta hayatını kaybeden sivillerin ailelerine ülkem adına başsağlığı diliyorum. PKK’nın gerçek yüzünü bir kez daha böylece görmüş olduk.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fırat Nehri’nin doğusundaki terör oluşumlarıyla ilgili, şunları kaydetti: “Fırat’ın doğusu hâlâ sıkıntılı, burada Amerika’nın maalesef çok ciddi olumsuz yaklaşımları var. Ben Madrid’deki görüşmelerde de bunu söylediğim gibi Tahran’da da Amerika’nın Fırat’ın doğusundan çekilmesinin gereği üzerinde durdum. Buradan çekilmesi lazım. Çünkü terör örgütleri bütün gücünü oradan alıyor. Tel Rıfat. Binlerce tır silah, mühimmat, araç gereç Amerika buraya yığdı, hâlâ yığmaya devam ediyor. Biz bunu Trump’a da söylemiştik, şimdi aynı şekilde Biden’a da söyledik. Ama bu konuda maalesef hâlâ olumlu bir adım atılmış değil. Temenni ederiz ki bu ısrarlarımız karşısında olumlu adımları atarlar, Tel Rıfat, Tel Abyad…”
“Bu bölgeye operasyon kararlılığınız canlılığını koruyor mu?” şeklindeki bir soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Mecburen koruyacak. Bize dokunmayana zaten biz dokunmayız” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sınır ötesi operasyonla etkisiz hâle getirilen YPG’li bir teröristle ilgili CENTCOM’un taziye paylaşımıyla ilgili olarak, şöyle konuştu: “Tabii bu ilk değil. Amerika bunları birçok kez yaptı. Zaten Amerika’nın kendi yetiştirmeleri. Bunlara eğitim vermek için birçok kez bu terör kamplarına gelmişlerdir. Bu terör kamplarında bunlara eğitim vermişlerdir. Hâlen bu eğitim verme çalışmaları maalesef devam ediyor. Bu taziye yayımladıkları terörist kim diye şöyle bir bakarsanız, Türkiye’ye karşı terör eylemlerinde bulunan, Suriye’de kız çocuklarını terör örgütlerine katmak için çalışan biri. Amerika’nın terör örgütüyle iş tutması kendi kazdığı kuyuya düşmesi sonucunu doğuracaktır.”
“AMERİKA’NIN PKK/YPG İLE İŞ BİRLİĞİ DEVAM EDİYOR”
ABD Başkanı Biden ile ilerleyen dönemlerdeki görüşmelerinde Amerika’nın terör örgütleriyle iş birliğini tekrar gündeme getireceklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Her düzeyde ve sürekli girişimlerimize rağmen Amerika’nın PKK/YPG ile iş birliği devam ediyor. Amerika, terör örgütünü DEAŞ ile mücadelede sözde bir ortak gibi görüyor. DEAŞ’ın terör örgütü olarak PKK’dan, YPG’den ne farkı var? Türkiye’nin DEAŞ ile göğüs göğüse çarpışan tek NATO ülkesi olduğunu unutuyorlar. Aynı şekilde Suriye muhalefeti de mücadele ediyor. Bunları görmezden gelemeyiz. Yine Amerika, Suriye’nin kuzeyinde olası operasyonumuza karşı olduğunu söylerken, harekâtın istikrarsızlığa neden olacağı, DEAŞ ile mücadeleye zarar vereceği ve insani sorunlara yol açacağı iddiasını dile getiriyor. Ancak bunu yaparken, sözde ortaklarının terör eylemlerinin bir NATO müttefikine verdiği zarardan söz etmiyor. Biz NATO’da beraberiz, müttefikiz. İlk beş ülkeden bir tanesi biziz. Bize zarar veriyorsun. Bir terör örgütüyle mücadele için bir başka terör örgütüyle iş tutulmaz. Bunu bileceğiz.”
“Türkiye’de en önemli gündem maddelerinden biri mülteci sorunu, Tahran zirvesinde de siz bu konuyu ele aldınız. Türkiye’nin güvenli bölge oluşturması ve oradaki yerleşik mültecilerin güvenliğinin sağlanması konusunda ciddi projeleri var. Olası bir beşinci operasyon sonrasında artık Suriyeliler evlerine ne şekilde dönecek? Bu nasıl gerçekleşecek?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şimdi böyle bir operasyonun içeriği noktasında bir konuya girmeyi, yani bu akşamın konusu olarak görmek istemem. Ancak biliyorsunuz biz şu anda Suriye’nin kuzeyinde hedef olarak ilk etapta 250 bin briket ev yapmayı planlıyoruz ve bunları biz AFAD’ımızla beraber yapıyoruz. Çünkü o çadırlarda, o ilkel çadırlarda o insanların yaşaması hakikaten ne insani ne İslami değildir. Ancak dedik ki ‘Biz bu şekilde briket evler yapalım. Bu briket evlerin altyapısını da gayet iyi bir şekilde yapalım’ ve sağ olsun AFAD’ın koordinesinde STK’larımızla bunlara katılmak suretiyle şu ana kadar yani 100 bine yakın konutu bitirdik ve bunlar devam ediyor” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni bir çalışma yapacaklarını belirterek, artık tek kat değil, zemin artı bir kat şeklinde projelerin hazırlandığını aktardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Belki zemin artı iki de olabilir. Yani bunları da yapmak suretiyle buralara bizdeki mültecilerden geri dönüşleri ama kendi istekleriyle ve arzularıyla bu dönüşleri arttıralım diyoruz. Bunu başarabilirsek bu sayı 1 milyonu bulur” dedi.
“Uluslararası toplumdan hiç destek geliyor mu bu projeye?” sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şu ana kadar yok ama onlara sorarsan var” cevabını verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, MİT’in son dönemde Irak, Suriye ve firari FETÖ’cülere yönelik operasyonları anımsatılarak, “Önümüzdeki günlerde MİT’in başarılı operasyonlarına dair yeni isimler var mı, buradan paylaşabileceğiniz isimler var mı?” sorusu üzerine, “Şimdi ben bu isimleri burada açıklarsam bu isimleri istihbarat koyduğu yerde bulabilir mi? İşte bu bir gece ansızın dediğimiz konu bu. Zaten onun için de istihbarat kendine has gizlilik içerisinde bunların takibini yapıyor ve o nokta atışlarla da bulduğu yerde bunların işini bitiriyor. Bundan sonraki süreçte de bu başarılı operasyonlarını aynı şekilde istihbarat örgütümüz devam ettirecek” ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomiye ilişkin bir soruyu cevaplarken, Kovid-19 salgınının, Ukrayna’daki savaşın, tarihin en yüksek seviyelerine ulaşan enerji, emtia fiyatlarının ve tedarik zincirinden kaynaklı sorunların küresel alanda enflasyonist bir ortam oluşturduğunu belirtti. Bunların tüm ülkelerde olduğu gibi Türkiye’nin de enflasyon görünümünü olumsuz etkilediğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Böylece haziran ayı itibarıyla yıllık enflasyon yüzde 78-79, bu seviyelere ulaştı. Hayat pahalılığının yükünü azaltmak ve Türk lirası cinsinden enstrümanlara güveni artırmak amacıyla gerekli tüm adımları da gecikmeksizin atıyoruz. Bu bizim çıkış yollarımızdan en önemlisi, bir tanesi. Bu kapsamda Hazine ve Maliye Bakanlığımız ve ekonomi yönetimimizle birlikte çalışıyor, tüm ihtiyaçları ve politika adımlarını değerlendirerek ilerliyoruz. Hedef odaklı devreye aldığımız eşgüdüm içerisinde hızlı bir şekilde hayata geçirdiğimiz bu adımlarla zorlu küresel koşullara karşı ülkemizin direncini artırmayı hedefliyoruz” sözlerini sarf etti.
Kur Korumalı Mevduat sistemine vatandaşların ilgisinin yüksek olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Toplamda 1,8 milyon hesap açıldı. Bu sayı önemli bir güven ve teveccühe işaret ediyor. Yani siz eğer güven ve istikrarı ciddi manada koruyabilirseniz halkınızın bu noktadaki güven ve istikrar ikilisi sağlam, yerindeyse bir defa bu ülkeyi kimse yıkamaz. Şimdi Türk lirası cinsi tasarrufların yaygınlığını artırmak için Kur Korumalı Türk lirası vadeli mevduat ve katılma hesapları enstrümanını desteklemeye biz devam ediyoruz. Ayrıca tasarruflarını Türk lirasında değerlendirmek isteyen vatandaşlarımıza alternatifler sunmak amacıyla bir de gelire endeksli senetlerin ihracını gerçekleştirdik. Gerçek kişilere yönelik tasarladığımız ürüne gelen talep de tabana yayıldı ve beklentimizin üzerine ulaşmış vaziyette. Neticede 83 bin 816 bireysel yatırımcı, toplamda 6,6 milyar liralık talep gösterdi. Yapmış olduğumuz bu düzenlemelerin enflasyon üzerindeki etkilerini de yakından takip ediyoruz. Düzenlemelerimiz fiyat artışlarının hızını da yavaşlattı. Son haftalarda petrol fiyatlarında yaşanan düşüşün ulaştırma grubunu doğrudan, diğer grupları ise dolaylı olarak olumlu etkilemesini de bekliyoruz. Bunun sonbahara doğru da bu şekilde gideceğine inanıyorum. Tabii yıllık enflasyonda düşüşü önümüzdeki şubat ve mart ayı itibarıyla belirgin bir şekilde görmeye başlarız.”
“Meydanların ilgisi, yani ‘Seçmen midesiyle düşünür ve hani tencerenin etkilemeyeceği iktidar yoktur’ denir. Bu zorluğa rağmen herhalde aldığınız tedbirlerin sahadaki karşılığını mı görüyorsunuz?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Az önce işte ifade ettiğiniz gibi Kayseri’de resmî rakam o gün 70 bin civarındaydı. Şimdi orada 70 bin kişinin Kayseri’de o sıcağa rağmen o meydana gelmiş olması bir şeyi gösteriyor. Nedir? Ha diyor ki ‘Çıkış yolu burası’ ve onunla da kalmıyor tabii bir de şu var, yani vatandaşın ben araçları ile olsun piyasadaki alışveriş noktasındaki hareketliliğine bakıyorum gayet iyi bir konumda. Mesela benim söyleyeceğim en önemli hususlardan bir tanesi maliyet enflasyonu, maliyet enflasyonu konusunda da biz şu anda bana göre işi yönetiyoruz. Şu anda bizim son yaptığımız zamlarla vatandaşın cebine giren para da ne oldu? Ciddi bir artış oldu ve bu tabii yılsonu itibarıyla tekrar gözden geçireceğimiz bir süreçtir. Şimdi bu hafta sonu mesela ben Ordu’ya gidiyorum. Ordu’da da orada şimdi herkesin beklentisi ‘Acaba fındık fiyatları ne olacak’. Açıklayacağız tabii, işimiz o. Zaten yani çayın olduğu yerde onu açıklıyoruz, buğdayın olduğu yerde buğdayı açıklıyoruz. Şimdi fındığın olduğu bölgeler Trabzon, Ordu, Samsun, Sakarya, Düzce, vesaire onların da artık şu anda mevsimi geldi. Yani alavere dalaverecilere falan işi bırakmadan biz bu açıklamayı yapacağız. Bu açıklamayı yaparken ben Bay Kemal’in ağzına bakıp bir de ortağı hanımefendinin ağzına bakıp da biz rakam açıklayamayız, bizim sırtımızda küfe var. Dolayısıyla bu küfenin gereği neyse biz bu açıklamayı yaparız ama bu açıklamayı yaparken de bütün fındık müstahsilini asla enflasyona filan biz ezdirmeyiz.”
3600 EK GÖSTERGE
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ek gösterge ve asgari ücrete ara zam konularına ilişkin gelen soru üzerine, şöyle konuştu: “Bu konular üzerinde özellikle Vedat Bey çalışmaları sürdürüyor ve bu çalışmalarda da biliyorsunuz belli bir takvim var. Yani bu takvime göre de bu çalışmalar ekiplerimiz tarafından yürütülüyor. Ek gösterge konusu biliyorsunuz yıllardır gündemde olan bir konuydu. Son düzenleme 1994 yılında yapılmış, bu tarihten sonra münferit düzenlemeler yapılsa da değişen şartlara göre tüm sistemin yeniden ele alındığı bir düzenleme ne yazık ki yapılmamış. Dört özellikli meslek grubunun ek göstergelerinin 3600 ek göstergeye hak kazanması için bu sene başında biz çalışmalara başladık. Tüm gösterge sistemini yeniden gözden geçirip düzenledik. Bu kapsamda öncelikle birinci dereceye gelmiş olmak kaydıyla tüm öğretmenlerimizin 2 yıl ve üzeri yükseköğrenim mezunu polislerimizin alan sınırlaması olmaksızın, 2 yıl ve üzeri yükseköğrenim mezunu tüm sağlık çalışanlarımızın ve din görevlilerimizin ek göstergeleri ne oldu? 3600’e yükseltildi. Bunların yanında avukatlar, il müdürleri, bekçiler, uzman jandarmalar ve erbaşlar gibi 3000 ek göstergeli tüm meslek gruplarının da 3600 ek gösterge düzenlemesinden faydalanmaları sağlandı.
Ayrıca il müdür yardımcıları, ilçe müdürleri, şube müdürleri, gelir uzmanları ve mali hizmetler uzmanları gibi kariyer uzmanlar ve denetmenlerin de 2200 olan ek göstergeleri 3600 ek göstergeye çıkarıldı. Bunlar bizim bu dönem içerisinde halkımızın ve memurumuzun bütün sıkıntılarını gidermeye yönelik attığımız adımlardır. Tabii bir de ek gösterge sisteminde bugüne kadar 28 sene boyunca genellikle hep küçük dokunuşlar yapılmıştı. Bu sistemi sosyal diyalog anlayışı çerçevesinde ihtiyaçlar ve talepler doğrultusunda revize ettik ve Yüce Meclisin takdirine sunarak hayata geçirdik. Bunun yanında ocak ayında tarihi bir adım atarak asgari ücretten vergi alınmaması yönünde düzenleme yaptık ve asgari ücrete yüzde 50 oranında zam yapılmasını sağladık. Bu kapsamda ve çalışanlarımızın her zaman yanında olduğumuzu bununla bir kez daha ispatlamış olduk.”
“Muhalefetin, ‘Önce biz dedik, önce biz gündeme getirdik, hükûmet yaptı’ şeklinde propaganda yürüttüğünün, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da bunu sürdürdüğü”nün aktarılmasının ardından, “Muhalefet dedikten sonra mı bu fikirler gündeme geldi, yoksa daha öncesinden bunun çalışmaları yapılmış mıydı? Özellikle bu kredi bağlamında” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, göreve geldiklerinde üniversite öğrencilerinin aldığı bursun “45 liracık” olduğunu söyledi.
Öğrencilerden o dönemde üniversite harcı da alındığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Üniversite harçlarını Bay Kemal mi söyledi de kaldırdık veya yanındaki ortağı mı söyledi de kaldırdık? Harcı da biz kaldırdık” dedi.
Bursun 45 liradan 850 lira gibi bir noktaya geldiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, verilen kredinin ise üçayağının bulunduğunu belirterek, şöyle devam etti: “Kredi eğer alıyorsan, aldığın bu krediyi senin anında ödemen diye bir şey yok. Sigortalı bir işi bulacaksın, sigortalı işi bulduktan sonra da iki yıl gibi bir süre içerisinde de bunu ödeyeceksin. Burada faiz var mı? Hayır, faiz filan yok. Başbakanlığım döneminde de açıkladığım bir şeydir, faiz filan yok. Şimdi söyledikleri, yok bilmem buna enflasyon… Hayır, kesinlikle; ne faiz ne enflasyon sadece anapara. Biz öğrencilerimizi kesinlikle muhalefetin bu saçma sapan yaklaşımlarına ezdirmeyiz.”
YAP-İŞLET-DEVRET PROJELERİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yap-işlet-devret projeleri kapsamında inşa edilen yatırımlara ilişkin bir soru üzerine, muhalefetin bu projelere karşı yaklaşımının her zaman, bunların yapılması istikametinde değil, yapılmaması istikametinde olduğunu söyledi.
Muhalefetin, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün yapılmaması için denizden motorlarla Anadolukavağı’na, Rumelikavağı’na gelerek, gösteriler yaptıklarını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz kararlıydık, bu yapılacak ve yaptık. Şu anda yoğun bir şekilde trafiği var. Anadolu-Avrupa yakasında otomobiller, tırlar burada yoğun bir şekilde çalışıyor. Aslında bu da bir şeyi gösteriyor. Hani ‘ekonomik olarak battık’ diyenler var ya, onlara cevap, oralardan geçen otomobillerdir, oralardan geçen otobüsler, tırlardır. Onlar bir şeyi gösteriyor. Demek ki bu ülke, öyle batmış filan değildir, öyle fakir, garip gureba değil. Herkesin altında maşallah arabası da var, iftihar ediyoruz. Tırlarla Anadolu’dan Avrupa’ya her türlü gıda vesaire bunların nakli yapılıyor, otobüslerle taşımacılık aynı şekilde devam ediyor. Bütün bunlar devam ederken nasıl dersiniz battık?”
Osmangazi Köprüsü’nün önemine de işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Daha önce İzmit Körfezi’ni dolaşıyorduk ve bunu zaman noktasında nereye indirdi malum… Feribotla geçmek 45 ila 60 dakika sürüyordu. Şimdi artık bekleme süresi beş dakika. Beş dakikada geçiyorsun. Böyle bir noktaya geldik. Osmangazi Köprüsü’nü 4 Temmuz’da 43 bin 301 araç kullandı. Bu da tabii bu işin ne kadar önemli olduğunu, ne kadar verimli olduğunu düşünün” şeklinde konuştu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yap-işlet-devret modelini daha öğrenemediğini, “Bize hükûmet bunu bir anlatsın, yap-işlet-devret nedir?” dediğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Bay Kemal, yap-işlet-devret; devletin cebinden para çıkmadan yüklenici firmaların veya talip olanların buraya gelip yapıp, kaç seneye anlaşıyorsun 15 sene; 15 sene burayı işletir her yıl belirli bir araç ya da insan sayısına göre ücreti vardır, buna göre burayı kullanır. Eğer devlet bir ödeme yapması gerekiyorsa, o farkı kapatma açısından ödemeyi yapar ve böylece de orada yüklenici olan firma buradan rahatlıkla yap-işlet-devrette huzurlu bir şekilde devam eder, ondan sonra da belki ikinciye, üçüncüye talip olurlar.
Aynı şekilde 18 Mart Çanakkale Köprüsü de 2,5 milyar avroya yapıldı. Güney Kore finansmanını sağladı ve Türk firmasıyla beraber ortaklaşa burayı yaptılar. Şimdi dünyada en uzun açıklığa sahip böyle bir köprü… Biz eskiden ne çileler çekerdik orada? Lapseki’den Gelibolu’ya geçmek için orada bazen gece boyu arabalı vapur beklerdik. Ama şimdi öyle bir şey yok. İşte şimdi altı dakikada karşıdan karşıya geçiyorsun. Bir de tabii bu köprü, şimdi bizim için hakikaten adeta boynumuzda güzel bir altın kolye. Şu anda orayı kullananlar bize dua ediyorlar. Biz de bundan mutluyuz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şanlıurfa-Adıyaman arasındaki Nissibi Köprüsü’nün önemini de dile getirerek, “Biz olmasak Şanlıurfa-Adıyaman arasında böyle bir köprünün hayali bile söz konusu değildi ama bunu biz yaptık” dedi.
İzmir-İstanbul Otoyolu’nun yapılmasıyla İstanbul’dan İzmir’e 3 saat 15 dakikada ulaşılabildiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, bütün o köprülerin yapılmasının yanında bir de tünellerin inşa edildiğini vurguladı.
Marmaray, Avrasya Tüneli gibi projelere de işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bütün bunlar medeni olmanın, kalkınmanın ve dünya standartlarında olmanın ötesinde onu aşan bir yapının güzellikleridir” dedi.
“Israrlı bir şekilde garantiler ve beş firma üzerine algı yürütüyor muhalefet, özellikle CHP. O noktada bir cevabınız olur mu?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Onunla uğraşmaya gerek yok. Biz işimize bakacağız” ifadesini kullandı.
CHP’li büyükşehir belediyelerinde su parasının artırılarak işi çözmeye gayret edildiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Şu anda bu büyükşehirlere devlet olarak bizim vermiş olduğumuz para, bu sene ciddi manada bir artış kaydetti. Tabii bizim vergi gelirlerimiz artınca onlara da yapmış olduğumuz ödemeler bu denli artmış oldu. Nitekim bugün İzmir’de, bizim arkadaşlar büyükşehir belediye başkanlarımız; İstanbul’dan Meclis Başkanvekili, aynı zamanda Esenler Belediye Başkanımız Tevfik Bey, bunları rakamlarla açıkladı. Ne diyeceksin? ‘Yok, bilmem para vermiyorlar, yok şu gelmiyor, bu gelmiyor…’ Buyur işte, bunlar kayıtlı yapılan ödemeler. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne verilen para, Ankara’ya verilen para. Bu kadar açık net. 1’e 5 artmış durumda. Bunların hepsinin şu anda bütün kaydı var. Buradan bunlar verildi. Ama işte bizim talihsizliğimiz böyle bir muhalefete sahip olmak. Dürüst bir muhalefet yok. Dürüst olsalar çok daha fazla mesai alır, çok daha fazla mesafe alır, böyle bir yolculuğu gerçekleştiririz ama bu yok.”
YERLİ OTOMOBİL TOGG
Yerli otomobil TOGG’un ne zaman yollarda görüleceği ve fiyatının ne olacağı sorularına karşılık Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Onları bana hemen sorarsan bu doğru olmaz. TOGG’un üretim süreci devam ediyor. İnşallah yani hedefimiz bu yıl içerisinde çıkartıp ondan sonra da keyfini beraberce tatmak” ifadesini kullandı.
Bursa Gemlik’te yer alacak fabrika inşaatı çalışmalarının Temmuz 2020’de başladığını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu andaki durumda boya tesisi, gövde tesisiyle, 1,6 kilometrelik test pistinin tamamlandığını bildirdi.
Fabrikadaki montaj tesisinin yüzde 98’inin tamamlandığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gemlik’te 250 robot parçalı denemelerin ardından deneme üretimi için hazır hale gelmeye başladı. Avrupa’nın en temiz boyahane tesisinde kimyasal dolum aşamasına geçildi. Montaj tesisinde ise ekipman kurulumu tamamlanarak devreye alma çalışmaları da bu arada başladı. Tesisler bu yılın son çeyreğinde seri üretime hazır hale gelecek. Tesislerin seri üretime hazır hale gelmesiyle ilk seri üretim araçlar, bu yılın son çeyreğinde inşallah banttan inecek” diye konuştu.
Türkiye’de, otomobilin bataryasının üretiminin yapılacağını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu anda çalışmalarının devam ettiğini belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Motor gücü 160 kilovatı geçmeyen ve ÖTV matrahı 700 bin lirayı aşmayan elektrikli otomobiller için daha önce yüzde 60 olarak uygulanan elektrikli araçların Özel Tüketim Vergisi’ni yüzde 10’lara kadar düşürdük” dedi.
2023 SEÇİMLERİ
“2023 seçimlerinin Türkiye için önemi nedir?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti olarak öncelikle girdikleri her seçimi bir öncekinden önemli gördüklerini söyledi.
Rehavetin olmadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “2023 seçimlerini bu zamana kadar girip galip çıktığımız tüm seçimlerden daha önemli görüyoruz. Biz millete hizmet için tabii rakip olmayınca kendimizle yarışıyoruz. Bu seçimi de bir dönüm noktası olarak görüyoruz, büyük ve güçlü Türkiye’nin inşasının devamı için bunu bir dönüm noktası olarak telakki ediyoruz. Seçimlerin kazası, telafisi olmaz. Sen ben değil, bütün bir ülke kaybeder. AK Parti’nin kazanması, Türkiye’nin kazanması demektir. Son 20 yılda 100 yılın işini 20 yıla sığdırdık ve kazanan işte az önce örneklerini verdiğim Türkiye oldu, vatandaşımız oldu” diye konuştu.
Göreve geldiklerinde 26 havalimanının olduğunu, şimdi ise bu sayının 58’e çıktığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yani Türkiye’de havalimanımızın olmadığı yer kalmadı. Yani bu sayı 58’e filan çıkınca bu ne demektir? Yani gittiğiniz her ilde havalimanından evinize yarım saatte, bilemedin 45 dakikada gidebilirsin demektir. Şimdi işte en son biliyorsunuz Rize-Artvin Havalimanı’nı açtık denizin üzerinde. Bu, hem Artvin’in işini kolaylaştırdı hem Rize’nin işi daha kolay hale geldi. Bundan önce Rize nereyi kullanıyordu? Trabzon’u kullanıyordu. Şimdi tabii muhteşem bir havalimanı yapıldı. Çok modern bir havalimanı yapıldı” değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, havalimanlarında personel ve pilotaj sıkıntılarının yaşandığına dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Şimdi tabii pilot yetiştiriyor Türk Hava Yolları süratle. İnşallah bu pilotların yetişmesiyle birlikte bir taraftan da uçak kiralama veya satın alma noktasında bazı adımlar atılacak ama şu anda bizim en çok sevindiğimiz yani denizin üzerinde dünyada beş tane havalimanı var. Bunun birisi Ordu-Giresun, birisi de Rize-Artvin Havalimanı. Ve bütün bunların ötesinde biz göreve geldiğimizde yani Binali Bey, Ulaştırma Bakanı olduğu zaman 6 bin 100 kilometre kara yolu vardı ama şu anda 28 bin kilometre bölünmüş kara yolumuz var. Bunların içinde tabii otobanlar, otoyollar var, vesaire böyle bir konuma geldik.”
Eğitim sisteminde 76 üniversiteden 208 üniversiteye çıkıldığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “81 vilayetin tamamında üniversite var. Üniversitesi olmayan ilimiz yok. Sağlıkta şu anda 19 vilayetimizde biliyorsunuz şehir hastanelerimiz var. Bu şehir hastanelerimiz bizim olmamış olsaydı şu anda biz Kovid-19 olayını bu kadar rahat atlatamazdık. Şimdi inşallah yeni şehir hastanelerimiz de açılıyor. Bir tanesi inşallah Ankara’da açılıyor. Bir iki ay içerisinde inşallah açılışı yapılacak” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, altılı masanın 2023 seçimleri için adayının henüz belirlenmediğine ilişkin soru üzerine şöyle konuştu: “Biz şu anda Cumhur İttifakı olarak kendimizden sorumluyuz. Yani bizim partilerimiz arasında herhangi bir sıkıntı söz konusu değil. Adayımız belli, hazır. Ve adayımız şu anda çalışmalarını arazide Cumhur İttifakı’yla beraber yürütüyor. Yani ‘Aşkınan koşan yorulmaz’ dedik. ‘Durmak yok yola devam.’ dedik. 2023 seçimlerinde 20 yılı aşan bir tecrübeyle milletimizin karşısına çıkıyoruz. Şimdi ‘millet, zillet’ ne derseniz deyin adına, bu ittifak ne yapar, kimi çıkarır bu, bizi pek ilgilendirmiyor. Biz kendimizden sorumluyuz. Şimdi masanın altında ayrı, masanın üstünde ayrı hesaplar dönüyor. Böyle bir masadan memleket hayrına bir şey beklemek mümkün değil. Kaldı ki zaten ismi üzerinde durulacak kim var bilemiyorum.”
“Cumhurbaşkanlığı adaylığında Kemal Kılıçdaroğlu’nu rakip olarak ister misiniz?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunlar bizi enterese etmez. Kemal Bey, biliyorsunuz İstanbul’a belediye başkan adayı olmuştu, Kâğıthane’nin yolunu şaşırdı ‘Kâğıttepe’ dedi. Ankara’da da orada nüfus kâğıdını kaybetmişti, bir şeyler oldu, oyunu kullanmadı. Ne demek istediğimi anlayın. Onun için hayırlı işler uzatılmaz. Bu masadan hayırlı bir şey çıkacak olsa da bu kadar uzatırlar mıydı? Onu da bilmiyorum. Masadakilerin işi gücü yalan, dolan, fitne, bölücülük. Ortak noktaları siyasetçilik oynamaktan zevk almaları, kolay oynatılabilen kukla olmaları ve terör örgütlerinin savunucuları olmaları. Hepsi de terör örgütlerini savunuyor. Şu anda ortaklıklarını açıklamadıkları partinin de terör örgütüyle ilişkileri ortada” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefete ilişkin, “Bir tarafta Saadet Partisi var, hani Millî Görüş’e bir şekilde sahip çıkıyor. Bir tarafta bir dönem sizinle yol yürüyen ve önemli makamlara gelmiş isimler var. Ayrı partiler kurdular. Şöyle geriye dönüp bakınca onlar için ya da bu süreç için bir tanımınız ya da bir değerlendirmeniz oluyor mu?” şeklindeki soruya şu cevabı verdi: “Yani o tür bir değerlendirmeye girmeyi zait addederim çünkü onu onların düşünmesi lazım. Onların nasıl bir ihanetin içinde olduklarını kendilerinin düşünmeleri lazım. Onlar o makamlara kendi layık oldukları için gelmediler, o makamlara getirildiler. Eğer onlara bakanlık, başbakanlık verildiyse hepsini de onlara bir irade o makamları verdi ama onlar bunun kadri kıymetini ne yazık ki bilemedi. Öbür tarafta diğeri hakeza o da aynı. Şu anda masanın etrafında dönüp dolaşıp bir şeyler yapmaya gayret ediyorlar. Dolayısıyla biz milletimizin ferasetine inanıyoruz. Benim milletim feraset sahibidir, kimin ne olduğunu net görür.”
Gençlerle ilgili bir soru üzerine, 30 olan seçilme yaşını önce 25’e, sonra da 18’e indirdiklerini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, böylece 18 yaşında gençlerin parlamentoda söz sahibi olduklarını ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Şu anda benim partimin bu şekilde gençleri var. Bu gençler şu anda parlamentoda görev yapıyorlar, bu noktaya geldiler. Tabii bu, onların heyecanını artırdığı gibi benim heyecanım da artırıyor. Şimdi böyle genç yaşta bu arkadaşlarımızın parlamentoya girmeleri ayrı bir dinamizm kazandırıyor. Onun için de bizim bundan sonraki süreyle 2053, 2071, bunlar Türkiye’nin siyasetinin çok daha dinamik olmasını inşallah getirmiş olacak. Onların o dinamizmi bizi de dinamik kılıyor. Şu an itibarıyla gittiğim her yerde gençlerden aldığım bu dinamik yapı beni de farklı kılıyor.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, TEKNOFEST 2024’te yaptığı konuşmada, “Teknolojiyi sadece kullanan değil; tasarlayan, geliştiren, üreten ve ihraç eden ülke hedefimiz doğrultusunda emin adımlarla ilerliyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Adana Şakirpaşa Havalimanı’nda düzenlenen TEKNOFEST 2024’e katılarak bir konuşma gerçekleştirdi.
Konuşmasına Adanalıları selamlayarak başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 10 Ağustos’ta Adana’ya gelerek muhteşem bir projenin açılışını yaptıklarını, Adana ile Mersin’in de gurur kaynağı olan Uluslararası Çukurova Havalimanı’nı tüm bölgenin hizmetine sunduklarını hatırlattı.
Şimdi de dünyanın en büyük Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali için Adana’da olduklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Her yıl milyonlarca vatandaşımızın akın ettiği, gençlerimizin heyecanla beklediği TEKNOFEST Adana’ya hepiniz hoş geldiniz” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün Adana’nın gençlerin coşkusuyla bir başka güzel olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti: “Gözlerinin ışıltısında aydınlık yarınlarımızın müjdesi olan siz gençlerimizle Adana ve Şakirpaşa bugün çok farklı. Bugün burada sadece millî teknoloji hamlemizin göz kamaştıran ürünleri yok. Burada aynı zamanda Türkiye Yüzyılı’nın mimarı olacak genç yüreklerimiz, parlak zihinlerimiz var. Burada yarının Hezarfen Ahmet Çelebileri, Cezerileri, Ferganileri, Ali Kuşçuları, Aziz Sancarları var. Burada aşkın diliyle, barışın diliyle, ilmin, teknolojinin, bilimin diliyle konuşan, ufku açık yüz binlerce gencimiz var. Sizlerin vasıtasıyla bilime, araştırmaya, teknolojiye, keşfetmeye özellikle meraklı ülkemizin tüm gençlerini bir kez daha sevgiyle selamlıyorum. Kalplerimizi tekrar buluşturan Rabbime hamdediyorum.
Biz, Çukurova Havalimanı’nı açtığımızda birileri Şakirpaşa ile ilgili yoğun bir algı çalışması yürüttüler. Akla, vicdana, siyasi ahlaka sığmayan bir sürü iddiayı gündeme taşıdılar. Peki, ne oldu? İddialarının hiçbir geçerliliğinin olmadığı bugün bir kez daha ortaya çıktı. Şakirpaşa kapandı mı? Şakirpaşa açık mı? Buyurun biz de bugün Şakirpaşa’ya indik. Ve şimdi Şakirpaşa’da bir TEKNOFEST fuarını şu anda gümbür gümbür buradan dünyaya haykırıyoruz. Algı operasyonlarından etkilenip Şakirpaşa ne olacak diye endişelenen Adanalı gençlerimize sesleniyorum, siz, birilerine bakıp da asla endişe etmeyin. Şakirpaşa eskisinden daha mühim, daha hayati görevler icra edecek. Millî teknoloji hamlemizin simgesi olan TEKNOFEST sadece bir başlangıç. İnşallah burayı tarihine, misyonuna ve önemine uygun şekilde çok etkin bir şekilde kullanmaya devam edeceğiz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, TEKNOFEST 2024’ün Adana’ya, Türkiye’ye, millete ve özellikle gözleri parlayan gençlere hayırlı, uğurlu olmasını diledi.
Gençlere özgüven aşılayan, umudu ve başarmayı öğreten bu güzide festivalin düzenlenmesinde emeği geçen Sanayi ve Teknoloji Bakanlığını, Türkiye Teknoloji Takımı Vakfını, sponsorlar ve iştirakçiler ile güvenlik görevlisinden gönüllülere herkesi tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kendilerine tek tek teşekkür ediyorum. En büyük teşekkürü de sizler gibi pırıl pırıl evlatlar yetiştiren, vatanına, milletine, devletine, tüm gücüyle hizmet edecek böyle parlak gençler büyüten anne-babalarımıza ediyorum” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, katıldıkları yarışmalarda ödül alan tüm gençleri, takımları kutlayarak, şunları ifade etti: “İsmini yaşattığımız eski Adana Valilerinden, Adana nehirlerini ıslahıyla ve tarıma verdiği destekle bilinen Şakir Paşa’yı da rahmetle anıyorum. Yiğidin sevdiği güzel olunca, ömrü arkasından sökülür gidermiş. Öyle demişler sevgili gençler. İşte bizim gönlümüzde de buraların, Çukurova’nın çok ayrı bir yeri var. İlk fetihlerden Kuvayı Millîye’ye ve günümüze kadar devletine, milletine, hakka ve hakikate sahip çıkan Adana’nın kalbimizde farklı bir yeri var. Toroslar’ın çocukları, Çukurova’nın evlatları, Yemen’den Galiçya’ya, Sarıkamış’tan Çanakkale’ye, coğrafyamızın dört bir yanında hilal uğruna, bekamız uğruna ve sevdamız için şehit düştüler. Bugün başı dik, alnı ak, huzur içinde yaşıyorsak, gölge olarak sadece ay yıldızlı al bayrağımızın gölgesini tanıyorsak, ölümden korkmayan o aziz şehitlerimiz sayesindedir. Bu vesileyle Adana’nın verdiği şehitleri, tüm şehitlerimizle birlikte rahmetle, minnetle yâd ediyorum. Ruhları şad olsun. Rabbim, hepsinden razı olsun.”
Geleceği inşa etmenin, yarınları hayal etmekle başlayacağını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin teknoloji serüveninin geçmiş yıllarda bugünü düşünerek hayal eden, dert ve ideal sahibi şahsiyetlerin emekleriyle şekillendiğini söyledi.
“SON 22 YILDA ELDE ETTİĞİMİZ HİÇBİR KAZANIM, BİZE ALTIN TEPSİDE SUNULMADI”
Biruni, Uluğ Bey, Cabir bin Hayyan, Harezmi, Piri Reis ve daha nice büyüğün bu uğurda fikir ve yürek teri döktüğünü dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Vecihi Hürkuş, Nuri Killigil ve Necmettin Erbakan’ın hayallerini gerçekleştirmek pahasına bedeller ödediğini, hayalperestlikle suçlanmaktan şüpheli ölümlere kadar pek çok badireyle karşılaştığını hatırlattı.
Onların inandıkları yolda yürümekten hiçbir zaman vazgeçmediğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Şunu bilmenizi isterim, bugün hepimizi gururlandıran TEKNOFEST’e ulaşmak, buradaki ileri teknoloji ürünlerini yapmak asla kolay değildi. Bilhassa son 22 yılda elde ettiğimiz hiçbir kazanım, bize altın tepside sunulmadı. Zorluklarla karşılaştık, engellerle buluştuk, sabotajlara maruz bırakıldık. İçeriden ve dışarıdan ihanetlere uğradık. Haksızlıkların, çifte standartların her türünü gördük, yaşadık. Neyi başardıysak, bileğimizin gücüyle başardık. Alnımızın teriyle başardık. Yüreğimizi, gerektiğinde canımızı ortaya koyarak başardık. Dün bize parasıyla, savunma sanayii teknolojisi ürünü vermeyen ülkelere artık ihracat yapar hâle geldik.”
Kendilerinden öncekilerin zor zamanlarda verdikleri asil mücadeleye dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz de onların açtığı yolda sarsılmadan, yıkılmadan cesaretle yürüdük. O mücadele adamlarından büyük ve güçlü Türkiye için canını dişine takanlardan birisi de merhum Özdemir Bayraktar’dı” dedi.
Özdemir Bayraktar’ın insansız hava araçlarında çığır açan bir isim ve millî teknoloji hamlesinin mihmandarlarından olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “BAYKAR’ın bugün hayata geçirdiği pek çok projenin de fikir babasıydı. Kararlıydı, azimliydi, cesurdu. Yılmadı ve yıldırmadan da yoluna devam etti. Kendi ifadesiyle, durumdan vazife çıkaran idealist bir insandı. Bugün İHA ve SİHA’larımız 50’den fazla ülkede Türk savunma sanayini gururla temsil ediyorsa bu başarıda Özdemir ağabeyin çok büyük payı vardır. Kendisine bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum. Mekânı cennet olsun. İnşallah sizler bu mücadeleyi çok daha iyi seviyelere taşıyacaksınız” diye konuştu.
Gençlerin kendilerinin eksiklerini telafi edeceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Unutmayın, sizler Türkiye’nin umudusunuz, sizler Türkiye’nin istikbali, Türkiye’nin aydınlık yarınlarısınız. Türkiye Cumhurbaşkanı olarak sizlerden isteğim hayallerinizin peşinden gitmeyi asla bırakmamanızdır. Karşılaştığınız zorluklara aldırmadan sabırla, inançla hedeflerinize doğru yürümekten asla vazgeçmeyin. ‘Yapamazsınız, başaramazsınız’ diyen zihni köleleştirilmiş, iradesi esir alınmış felaket tellallarına kulak asmayın. Unutmayın sabır acıdır, zordur, çetindir ama meyvesi daima tatlıdır. İnancın ve azmin elinden Allah’ın izniyle hiçbir şey kurtulamaz. Sevgili gençler, tüm bunları şu gerçeğin farkında olarak söylüyorum, Türkiye artık eski Türkiye değil, Türkiye 22 yıl öncesinin Türkiye’si asla değil. Ekonomide, savunmada, eğitimde, teknoloji altyapısında 22 yıl öncesi ile kıyas dahi edilemeyecek bir Türkiye’de yaşıyoruz, yaşıyorsunuz.”
“İNSANSIZ HAVA ARAÇLARINDA DÜNYANIN İLK ÜÇ ÜLKESİ ARASINDAYIZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son 22 yılda gençlerle hayalleri arasına girebilecek birçok engeli kaldırdıklarını belirterek, “Millî gelirde tarihimizde ilk kez 1,1 trilyon dolar sınırını aştık, nereden nereye. Savunma sanayinde yerli ve millî üretimin payını yüzde 80’lere çıkardık. İnsansız hava araçlarında dünyanın ilk üç ülkesi arasındayız” bilgisini verdi.
Araştırma Geliştirme Merkezi sayısını da sıfırdan 1328’e çıkarttıklarını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Buralarda 66 bin 250 projeyi tamamladık, 14 bin 634 proje ise devam ediyor. 22 yıl önce sadece 2 teknopark vardı, bugün 104 teknoparkımız var. Tasarım merkezimiz yokken bugün 332 tane tasarım merkezine sahibiz. Buralarda da 13 bin 101 proje tamamlandı, 2 bin 262 proje devam ediyor. Daha bunlar gibi saymaya kalksak saatler alacak güçlü bir altyapıyı son 22 yıl içerisinde ülkemize kazandırdık.”
Merkezinde gençlerin olduğu 21. yüzyıl Türkiye’sini ilim ve teknolojiyle inşa etmenin gayreti içerisinde olduklarını da vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni, büyük ve güçlü Türkiye’yi yansıtan en önemli tablonun bu sene 10’uncusu düzenlenen TEKNOFEST olduğunu söyledi.
Her geçen yıl katılımcı sayısı artan, ziyaretçi rekorları kıran TEKNOFEST’in geniş yelpazedeki yarışmalarıyla teknoloji ekosistemine ışık tuttuğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “TEKNOFEST dışa bağımlılığın, montajcılığın, başkalarına muhtaç yaşamanın ülkemizin kaderi olmadığını bizlere çok net bir biçimde gösteriyor. TEKNOFEST, unutmayın gençler, bir gençlik destanıdır, TEKNOFEST bir teknoloji devrimidir. TEKNOFEST, bereketli Anadolu topraklarında filizlenen idealist gençlerin güçlü sesidir” diye konuştu.
2018’den bu yana TEKNOFEST’in dalga dalga büyüdüğüne hep beraber şahitlik ettiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “2018’de, 14 farklı kategoride toplam 4 bin 333 takım ve 20 bin yarışmacıyla başlamıştık. Geçen sene İstanbul, Ankara ve İzmir’de 41 farklı kategoride 333 binden fazla takım, 1 milyondan fazla yarışmacıyla, 4,5 milyon ziyaretçiye ulaştık, Allah’a hamdolsun. TEKNOFEST Adana’ya ise 50 farklı kategoride, 790 binden fazla takım, 1 milyon 650 binden fazla yarışmacı başvurdu. Ziyaretçi bakımından da yeni bir rekora imza atacağımıza inanıyorum. Adana ve Mersin başta olmak üzere Akdeniz bölgesindeki tüm gençlerimizi, tüm çocuklarımızı, Şakirpaşa’ya davet ediyorum.”
“GERİLİM, ÇATIŞMA VE SAVAŞLAR COĞRAFYAMIZI İÇTEN İÇE ÇÖKERTİYOR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgede son yılların en sancılı günleri yaşandığına işaret ederek, “Gerilim, çatışma ve savaşlar coğrafyamızı içten içe çökertiyor. Gazze ve Lübnan’daki katliamları millet olarak, insanlık olarak içimiz kan ağlayarak takip ediyoruz” dedi.
Gazze’ye yönelik İsrail saldırıları başlayalı neredeyse bir yıl olduğunu anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, çoğu çocuk ve kadın 50 bin kişinin vahşice siyonist İsrail tarafından katledildiğini söyledi.
Saldırılarda 100 bine yakın insanın da yaralandığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu ifadeleri kullandı: “Şehirler birer enkaz yığınına döndü. İsrail, Hamas bahanesiyle önce Gazze’yi işgal etti, şimdi de Hizbullah bahanesiyle Lübnan’da kan döküyor. Filistin’in seçilmiş son başbakanı İsmail Heniyye’yi Tahran’da şehit ettikten sonra, geçtiğimiz günlerde de Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ı katlettiler. İsrail saldırılarında can veren Filistinli ve Lübnanlı kardeşlerimize bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum.”
“GAZZE, BATI ŞERİA VE LÜBNAN İLE SINIRLI KALMAYACAK SİNSİ BİR PLAN UYGULAMAYA KONULMUŞTUR”
Uluslararası hukukun tamamen rafa kaldırılmış durumda olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bölgede ateşkese, barışa ve huzura her yaklaşıldığında, İsrail hükümeti bu süreci dinamitleyecek bir provokasyona imza atıyor. Ateşi tüm bölgeye yaymak, coğrafyamızı kana ve gözyaşına boğmak için her yola başvuruyorlar” ifadesini kullandı.
İsrail’in, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’i “istenmeyen kişi” ilan etmesine ilişkin Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Utanmadan, sıkılmadan Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres’e, özellikle kalkıyor ‘Birleşmiş Milletler’e gelemez’ diye meydan okuyor. Şu hâle bak, şimdi 196 ülke, herhalde Birleşmiş Milletler Genel Sekreterine sahip çıkacaktır. Sen kim oluyorsun da burada Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ne yönelik, Birleşmiş Milletler’e gelemeyeceğine dair ferman gönderiyorsun? Kundaktaki bebekleri dahi öldürmekten zevk alan bir cinnet hâliyle karşı karşıyayız. Tüm bu gerçeklere rağmen ne yazık ki Batılı güçler, bu katliam şebekesine silah, mühimmat, istihbarat ve diplomatik destek vermeyi sürdürüyor. Gazze’ye ve Lübnan’a yağan binlerce tonluk bombaların nereden geldiği, nerede üretildiği, kimler tarafından tedarik edildiği bellidir. Kimse kusura bakmasın ama dökülen her damla kana bombaları atanlar kadar o bombaları temin edenler de aynı derece ortaktır. Burada şunu çok açık ifade etmek durumundayım, bölgemizde sadece Gazze, Batı Şeria ve Lübnan ile sınırlı kalmayacak sinsi bir plan uygulamaya konulmuştur. Bu planın nihai hedefinin neresi olduğunu görmek ve anlamak için kâhin olmaya gerek yoktur.”
“İSRAİL YÖNETİMİ YAPTIĞI HER AÇIKLAMAYLA ASIL NİYETLERİNİ ORTAYA KOYUYOR”
Tarih bilen, dinler tarihi bilen, siyaset ve diplomasi bilen herkesin meselenin Kudüs, Mescid-i Aksa ve “vadedilmiş topraklar” hezeyanı ile bağlantısını kolayca idrak edeceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz hepimiz arz-ı mevudun ne olduğunu gayet iyi biliriz. Vaat edilmiş toprakların ne olduğunu gayet iyi biliriz. 30 kilometre mesafede adeta Türkiye’ye meydan okuma yarışına giriyorlar. Bunları biz gayet iyi biliriz. Mevcut İsrail yönetimi yaptığı her açıklamayla, paylaştığı her haritayla asıl niyetlerini ortaya koyuyor” dedi.
Türkiye’nin sahadaki gelişmeleri anbean takip ettiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin komşular ve bölgedeki tüm kardeş ülkelerle işbirliğini ileriye taşıdığını ifade etti.
Zalimler karşısında insanlık cephesini güçlendirmenin gayretinde olduklarını bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Savunma sanayii alanında dışa bağımlılığımızı en aza indirmeye çalışıyor, yerli ve millî üretimi çok güçlü biçimde destekliyoruz. Devlet destekli siber saldırılara ve dijital terör eylemlerine karşı mukavemetimizi sürekli güçlendiriyoruz. Elektronik harp ve millî yazılım konusu zaten gündemimizin üst sırasında yer alıyor. Teknolojiyi sadece kullanan değil tasarlayan, geliştiren, üreten ve ihraç eden ülke hedefimiz doğrultusunda emin adımlarla ilerliyoruz. Tanktan zırhlı araçlara, savaş gemisinden denizaltına, uçaktan helikoptere, silahlı ve silahsız insansız hava araçlarından hava savunma sistemlerine kadar çok geniş bir alanda hamdolsun son derece güçlüyüz. İnşallah çok daha iyi yerlerde olacağız. TB2’lerle yakaladığımız, Akıncı ile sürdürdüğümüz ivmeyi savaş uçağımız Kızıl Elma ile çok farklı bir seviyeye taşıyacağız. Şu hakikati lütfen aklınızdan çıkarmayın, Adanalı kardeşlerim ‘Elle gelen öğün olmaz o da arasan bulunmaz.’ atasözünü çok iyi bilir. Biz de savunma sanayii alanı başta olmak üzere dışa bağımlılığın acısını çok iyi bilen bir ülkeyiz. Bize takılan çelmeleri, müttefiklerimizin uyguladığı gizli-açık ambargoları unutmadık.”
Teknolojinin sadece kalkınma ve refah değil bağımsızlık, güvenlik ve egemenlik manasına da geldiğini defalarca tecrübe ettiklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bayraktar’la, ANKA’yla, Akıncı’yla, Aksungur’la, Kızılelma’yla, Atak’la, Hürkuş’la, Hürjet’le, Gökbey’le, Kaan’la, Anadolu’yla, Altay’la ve ülkemizin caydırıcılığını artıran daha nice savunma kabiliyetlerimizle iftihar etmenin sebebi işte budur” dedi.
Türkiye’nin her zaman sulhu sükûnun tarafında olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tüm bunları da savaş heveslisi olduğumuz için değil, vatanımızı ve vatandaşlarımızı kem gözlerden layıkıyla korumak için yapıyoruz. Bölgemizin içinde bulunduğu cinnet hâli karşısında bugüne kadar olduğu gibi yine mazlumların yanında, adaletin safında yer alacağız” ifadesini kullandı.
“Coğrafyamızın yeni bir Sykes-Picot taksimiyle tekrar lime lime edilmesine göz yummayacağız.” diye konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu hedefleri yakalamada en büyük güç kaynağının gençler olduğunu söyledi. “Yerli ve millî olsun” diyerek çırpınan gençler oldukça vatanın daima güvende olacağını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Mavi Vatan’da, Gök Vatan’da sizlerin sesi, sizlerin nefesi her daim duyulacak. Size güveniyor, inanıyor ve hepinizle iftihar ediyorum. Sizlerle yol yürümekten, sizlere yoldaşlık etmekten onur duyuyorum. ‘Ülkem, milletim, insanlık için ne yapabilirim’ diye gayret eden, düşünen ve hayallerinin peşinden ayrılmayan siz gençleri yetiştiren ailelerinize de teşekkür ediyorum” dedi.
TEKNOFEST logolu montla platforma çıkan Cumhurbaşkanı Erdoğan, festival paydaşlarıyla fotoğraf çektirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra TEKNOFEST Girişim Yarışması’nda dereceye giren gençlere ödüllerini verdi. TEKNOFEST Yönetim Kurulu ve Türkiye Teknoloji Takımı Vakfı (T3 Vakfı) Mütevelli Heyeti Başkanı Selçuk Bayraktar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hediye takdim etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra T3 Vakfı Yönetim Kurulu ile TEKNOFEST pozu vererek fotoğraf çektirdi.
“Filistin Devleti’nin tanınması büyük önem ifade ediyor”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Finlandiya Cumhurbaşkanı Stubb ile düzenledikleri ortak basın toplantısında yaptığı açıklamada, “Barışı ve güvenliği sağlamakla görevli uluslararası teşkilatların etkisiz kaldığı bu ortamda Filistin Devleti’nin tanınması, daha büyük anlam ve önem ifade ediyor” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Finlandiya Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Alexander Stubb, Cumhurbaşkanlığı Külliyesindeki baş başa ve heyetler arası görüşmelerinin ardından ortak basın toplantısı düzenlendi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün yaptıkları görüşmelerde Gazze ve Lübnan’a yönelik İsrail saldırganlığının da gündemlerinin odağında yer aldığını belirterek şunları söyledi: “İsrail’in katliamlarıyla ilgili tavrımızı hem Birleşmiş Milletlerde hem de bugün Meclisimizde açık yüreklilikle dile getirdim. İsrail’in hakka, hukuka aykırı işgal ve ilhak arayışına karşı tavrımız, tüm devletlerin ve uluslararası kuruluşların asli görevidir.”
“HÂLÂ BUNU YAPMAYAN ÜLKELERE FİLİSTİN DEVLETİ’Nİ TANIMA ÇAĞRIMIZI TEKRARLIYORUZ”
“Buradan bir kez daha Gazze’de acil kalıcı ateşkesin sağlanması ve insani yardımların ulaştırılması çağrımızı tekrarlıyorum” ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu açıklamalarda bulundu: “Lübnan halkının ve hükûmetinin de bu süreçte yanında olmamız gerekiyor. Güvenlik Konseyi başta olmak üzere barışı ve güvenliği sağlamakla görevli uluslararası teşkilatların etkisiz kaldığı bu ortamda Filistin Devleti’nin tanınması, daha büyük anlam ve önem ifade ediyor. 7 Ekim’den bu yana dokuz ülke Filistin Devleti’ni tanımıştır. Hâlâ bunu yapmayan ülkelere Filistin Devleti’ni tanıma çağrımızı tekrarlıyoruz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir gazetecinin, “Birleşmiş Milletler nezdinde Türkiye ve Finlandiya öncülüğünde oluşturulan Arabuluculuk Dostları Grubu, bölgedeki çatışmaların sonlandırılabilmesi adına bir inisiyatif başlatabilir mi?” şeklindeki sorusu üzerine Finlandiya Cumhurbaşkanı Stubb ile bunları da görüştüklerini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, müşterek atılabilecek adımlar konusunda, her iki ülkenin de ara buluculuk noktasında ne denli başarılı olabileceğini zamanın göstereceğini ifade etti.
İsrail’in ara buluculuğa yaklaşması veya kabulünün söz konusu olmadığının görüldüğünü aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Atılacak adımlarla, temennim odur ki, bakanlarımızın yapacağı ön çalışmalarla böyle bir netice alabilirsek bu netice üzerinden inşallah, bu ara buluculuk çalışmalarına devam ederiz” değerlendirmesini yaptı.
Finlandiya Cumhurbaşkanı Stubb da görüşmede Orta Doğu’da devam etmekte olan çatışmalar konusunun da ele alındığını belirterek, “İsrail’in kendisini savunma ve koruma hakkı olduğunu kabul ederken, kendi güvenliğini sağlama hakkı olduğunu kabul ederken, aynı zamanda İsrail’in uluslararası hukuka uyması gerektiğini de düşünüyoruz. Çünkü yaşanan insanlık trajedisi Gazze’de çok fazla. Şimdi de Lübnan’da aynı şeyi görmeye başladık. Dolayısıyla biz de Finlandiya olarak acil bir ateşkes çağrısında bulunduk Lübnan’da. Saldırıların durması çağrısında bulunduk. Biz de iki devletli bir çözümden yanayız. Bunu sağlayacak siyasi süreci destekliyoruz. Şu anda devam etmekte olan bu iki savaş yani hem Filistin’de hem Lübnan’da yaşananlar belki de barışla sonuçlanacak, barışçıl bir çözüme ulaşılacak ama henüz bu noktadan çok uzaktayız diyebilirim.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’ye resmî ziyarette bulunan Finlandiya Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Alexander Stubb ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde bir araya geldi.
Finlandiya Cumhurbaşkanı Stubb, Cumhurbaşkanlığı Külliyesine gelişinde Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından resmî törenle karşılandı. İki ülke millî marşlarının çalınmasının ardından Finlandiya Cumhurbaşkanı Stubb, tören kıtasını selamladı.
Türkiye ve Finlandiya bayrakları önünde basın mensuplarına poz veren Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Finlandiya Cumhurbaşkanı Stubb, daha sonra baş başa görüşmelerini gerçekleştirmek üzere Cumhurbaşkanlığı Külliyesine geçti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM 28. Dönem 3. Yasama Yılı açılışında yaptığı konuşmada, “Kovid-19 salgınıyla başlayan, bölgemizdeki savaşlarla devam eden, asrın felaketinin de etkisiyle sarsılan makro dengeleri hızla iyileştiriyoruz. Türkiye’yi yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla kaliteli büyütme stratejimizi uygulamaya devam edeceğiz” dedi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) 28. Dönem 3. Yasama Yılı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın genel kurulda yaptığı konuşma ile başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti:
“Asrın felaketi olan 6 Şubat depremlerine ve bölgemizdeki sıcak çatışmalara rağmen, ekonomide belirlediğimiz hedeflerimize kararlılıkla ilerliyoruz. 14-28 Mayıs seçimleri sonrasında uygulamaya başladığımız istikrar ve reform programımız meyvelerini veriyor. Ekonomi programımızda, Meclisimizin de desteği ile son bir yılda önemli mesafe kat ettik. Geçen yıl gündemimizin üst sıralarında yer alan birçok meseleyi geride bıraktık ve bırakıyoruz.
Burada fikir vermesi açısından bazı rakamları sizlerle kısaca paylaşmak istiyorum. Merkez Bankamızın geçen sene Mayısta 98,5 milyar dolar olan brüt rezervleri, bugün 156 milyar doları aşarak Cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyesine ulaştı. Bugün şunu gönül rahatlığıyla söyleyebiliyoruz. Hamdolsun Türkiye’nin artık rezerv meselesi yoktur.
“KRONİK SORUNUMUZ OLAN CARİ AÇIĞI SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR DÜZEYE ÇEKTİK”
Bir diğer kronik sorunumuz olan cari açığı sürdürülebilir bir düzeye çektik. Geçen yıl 57 milyar dolar olan cari açık, gayretlerimiz neticesinde, Temmuzda 20 milyar doların altına indi.
2023’te ihracatımız 256 milyar dolarla rekor kırdı. İhracattaki güçlü performansımız 2024’te de devam ediyor. Yıllık ihracat ağustosta 262 milyar dolarla tarihimizin zirvesine çıktı.
Turizmde, 2023 yılını rekor ziyaretçi sayısı ve geliriyle kapattık. Bu sene 60 milyon turist sayısı, 60 milyar dolar turizm geliri hedefliyoruz; inşallah bu hedefimizi de tutturacağız. Son bir yılda 1 milyon 105 bin ilave istihdam imkânı oluşturduk.
Millî gelirimiz 1 trilyon dolar sınırını geçerek 1 trilyon 119 milyar dolara ulaştı. Böylece, millî gelirde çok kritik bir psikolojik eşiği aşmayı başardık.
2024 yılında kredi notu üç büyük kuruluş tarafından artırılan tek ülke Türkiye oldu. Ekonomimizin temel göstergelerindeki iyileşmeye bağlı olarak ülkemizin risk primi de düşüyor. Bankacılık ve reel sektörümüzün dış borç çevirme oranları yükseldi. Türkiye’yi, daha çok siyasi sebeplerle alındığı gri listeden de çıkardık.
Yine bu süreçte, 6 Şubat depremlerinin Türk ekonomisine getirdiği 104 milyar dolarlık ilave faturaya rağmen mali disiplinden taviz vermedik.
‘Kim ne vaat ediyorsa benden beş fazlası’ siyasetinin seçim meydanlarını esir aldığı 31 Mart sürecinde popülizme asla tevessül etmedik.
Kararlı duruşumuz sayesinde, hamdolsun, enflasyonda kalıcı düşüş trendine girmiş bulunuyoruz. Son üç ayda yıllık enflasyon 23,5 puan geriledi. Gıda enflasyonu da dört yıl sonra ilk kez aylık bazda negatife döndü. Önümüzdeki aylarda enflasyondaki düşüş devam edecek ve milletimiz bu düşüşü çarşıda, pazarda, alışveriş sepetinde, mutfağında daha fazla hissedecek.
Her zaman söylüyorum, bizim bir tane gündemimiz var; o da vatandaşımızın refahını ve alım gücünü kalıcı biçimde artırmaktır. Ne yapıyorsak sadece bunun için yapıyoruz. Hangi özveride bulunuyorsak bunun için bulunuyoruz. Yakın çevremiz istikrara kavuştukça inşallah biz de rahatlayacak, çok daha iyi yerlere geleceğiz.
“ASRIN FELAKETİNİN DE ETKİSİYLE SARSILAN MAKRO DENGELERİ HIZLA İYİLEŞTİRİYORUZ”
Şu hususu büyük bir memnuniyetle vurgulamak isterim, Kovid-19 salgınıyla başlayan, bölgemizdeki savaşlarla devam eden, asrın felaketinin de etkisiyle sarsılan makro dengeleri hızla iyileştiriyoruz. Türkiye’yi yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla kaliteli büyütme stratejimizi uygulamaya devam edeceğiz.
Her fırsatta ifade ettiğim gibi, ekonomi programımıza katkı sunacak her türlü öneriye açığız. Ancak uyguladığımız programa olan inancı zayıflatmaya dönük söylemleri tasvip etmiyoruz. Kabul edelim ki eleştiri ayrıdır, ekonomik tetikçilik ayrıdır. Türkiye’ye kaybettirerek siyaset yapılmaz, millete faydalı olunmaz. Türkiye’nin ve 85 milyon vatandaşımızın menfaati söz konusu olduğunda siyasi rekabeti bir tarafa bırakmamız gerekiyor. Meclisimizden ve siz saygıdeğer milletvekillerimizden bu konuda azami hassasiyet bekliyor, desteğiniz için şimdiden her birinize teşekkür ediyorum. Deprem bölgemizin süratle ayağa kaldırılmasının gündemimizin ilk sırasında olmayı sürdüreceğini burada tekraren ifade etmek istiyorum. Şartlar ne olursa olsun 6 Şubat gecesi yuvası yıkılan, düzeni bozulan, yakınlarını kaybeden depremzede kardeşlerimizin yanında olacak, yaralarını saracak, inşallah güvenli yuvalarını peyderpey teslim edeceğiz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomi ile ilgili açıklamalarının ardından, Filistin ve Lübnan’da yaşanan gelişmelerle ilgili olarak şunları söyledi:
“İsrail’in Filistin’de, Gazze’de yaklaşık 1 yıldır yürüttüğü terör ve soykırım, bugünlerde maalesef Lübnan’a uzandı. Dün işgal güçleri, Lübnan topraklarına karadan girdiğini duyurdu. İsrail, bir yandan Gazze’de soykırım yaparken, bir yandan Lübnan’a terör saldırıları yaparken, aynı anda bölge ülkelerini de kendi ateşine çekmek için her yola başvuruyor, her türlü provokasyonu deniyor.
Burada iki hususun altını çizmek mecburiyetindeyim; ne yazık ki, bütün bölgeyi ateşe atmayı amaçlayan, Gazze’de, 17 bini çocuk olmak üzere 42 bin insanı katleden, şimdi de Lübnan’da katliama başlayan İsrail, dünyadan gerekli ve yeterli tepkiyi almamaktadır. Bunu, geçen hafta, İsrail saldırganlığının önüne geçmesi gereken Birleşmiş Milletlerin Genel Kurulu’nda da açık ve net şekilde ifade ettim.
“GAZZE, 42 BİN MASUM İNSANIN KATLEDİLDİĞİ BÜYÜK BİR ‘İMHA KAMPINA’ DÖNÜŞMÜŞTÜR”
İsrail devleti, Netanyahu isimli bir Hitler özentisinin idaresinde, sadece son 51 haftada insanlığa karşı tüm suçları pervasızca işlemiştir. Soykırım, katliam, ırkçılık, ayrımcılık, taciz, tecavüz, işkence, etnik temizlik, gazeteci öldürme, ifade özgürlüğünü yok etme, ibadethaneleri, hastaneleri, okulları bombalama dâhil insanlığa karşı işlenebilecek ne kadar suç varsa tamamı defalarca işlenmiştir.
Gözünü kin ve nefret bürümüş bir cinayet şebekesinin elinde Gazze, 42 bin masum insanın katledildiği büyük bir “imha kampına” dönüşmüştür.
Tüm insanlık adına utanç verici bu tabloya rağmen, bazı ülkeler İsrail’e destek vermeye, finansal veya askerî destek sağlamaya devam ediyor. Diğer bazı ülkeler de susmak suretiyle bu insanlık suçuna, bu vahşete maalesef ortak oluyor.
Bu önemli günde şunu bir kez daha açık açık söylemek isterim; ne yaparsa yapsın İsrail er ya da geç durdurulacak. Kendini dev aynasında gören Hitler nasıl durdurulduysa Netanyahu da aynı şekilde durdurulacak. Evlatlarının beyaz kefenlerine sarılan anaların, babaların ahı, bu zalimleri rezil rüsva edecek. Ancak, sadece İsrail’in değil, bugün Batı’dakiler başta olmak üzere devletlerin alnına yapışan o kara leke asırlar boyunca unutulmayacak. Özellikle İslam dünyasının, halkları Müslüman olan yöneticilerin, İsrail’in Filistinlilerden ziyade Müslümanlara yönelik bu terörüne sessiz kalmaları, bir ayıp olarak, bir utanç vesikası olarak asırlarca silinmeden kalacak.
“TÜRKİYE OLARAK HAKKI CESARETLE SÖYLEMEYE, ZALİMLER KARŞISINDA DİMDİK DURMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
Bakınız, bugün yüreğim yanarak, içim kan ağlayarak söylüyorum. İsrail’in Gazze halkına yönelik soykırımı başlayalı tam 360 gün oldu. 42 bin kardeşimiz kameralar önünde canlı yayınlarda alçakça şehit edildi. Annelere enkaz altında kalan ciğerparelerinin parçalarını toplattılar. İnsana ve insanlığa dair ne kadar değer varsa hepsini çiğnediler, hepsini ayaklar altına aldılar. Sadece camileri değil, asırlık kiliseleri de bombalarla enkaz yığınına çevirdiler.
Ancak bu süreçte ne uluslararası kuruluşlar ne insan hakları örgütleri ne de 2 milyar Müslümanı temsil eden devletler bir araya gelip, bir ortak tepki göstermedi. Tam 360 gündür bırakınız İsrail’i caydırmayı, bırakınız İsrail’i durdurmayı, müşterek bir tavır dahi sergilenmedi. Hamas’ın defalarca kabul ettiğini açıkladığı ateşkese İsrail’i icbar edecek zorlayıcı hiçbir adım atılmadı.
Oysa herkes biliyor ki, ses çıkartılmadıkça İsrail işgal, istila ve katliam politikasını pervasızca devam ettirecek. Susmak, vahşeti görmezden, duymazdan gelmek hiç kimseyi, hiçbirimizi, bölgedeki hiçbir ülkeyi bu soykırım şebekesinin saldırganlığından kurtaramayacak. Bu tembelliğin, bu ataletin, bu tepkisizliğin, duygusuzluğun sona ermesi için Türkiye olarak hakkı cesaretle söylemeye, hakkı savunmaya, zalimler karşısında dimdik durmaya devam edeceğiz.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) 28. Dönem 3. Yasama Yılı Açılış Toplantısı’na katıldı.
TBMM’ye gelişinde, TBMM Başkanvekili Celal Adan tarafından resmî törenle karşılanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, tören kıtasını selamladıktan sonra Genel Kurul Salonu’na geçti.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Gerekli cookie, sayfa gezinmesi ve web sitesinin güvenli alanlarına erişim gibi temel işlevleri etkinleştirerek bir web sitesi kullanıma yardımcı olur. Web sitesi bu cookie olmadan düzgün çalışamaz.
Tercih cookies, bir web sitesinin, tercih ettiğiniz diliniz veya bulunduğunuz bölgeniz gibi, web sitesinin davrandığını veya görünüşünü değiştiren bilgileri hatırlamasını sağlar.
İstatistik
İstatistik cookies, web sitesi sahiplerinin anonim olarak bilgi toplayıp bildirerek ziyaretçilerin web siteleriyle nasıl etkileşimde bulunduğunu anlamalarına yardımcı olabilir.
Pazarlama
Pazarlama cookies, ziyaretçileri web sitelerinde izlemek için kullanılır. Amaç, bireysel kullanıcıya ilgi çekici ve böylece yayıncılar ve üçüncü taraf reklamverenler için daha değerli olan reklamları görüntülemektir.
Sınıflandırılmamış
Sınıflandırılmamış cookies, bireysel kurabiye sağlayıcıları ile birlikte sınıflandırma sürecinde olduğumuz cookies.