Connect with us

Dünya

Çalışma Bakanı Vedat Bilgin, 36. İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası Açılış Programı’na Katıldı

Genç Gazeteciler

HABER BURADA

on

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü ile Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu ve Mikrocerrahi Vakfı’nın ATO Congresium’da düzenlediği 36. İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası Açılış Programı’na katıldı.

Programda konuşma yapan Bilgin, iş sağlığı, iş güvenliğinin insani bir mesele olmasının önemine vurgu yaparak, “Biz işçi sağlığı, iş yeri güvenliği, işçinin güvenliği bu konularını çok önemsiyoruz. Her şeyden önce işçinin sağlığının devam etmesi için iş yerinin şartlarının da sağlıklı olması lazım. Dolayısıyla iş yerine ve iş yerinin sahiplerine büyük yük düşmektedir. Bu sorumluluğu kamu elbette düzenlediği yasal çerçevelerle, kanunla koruyor ancak bu mesele mevzuatla çözülen bir mesele değil, mevzuat çok önemli ama yeterli değil. Mevzuatın uygulamaya dönük sorumlularının yani iş yeri sahibinin, yöneticilerinin bu sorumlulukları yerine getirmesi lazım. Kamunun da bu sorumlulukları yerine getirip getirmeme konusunda denetiminin her aşamada olması lazım. Biz Çalışma Bakanlığıyız, emeği korumak bizim birinci görevimiz. Dolayısıyla hedefimiz; iş yerinin ihmalleri konusunda sıfır tolerans ve sıfır can kaybıdır. Emeği, çalışanları koruyacak bütün tedbirleri almak, uygulatmak ve denetimi bizim sorumluluğumuzdadır. Bu konuda pandemi döneminde denetimler her konuda olduğu gibi askıya alınmıştı, bunu sıkılaştırdık ve ihmale sıfır tolerans tanıyarak can kaybına imkân aralayacak hiçbir kapı bırakmayacağız. Bu konuda tavrımız kesin, denetimleri de kanunun her aşamasını da uygulamanın sorumluluğunu üstleneceğiz ve genel müdürlüğümüz bu konuda bütün imkânlarını seferber edecek, taviz yok. Çünkü herhangi bir inşaatta, herhangi bir tersanede bir can kaybının olması demek bu süreçlerde rol alan başta ben olmak üzere görevli olan herkesin bir ihmalinin olması demektir. Bu konuda ihmal kabul etmiyoruz, hiçbir can kaybına asla göz yummayacağız, sorumlularının da hesabını adalet önünde vermesi için tüm imkanlarımızla takipçisi olacağız” ifadelerini kullandı.

Bilgin; “Üretim düzeninin sağlıklı olabilmesi için iş sağlığı ve iş güvenliğinin öncelikli olarak ele alınması lazım. Bu bir insani problemdir, insanlarımızı, çalışanlarımızı, emekçilerimizi korumamız için onun alt yapısı olan üretim sürecindeki her mekanizmayı, insana göre düzenlememiz lazım. İş sağlığı ve iş güvenliği meselesi sanayiye, ihracata dayanarak büyüyen ekonominin temel vazgeçilmez şartıdır. İş Sağlığı ve İş Güvenliği Haftasının 36.’sını düzenlediğimiz bu haftanın başlangıç toplantısının hayırlara vesile olmasını diliyorum.” dedi.

“Çalışanlarımızı ve Emeklilerimizi Enflasyon Karşısında Koruyacak Kapsamlı Düzenlemeler Yapacağız”

Pandeminin sonuna gelirken tüm dünyada ekonomik dalgalanmaların ortaya çıktığına değinen Bakan Bilgin, “Meydana gelen ekonomik sorunların yansımaları çok geçmeden Türkiye üzerinde de kendisini hissettirmeye başladı. Rahat bir nefes alacağımızı ümit ederken pandemi sonrasında böyle bir ekonomik sorun ile karşı karşıya kaldık. Bunun bize en büyük yansıması bildiğiniz gibi hayat pahalılığı, genel adı ile de fiyatların genel seviyesinin yükselmesi, artma hızının ortaya çıkması yani enflasyon sorunu şeklinde tezahür etti. Bizdeki enflasyonun en önemli sebebinin dünyadaki enerji fiyatlarındaki artışın bize yansıması olduğunu biliyoruz. Kamu olarak bunun sokağa, vatandaşın gündelik tüketimine yansımaması konusunda ciddi tedbirler aldık ve çeşitli bakanlıklarımız bunları uygulamaya koydular. Enflasyonu kontrol altına alacak çeşitli iktisat politikaları uygulanıyor ama kendi çalışma alanımla ilgili şunu belirtmem lazım; enflasyonun karşısında çalışanlarımızı, işçilerimizi, emekçilerimizi, kamu personelini ve emeklilerimizi koruyacak tedbirleri almak durumundayız. Elbette enflasyonun kontrol altına alınması için uygulanan politikalar belli bir müddet içerisinde enflasyonda düşüş sağlayacak, bütün bunlara bağlı olarak biz de çalışanlarımıza dönük koruyucu politikaları, uygulamaları devreye sokmak zorundayız. Önümüzdeki 6 aylık enflasyon değerlendirmesi yaptığımız zaman çalışanlarımızı emekçilerimizi, kamu personelini ve özellikle de emeklilerimizi enflasyon karşısında koruyacak kapsamlı düzenlemeler yapacağız” diye konuştu.

“3600 Ek Gösterge Konusunda Kapsayıcı Bir Düzenlemeyi Yapacağız”

Türkiye tarihinde ilk defa bütün ücret gelirlerinden asgari ücret düzeyinde verginin kaldırıldığını anımsatan Bilgin, şunları kaydetti:

“Enflasyon karşısında çalışanları asgari ücreti yüzde 50 arttırarak koruduk, asgari ücretten verginin kaldırılması ve asgari ücret düzeyinde bütün ücretlerin vergisinin kaldırılması tarihsel bir adımdır. Kimsenin endişesi olmasın çalışanlarımızı, emekçilerimizi, emeklilerimizi koruyacak bir programı hazırlıyoruz, bununla ilgili de çalışmalarımız devam ediyor. Tamamlandığı zaman kamuoyumuzla paylaşacağız. Tabi bir başka çalışmamız daha var, bu ay onu da bitiriyoruz. Memur sendikalarımızla son bir toplantı yapacağız o toplantıdan sonra nihai değerlendirmemizi yaparak bu ayın sonunda 3600 meselesi ile ilgili çalışmamızı bitirmiş olacağız. Kamu personelinin 3600 Ek Gösterge’den faydalanması konusunda en kapsayıcı düzenlemeyi yapacağımızı da şimdiden ifade etmek isterim.”

Bürokrat

Cumhurbaşkanı Erdoğan, UID Kapasite Geliştirme ve Eğitim Çalıştayı katılımcılarını kabul etti

Genç Gazeteciler

HABER BURADA

on

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Uluslararası Demokratlar Birliği (UID) Kapasite Geliştirme ve Eğitim Çalıştayı katılımcılarını Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Sergi Salonu’nda kabul etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kabulde yaptığı konuşmada, çalıştayın başarılı geçmesini ve hayırlara vesile olmasını diledi.

“İçerik itibarıyla oldukça zengin ve kapsamlı bir programın hazırlanmasına öncülük eden, fikirleriyle programa katkı veren herkese teşekkür ediyorum” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, dört gün boyunca siyaset, bürokrasi, sivil toplum ve akademi dünyasından kıymetli isimlerle bir araya geleceksiniz. Böylece ülkemizin farklı alanlarda ulaştığı seviyeyi, en yetkili isimlerden bizzat dinleme fırsatı bulacaksınız. Geleceğe dair yol haritalarının şekillendirilmesi noktasında da çalıştayınız önemli roller üstlenecektir” şeklinde konuştu.

UID bünyesinde yapılacak istişarelerin de yeni bir vizyon, ufuk ve bakış açısı kazandıracağına inandığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizler çalışmalarının merkezine istişareyi yerleştirmiş bir hareketiz. Peygamber Efendimizin ‘istişare eden pişman olmaz’ tavsiyesini bugüne kadar hep kendimize rehber edindik. Uluslararası Demokratlar Birliğimizin bu güzel programını ortak akla verilen önemin bir sembolü olarak görüyoruz” ifadelerini kullandı.

Çalıştayın bir diğer özelliğinin de Birliğin 20’nci kuruluş yıl dönümünde gerçekleştirilmesi olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Bundan 20 sene önce Köln’de UETD ismiyle kurulan Birliğimiz, aradan geçen süre zarfında hamdolsun sürekli büyüdü, güçlendi, kökleşti. O gün samimi gönüllerin toprağa diktiği fidan, bugün dalları 25 ülkeye uzanan koca bir çınara dönüştü. Özellikle kültürel ırkçılık, İslam düşmanlığı, ayrımcılık, hatta antisemitizmle mücadelede Birlik, Avrupa’da daima en ön saflarda yer aldı. Uluslararası Demokratlar Birliği, Avrupa’daki kardeşlerimizin haklarının korunması, Avrupalı Türklerin entegrasyon süreçlerinin kolaylaştırılması genç kuşakların asimile olmadan içinde yaşadıkları topluma katılımı, siyaset, ekonomi, sivil toplum ve akademide insanlarımızın desteklenmesi gibi çok geniş bir yelpazede gerçekten kıymetli faaliyetler yürüttü, yürütüyor.”

“ULUSLARARASI DEMOKRATLAR BİRLİĞİ, SENE BAŞINDA YAPTIĞI KONGREYLE GÜÇLENMİŞ VE MOTİVASYONUNU ARTTIRMIŞTIR”

Avrupa’daki Türk diasporasının karşılaştığı sınamalar ve tehditler değiştikçe Birliğin faaliyet sahasının da genişlediğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Uluslararası Demokratlar Birliğinin son dönemde kendi insanımızla birlikte kardeş topluluklara da el uzatmasını çok kıymetli buluyorum. Hak ve adalet eksenli yürüttüğü çalışmalarla 20 yılda bir marka hâline dönüşen Birliğimizi canıgönülden tebrik ediyorum. Sizlerin şahsında Birliğe, maddi manevi destek olan, emek veren, daha iyi yerlere gelmesi için ter döken her bir kardeşime şükranlarımı sunuyorum” dedi.

Geride bırakılan 20 yılda Birlik çatısı altında görev alanlardan hayatını kaybedenleri de rahmetle yâd eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Uluslararası Demokratlar Birliği, sene başında yaptığı kongreyle birlikte daha da güçlenmiş, gençleşmiş, dayanışmasını ve motivasyonunu arttırmıştır. İç tartışmaları geride bırakan birliğimiz, demokrasi ve hukukta sapmadan kuruluş misyonunu çok daha başarılı bir şekilde yerine getirecektir. Sizler de görüyorsunuz, sadece bizim değil Avrupalı Türklerin yanı sıra kimliğini ve kültürünü koruma mücadelesi veren on milyonlarca kardeşimizin de Uluslararası Demokratlar Birliğinden büyük beklentileri var” ifadelerini kullandı.

İslam düşmanlığından ırkçılığa, pek çok tehdidin Avrupa’da tırmandığı bir dönemde Uluslararası Demokratlar Birliğinin sorumluluğunun daha da arttığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha çok çalışmak, daha fazla gayret etmek zorunda olunduğunu belirtti.

“AVRUPA TÜRK TOPLUMU OLARAK HER ZAMANKİNDEN DAHA KUŞATICI VE KUCAKLAYICI BİR ANLAYIŞLA HAREKET ETMELİYİZ”

“Hak verilmez, alınır” şiarıyla mücadele temposunun biraz daha artırılması gerektiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Avrupa Türk toplumu olarak saflarımızı sıklaştırmalı, her zamankinden daha dinamik, daha kuşatıcı ve kucaklayıcı bir anlayışla hareket etmeliyiz. Her zaman söylüyorum; biz nerede yaşarsak yaşayalım milletçe güçlü olmak mecburiyetindeyiz. Asırlar boyu İslam’ın sancaktarlığını yapmış, tarihi şanlı zaferlerle dolu bir milletin evlatlarına zayıflık yakışmaz, geride olmak asla ve asla yakışmaz” dedi.

Salondaki katılımcıların da bu yüksek öz güvenle ve sorumluluk bilinciyle hareket ettiğine ve edeceğine inandığını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları dile getirdi: “Sizlerden yaşadığınız ülkelerin siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel ve bilimsel hayatına daha fazla iştirak etmenizi, daha fazla katkı sunmanızı bekliyorum. Bugün yaklaşık 7 milyon insanımız Avrupa’da yaşıyor. Avrupalı Türklerin neredeyse yarısı Almanya’da ikamet ediyor. Vatandaşlarımız uzun yıllar haklarını kullanma noktasında sıkıntı çektiler. Opsiyon Modeli sebebiyle hakkaniyetli olmayan bir tercihe zorlandılar. Alman makamlarıyla olan görüşmelerimizde, sizden gelen taleplere göre biz de bu konuda yaşanan sıkıntıları pek çok kez gündeme taşıdık. Almanya’nın uzun yıllar direndikten sonra çifte vatandaşlığı kolaylaştıran düzenlemeleri kabul etmesini şu anda olumlu karşılıyoruz. Bu imkândan yararlanmanız, hak ve eşitlik mücadelenizde sizlere kuşkusuz fayda sağlayacaktır.”

Bu konudaki müspet yaklaşımlarını geçen hafta Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde misafir edilen Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’e de ifade ettiğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Solingen faciasından 31 yıl sonra, 25 Mart’ta yine aynı yerde ikisi çocuk, dört kardeşimize yönelik düzenlenen ırkçı saldırıyı gündeme getirdik. Bu saldırının hiçbir karanlık nokta bırakılmadan tamamen aydınlatılması ve sorumluların da mutlaka cezalandırılması gerektiğini kendisine söyledim. Yurt dışında yaşayan onlarca vatandaşını ırkçı teröre kurban vermiş bir ülke olarak bu menfur hadiseler karşısında sessiz kalamayız. Vatandaşlarımızla birlikte soydaşlarımızın haklarını da korumak devletimizin asli görevlerinden biridir. Büyükelçiliklerimizin ve konsolosluklarımızın kapıları sizlere daima açıktır. İnşallah ilgili kurumlarımız vasıtasıyla bu davanın takipçisi olacağız.”

“ANTİSEMİTİZME KARŞI GÖSTERİLEN HASSASİYET İSLAM DÜŞMANLIĞI VE IRKÇILIK KAYNAKLI SALDIRILARDAN ESİRGENMEKTEDİR”

Nefret suçlarıyla mücadele noktasında Avrupa’da bir ayrımın söz konusu olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu tür olaylarda suçun kendisinden ziyade, mağdurun kimliğinin daha fazla ön plana çıktığını, daha çok belirleyici olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Antisemitizme karşı gösterilen hassasiyet ne yazık ki İslam düşmanlığı ve ırkçılık kaynaklı saldırılardan esirgenmektedir. Hatta bu suçlar güvenlik birimlerinin karıştığı NSU cinayetlerinde olduğu gibi ‘dönerci cinayeti’ denilerek, önemsiz hale getirilmeye çalışılıyor” diye konuştu.

Müslümanlara ve göçmenlere yönelik ırkçı saldırıların çoğunun daha soruşturma aşamasında örtbas edildiğini herkesin bilindiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kur’an-ı Kerim’i hedef alan terör eylemlerinin “fikir özgürlüğü” parantezine alınarak görmezden gelindiğini belirtti.

Bu tarz çifte standart örneklerinin sayısının çoğaltılmasının mümkün olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Avrupa’daki gelişmeleri takip eden herkesin kabul edeceği gerçek şudur, bugün Türk ve Müslüman nefretinden beslenen Neonazi terörü, insanlarımızın can ve mal güvenliğini tehdit eder boyutlara ulaşmıştır. Aşırı sağcı akımların kimi Avrupa ülkelerinde bizzat devlet tarafından himaye edilmesi, Batı demokrasileri adına tam bir faciadır, utançtır, skandaldır” değerlendirmesinde bulundu.

“GAZZE’YE EN FAZLA İNSANİ YARDIM YAPAN ÜLKEYİZ”

Meselenin daha vahim tarafının, Türk ve Türkiye karşıtlığının son yıllarda bazı siyasetçiler ve medya eliyle körüklenmesi, teşvik edilmesi, vatandaşların hedef tahtasına konulması olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “İçeride köşeye sıkışan hangi siyasetçi varsa, aklına önce bize ve Türkiye’ye saldırmak geliyor. Seçimde başarısız olan kabahati kendinde aramak yerine bize ve ülkemize saldırarak temize çıkmaya çalışıyor. Bunu da açıktan değil demokrasi, hak ve özgürlük kavramlarının arkasına saklanarak yapıyorlar. Şahsımızı ve bizim üzerimizden ülkemizi hedef alan kampanyaların son dönemde artması tesadüf değildir. Bu kampanyaların tek bir hedefi vardır, o da bizi ve Türkiye’yi susturmaktır. Çünkü Türkiye, sadece İslam ve yabancı karşıtlığı meselesinde değil 7 aydır devam eden Gazze krizinde de dirayetli ve cesur bir duruş sergilemiştir. Yaklaşık 50 bin tonla Gazze’ye en fazla insani yardım yapan ülkeyiz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail’in Gazzelilere uyguladığı soykırımı daima gündemde tuttuklarını, Filistin davasına verdikleri güçlü desteği her zeminde açıkça ifade ettiklerini dile getirerek, “Küresel siyonist lobinin tüm baskılarına rağmen bu tavrımızı koruyoruz. Kimliğine ve inancına bakmadan zalime zalim, mazluma mazlum demeye devam ediyoruz. Yıllardır bize demokrasi ve özgürlük dersi veren Batılı yöneticilerin, Gazze katliamlarında takındığı ikiyüzlü politikaları ibretle takip ediyoruz” diye konuştu.

“Gösteri hakkı kutsaldır” diyenlerin, 7 Ekim’den sonraki ilk icraatının kendi sokaklarında, Filistin’e destek gösterilerini yasaklamak olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sağa sola insan hakları karnesi düzenleyenler, 15 bini çocuk, toplam 35 bin Filistinlinin ölümünü sadece seyrettiler. Lafa her başladıklarında özgür basından dem vuranlar, İsrail saldırılarında hayatını kaybeden 140’tan fazla gazeteci hakkında tek bir cümle kurmadılar” ifadelerini kullandı.

Bugüne kadar İsrail güçlerinin hastaneleri bombaladığını, camileri, kiliseleri enkaz yığınına çevirdiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İnsanların sığındığı mülteci kamplarını vurdu. Okulları, üniversiteleri, gıda sırası bekleyen sivilleri hedef aldı. Toplu mezarların şahidi olduğu toplu katliamlar işledi ama tüm bu vahşet sahneleri yaşanırken bir avuç vicdan sahibi devlet adamı dışında hiçbir batılı lider, tepki göstermedi, sesini yükseltmedi. İsrail’e ‘artık yeter’ diyecek bir cesur yürek maalesef çıkmadı. Aylarca ateşkes çağrısı yapacak cesareti dahi gösteremediler. Hiçbir şey olmamış, 35 bin masum insan ölmemiş gibi İsrail’in arkasında durmaya, diplomatik ve askerî destek sağlamaya devam ettiler.” dedi.

“TÜM İNANÇLARIN, BARIŞ VE HUZUR İÇİNDE YAŞADIĞI BİR BÖLGE İSTİYORUZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bazı prestijli Amerikan üniversitelerinde aralarında antisiyonist Yahudilerin de olduğu “vicdanlı” öğrenciler ve akademisyenlerin katliama tepki gösterdiğine dikkati çekerek, “Bu insanlar ‘Gazze’de katliam dursun’ dedikleri için şiddete, zulme, eziyete hatta işkenceye maruz kalıyor. Sırf Filistin’e destek verdikleri için rektörler, profesörler işten atılıyor, linç ediliyor. Ancak söz konusu Türkiye olunca başımıza demokrasi havarisi kesilenlerin hiçbirinin bu hadiseler karşısında gıkı dahi çıkmıyor” diye konuştu.

Ne kadar meşhur demokrasi savunucusu akademisyen, aydın, gazeteci ve siyasetçi varsa hepsinin başını kuma gömdüğünü ve olayların yatışmasını beklediğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Niçin biliyor musunuz? Çünkü Batı demokrasisinin sınırlarını İsrail’in menfaatleri çizmektedir. İsrail’in çıkarına dokunan her şey bunların gözünde antidemokratiktir, antisemitiktir” değerlendirmesini yaptı.

Müslüman’ı, Hristiyan’ı, Musevi’si ve diğer topluluklarıyla bölgedeki halkların güvenliğine en büyük zararı saldırgan ve şımarık tutumuyla mevcut İsrail yönetiminin verdiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Tüm bu gerçeklere rağmen hâlen bizi ve ülkemizi hedef alanlara şunu tekrar hatırlatmakta fayda görüyorum. Türkiye’yi düşmanlaştırarak, hiçbir yere varamazsınız. Ne yaparsanız yapın antisemitik lekesi bize yapışmaz. İslam düşmanlığına, yabancı karşıtlığına ve kültürel ırkçılığın her çeşidine nasıl karşıysak antisemitizmi de aynı şekilde reddediyoruz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, içinde bulunulan coğrafyada kargaşa, savaş ve istikrarsızlık görmek istemediklerini belirterek, “Müslüman’ıyla, Hristiyan’ıyla, Yahudi’siyle, tüm inançların, ecdat döneminde olduğu gibi barış ve huzur içinde yaşadığı bir bölge istiyoruz” ifadesini kullandı.

“DOĞRU BİLDİKLERİMİZİ CESARETLE DİLE GETİRECEĞİZ”

Gazze’de süratle kalıcı ateşkesin tesisini, akan kanın durmasını, ardından da 1967 sınırları temelinde iki devletli çözüme giden yolun açılmasını amaçladıklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ne söylüyorsak bunun için söylüyor, ne yapıyorsak böyle bir barış ikliminin bölgemizde hâkim olması için yapıyoruz. Bundan sonra da tüm insanlığın selameti için doğru bildiklerimizi cesaretle dile getireceğiz” değerlendirmesinde bulundu.

Yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarının ülkeye ekonomi başta olmak üzere pek çok alanda ciddi katkılar sunduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türk diasporasının Türkiye ekonomisine katkısı 5 milyar dolara ulaştı. Avrupalı Türkler kendilerine dayatılan kalıpların çok ötesine geçmişlerdir. Avrupa’ya ilk gittiklerinde emek yoğun işlerde çalışarak hayata tutunma mücadelesi veren kardeşlerimiz, önlerine çıkan tüm engellere rağmen bugün 40-50 yıl önce hayal dahi edilemeyecek konumlara geldiler” diye konuştu.

“TÜRK DİASPORASI 25 YAŞIN ALTINDA 2 MİLYONLUK GENÇ NÜFUSA SAHİP”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk diasporasının iş hayatından eğitime, akademiden sivil topluma, siyasetten sanata farklı alanlarda elde ettiği başarılarla gurur duyduklarını vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yurt dışındaki insanlarımızın kimliklerini koruyarak sağlıklı entegrasyonunu hedefleyen tüm çabaları destekledik, destekliyoruz. Türk diasporası 25 yaşın altında 2 milyonluk genç nüfusa sahip. Hatta kimi ülkelerde beşinci kuşak evlatlarımızı görmeye başladık. Her yeni nesille birlikte maalesef ana vatan ile olan bağ da zayıflamaktadır. Türkçe okuma, anlama ve konuşma konusunda gençlerimiz giderek daha fazla zorluk çekiyor. Dil ve kültür unutulunca da asimilasyon kaçınılmaz hâle geliyor. Asimilasyona karşı en büyük silahımız, çocuklarımıza ana dillerini, kültürlerini ve medeniyet değerlerini öğretmektir.”

Avrupalı Türkleri Türkiye’ye bağlayan en sağlam köprünün Türkçe olduğuna işaret eden Erdoğan, “Devletimizin resmî kurumlarının yeni kuşakların Türkçemize hâkim olmaları ve çift dilli eğitimin yaygınlaştırılması amacıyla yürüttüğü çalışmaları sizler zaten biliyorsunuz. Anaokulundan başlayarak üniversite eğitimine kadar her seviyeye uygun programlarla Türkçe öğretimini teşvik ediyoruz. Ayrıca gençlik kampları, gezi programları, diaspora gençlik buluşmaları, staj ve burs programlarıyla kültürel hareketliliği canlı tutuyoruz” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yurt dışında yaşayan vatandaşların Türkiye’deki hayatını kolaylaştırmak adına pek çok adım atıldığını bildirerek, şöyle devam etti: “Bizden önceki iktidarlar yurt dışındaki kardeşlerimizi sadece ülkenin döviz ihtiyacı olduğunda hatırlardı. Biz ise ‘Güçlü Türkiye Güçlü Diaspora’ şiarıyla göreve geldiğimiz ilk günden beri sorunlarınıza çözüm üretmeye, dertlerinize derman olmaya çalışıyoruz. Bugün kabinemizde, partimizde, Mecliste ve Cumhurbaşkanlığında sizlerin içinden gelen pek çok başarılı arkadaşımız görev alıyor.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 14/28 Mayıs seçimleri öncesinde verilen sözlerin hepsinin arkasında olduklarının altını çizerek, şu görüşleri paylaştı: “Bu sözleri de daha öncekiler gibi aşama aşama hayata geçireceğiz. Bu vesileyle sizlerin şahsında cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde bize, partimize ve Cumhur İttifakı’na destek veren tüm kardeşlerimize yürekten teşekkür ediyorum. 14 Mayıs’ta yüzde 53,72’lik, 28 Mayıs’ta yüzde 56,34’lük rekor katılım oranlarıyla Türk diasporası dünya çapında bir başarıya imza attı. Bu oranlarla sadece bizim gurur kaynağımız olmakla kalmadınız, Batılı ülkelere de çok anlamlı bir demokrasi mesajı verdiniz.”

Türk diasporasının, gelecek yıllarda Türkiye’nin geleceğinde daha güçlü ve belirleyici bir aktör olacağına inancını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları dile getirdi: “Bunun için sizlerden birliğinize, beraberliğinize ve kardeşliğinize çok sıkı sahip çıkmanızı istiyorum. Biliyorsunuz yakında Avrupa Parlamentosu seçimleri olacak, sizin sesinizin o salonlarda yankılanması çok ama çok önemlidir. Avrupa Parlamentosu seçimlerinde oy kullanmayı ihmal etmeyin. Seçimlerin şimdiden sizler ve Avrupa’daki kardeşlerimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Sizlerin nezdinde başta Avrupa’da olmak üzere Türkiye dışında yaşayan tüm vatandaşlarımıza sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum. Çalıştayınızın tekrar hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.”

DAHA FAZLA HABER

Dünya

Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP Genel Başkanı Özel’i kabul etti

Genç Gazeteciler

HABER BURADA

on

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel’i AK Parti Genel Merkezi’nde kabul etti.

DAHA FAZLA HABER

Bürokrat

“Sendikal haklar ve özgürlükler alanında 21 yılda tarihî nitelikte pek çok adım attık”

“1 MAYIS’IN İŞÇİ BAYRAMI OLARAK KUTLANABİLMESİNİ TEMİN ETTİK”

Genç Gazeteciler

HABER BURADA

on

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Emeğin Sendikal Örgütlenmenin ve İstihdamın Geleceği” temasıyla düzenlenen “13. Çalışma Meclisi Yemeği”nde yaptığı konuşmada, “Ücretler ve istihdamın yanı sıra sendikal haklar ve özgürlükler alanında da son 21 yılda tarihî nitelikte pek çok adım attık” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Emeğin Sendikal Örgütlenmenin ve İstihdamın Geleceği” temasıyla düzenlenen “13. Çalışma Meclisi Yemeği”nde yaptığı konuşmada, “Ücretler ve istihdamın yanı sıra sendikal haklar ve özgürlükler alanında da son 21 yılda tarihî nitelikte pek çok adım attık” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Sergi Salonu’nda, “Emeğin, Sendikal Örgütlenmenin ve İstihdamın Geleceği” temasıyla düzenlenen “13. Çalışma Meclisi Yemeği”ne katıldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yemek sonrası yaptığı konuşmada, Çalışma Meclisi’nin üyelerini Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde misafir etmekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Türkiye ve tüm dünyada yarın coşkuyla kutlanacak 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, helal rızık peşinde koşan tüm işçilere selam ve sevgilerini iletti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye Yüzyılı’nın inşası için ter döken, emek veren her bir kardeşimden Allah razı olsun” ifadesini kullandı.

“1 MAYIS’IN İŞÇİ BAYRAMI OLARAK KUTLANABİLMESİNİ TEMİN ETTİK”

1 Mayıs tarihinin Türkiye’de yıllarca gerilimin, kavganın, çatışma ve sokak olaylarının sembolü olarak görüldüğünü hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1977’de yaşanan faciadan dolayı her 1 Mayıs’ın uzun süre şiddetin ve kaosun olduğu bir gün olarak algılandığını ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2008’de 1 Mayıs’ı Emek ve Dayanışma Günü, 2009’dan itibaren de resmî tatil ilan ederek buna son verdiklerini anımsattı.

Taksim’i 2010 yılında, 32 yıl sonra kutlamalara açanın kendileri olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Böylece 1 Mayıs’ın hiçbir engellemeye, hiçbir gayrimeşru çabaya gerek duymaksızın işçi bayramı olarak kutlanabilmesini temin ettik. Buna rağmen, son günlerde muhalefet ve bazı marjinal yapılar, Taksim tartışmalarıyla 1 Mayıs’ın bayram havasına gölge düşürmeye çalışıyor. Sembolik törenler haricinde Taksim Meydanı’nın miting yeri olmadığı, mitinge uygun bir altyapıya sahip olmadığı herkesin malumuyken, bu konudaki dayatmaları masum bulmadığımızı ifade etmek isterim. İstanbul’da gösteri, miting ve yürüyüş güzergahları bellidir. Geniş çaplı buluşmalar için her iki yakada da miting alanları mevcuttur.”

“HERKES SORUMLULUK DUYGUSUYLA HAREKET ETMELİ”

Gerekli izinler ve tedbirler alındığında, herkesin mitingini, gösterisini, anma programını ve barışçıl protestosunu özgürce yapabileceğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “İstanbul’da yapılacak kutlamalar için 40 ayrı yer ve güzergâh belirlenmiştir. Sadece İstanbul değil, 55 ilimizdeki 103 ayrı etkinliğe de izin verilmiştir. Müsaade edilenler dışında bir alanda yürüyüş ve miting düzenleme ısrarının iyi niyetli olmadığı açıktır. Günaşırı yaptıkları çağrılarla 1 Mayıs’ı propaganda aracına dönüştürmek isteyen terör örgütlerine istismar zemini sunulmamalıdır. Herkesin sorumluluk duygusuyla hareket etmesi gerektiği kanaatindeyim. Sendikalarımızı ve siyasi partilerimizi, 1 Mayıs atmosferine zarar verecek adımlardan uzak durmaya davet ediyorum.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, çalışma hayatında katılımcı sosyal diyalog anlayışının en önemli temsil mekanizmalarından birini Çalışma Meclisi’nin oluşturduğuna işaret ederek, bugüne kadar 13 kez toplanan Meclis’in, çalışma hayatına dair yol haritasının belirlendiği, sorunların tartışıldığı, çözüm önerilerinin getirildiği bir platform görevi üstlendiğini söyledi.

Kendilerinin de hem Meclis toplantılarına iştirak ederek hem de taraflarla farklı vesilelerle bir araya gelerek, gündemdeki konuları değerlendirdiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çalışma hayatımıza dair kritik kararların arifesinde sizlerin görüşlerine başvurduk. Sizden gelen teklifler, tenkitler ve fikirler çerçevesinde meselelerimize çözüm yolları geliştirdik. Göreve geldiğimiz andan itibaren sürdürdüğümüz diyaloğu bugün de aynı yoğunlukla ve hassasiyetle devam ettiriyoruz” diye konuştu.

“EMEKÇİ KARDEŞLERİMLE ARAMIZDA KURDUĞUMUZ SARSILMAZ BAĞ HİÇ KOPMADI”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, işçisiyle, işvereniyle, memuruyla, esnafıyla, çiftçisiyle Meclis zemininde yaptıkları istişarelerin şimdiden ülke, millet ve çalışma hayatı için hayırlara vesile olmasını diledi.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına 5 yıllık aradan sonra güncel konuları ele almak üzere toplantıya öncülük ettiği için teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, buna katkıları olanlara şükranlarını sundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Milletimizin takdiriyle geldiğimiz görevlerin yanı sıra şahsen de çalışma hayatının bizzat içinde bulunmuş bir kardeşinizim. Gençlik yıllarımda İETT’de işçi olarak çalışmanın kazandırdığı tecrübeden siyasi yaşamım boyunca hep istifade ettim. Emeğin, alın terinin, kendisi ve ailesinin iaşesi için ter dökmenin değerini o dönemlerde çok yakından görme fırsatı buldum. Emekçi kardeşlerimle aramızda kurduğumuz sarsılmaz bağ, yarım asırdır hiç kopmadı, eksilmedi, eskimedi. Belediye başkanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı sıfatıyla ülkemize hizmet sorumluluğunu üstlendiğimizde nereden geldiğimizi asla unutmadık. İşçilerimizin her sıkıntısını kendi sıkıntımız, her kazanımını da kendi kazanımımız olarak telakki ettik. Son 21 yılda kuşatıcı bir anlayışla işçi, işveren, memur, esnaf ve çiftçi kardeşlerimizin refah seviyelerini artırmak için çaba gösterdik. İş Kanunu, Sosyal Güvenlik Reformu, İş Güvenliği ve İş Sağlığı Sendika Kanunlarına ilişkin düzenlemeleri sizlerle bilistişare hayata geçirdik.”

Asgari ücrette tarihî artışları, işçi ve işverenlerin azami mutabakatını sağlayarak gerçekleştirdiklerini, net asgari ücreti 2024’te 17 bin 2 liraya yükselttiklerini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, böylece 2023 Temmuz ayına göre yüzde 49, Ocak ayına göre yüzde 100 artış yaptıklarını anlattı.

“İŞSİZLİK ORANLARI DAHA DA AŞAĞIYA İNECEK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2016 yılında başlattıkları Asgari Ücret Desteğini 2024 yılı için sigortalı başına aylık 700 liraya yükselttiklerini hatırlatarak, asgari ücretten alınan vergilerin kaldırılması uygulamasıyla, tüm gelir gruplarına asgari ücrete kadar olan kazançlar için vergi muafiyeti getirdiklerini kaydetti.

Türkiye’nin istihdam rakamlarında da tarihinin en yüksek seviyesine ulaştığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İstihdam sayımız 32 milyon 423 bine yükseldi. Son verilere göre, işsizlik oranı yüzde 8,7 seviyesinde gerçekleşti. Bir önceki yıla göre, yani son bir yılda iş gücü sayısı 775 bin kişi, istihdam sayısı 1 milyon 156 bin kişi arttı. Gelecekte işsizlik oranlarının daha da aşağıya ineceğine inanıyorum” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarımdan turizme, sanayiden ticarete farklı sektör temsilcileriyle bir araya geldiklerinde en önemli sorunun işçi bulamama olduğunu belirterek, özellikle emek yoğun iş kollarında ara eleman sıkıntısı yaşandığına işaret etti.

Esnafın, zanaatkarların, ustaların yanlarında çalıştıracak çırak bulamamaktan şikayetçi olduğunu aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Öyle ki deprem sonrasında iyice hareketlenen inşaat sektöründeki işçi ve usta eksikliği sebebiyle çalışmalar olması gerekenden daha yavaş ilerliyor. Bugün işini büyütmek, üretimini artırmak, yani iş alanlarına açılmak isteyen firmalarımızın en büyük endişe kaynağı kalifiye eleman kıtlığıdır. Özel sektörümüz çalıştıracak personel bulamazken resmî kurumlarımızın kapısında iş başvuruları için uzun kuyruklar oluşmaktadır. Türkiye ekonomisinin geleceği açısından bu iki tablo arasındaki tenakuzu, popülizme tevessül etmeden mutlaka gidermek zorundayız. Çalışma hayatının tarafları olarak mesleki eğitim sistemimizin yeniden gözden geçirilmesi dahil daha kalıcı çözüm yolları geliştirmemiz gerekiyor. İçinde bulunduğumuz dönemde hükûmetimizin önceliklerinden birisi de istihdamda arz-talep dengesinin temini olacaktır. Bu dengenin sağlanması noktasında sizlerin de bizlere gereken desteği vermesini bekliyorum.”

Ücretler ve istihdamın yanı sıra sendikal haklar ve özgürlükler alanında da son 21 yılda tarihî nitelikte pek çok adım attıklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Sendikal ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’yla 1983’te darbecilerin yaptığı yasayı 29 yıl sonra değiştirmek bize nasip oldu. Ağızlarını her açtıklarında 12 Eylül darbecilerinin hazırladığı yasalardan şikâyet edenlerin değiştirmediği yasaları biz değiştirdik. Memurların toplu sözleşme yapma hakkına anayasal güvence getirerek memurlarımıza toplu sözleşme hakkını verdik. İşçi ve memurlarımızın toplu sözleşme süreçlerini çoğunlukla mutabakatla sonuçlandırdık. 2013 yılında 1 milyon olan sendikalı işçi sayısını bugün itibarıyla 2,5 milyona yükselttik. Sendika üyesi sayısı kamu görevlilerine 3 ayda bir toplu sözleşme ikramiyesi ödenmesine imkân sağladık. Ancak bu kazanım ana muhalefet partisinin başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi tarafından geçtiğimiz aylarda iptal edildi. Düzenlemenin iptali nedeniyle 2 milyonu aşkın memurumuzun aylıklarında 345 liralık düşüş oldu. Bunun takdirini kamu personelimizin en iyi şekilde yapacağı inancındayım.”

“KAYIT DIŞI İSTİHDAM ORANINI YÜZDE 25,4’E İNDİRDİK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm dünyayı yaklaşık 3 yıl boyunca derinden sarsan Kovid-19 salgınında işçi ve işverenlerin yanında olduklarını ve bu dönemde prim ödemelerini ertelediklerini söyledi.

İstisnai hâller dışında işverenler tarafından işçi çıkarılmasını sınırlandırdıklarını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, kısa çalışma ödeneği ve nakdi ücret desteği uygulamalarıyla milyonlarca çalışana sahip çıktıklarını dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, salgın sonrası istihdamda normale dönüşü teşvik için normalleşme desteği sağladıklarını belirterek, şunları söyledi: “Müstakil, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve alt düzenlemelerini hayata geçirerek bu alanda önemli bir reforma imza attık. İş kazası oranlarını düşürdük. Kamu kurum ve kuruluşlarındaki alt işveren işçilerini doğrudan çalıştıkları kurum ve kuruluşlarda sürekli işçi kadrosuna aldık. 2011 ve 2013 yıllarında sayıları 300 bin olan sözleşmeli personelimiz kadroya geçirilmişti. 2023 yılındaki düzenlemeyle de 500 bine yakın sözleşmeli personelimize kadroya geçme hakkı tanıdık. 2002 yılında yüzde 52,1 olan kayıt dışı istihdam oranını yüzde 25,4’e indirdik. Ayrıcalıklı statüleri kaldırarak işçi, memur, esnaf, herkese eşit şartlarda sosyal güvenlik hizmeti verilmesini ilke edindik. Son 21 yılda burada saymaya kalksak saatler sürecek daha pek çok düzenlemeyi, reformu, hakkı ve kolaylığı başarıyla hayata geçirdik.”

Türkiye’de ve dünyada çalışma hayatının taraflarını birbirine düşman gösteren bir anlayışa rastladıklarını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Bunlar, işçiyle işverenin tıpkı mıknatısın iki farklı ucu gibi asla bir araya gelemeyeceğini, uzlaşmayacağını savunuyorlar. Hatta işçi ve işveren arasındaki iş birliğini, kendi ideolojilerini içinde tehdit kaynağı olarak görüyorlar. Çatışmacı, kavgacı, hayatı sadece dost-düşman ayrımı üzerinden tarif eden bu katı ideolojik yaklaşımın ne ülkemize ne milletimize faydası olur. Çalışma hayatını işçi-işveren, patron-emekçi rekabetine indirmenin doğru ve hakkaniyetli bir tutum olmadığına inanıyorum. Hak mücadelesi, işveren ve sermaye düşmanlığı değildir. İşçinin de işverenin de hakkını aldığı adil bir sistemin tesisi mücadelesidir. İşçinin ücretinin daha alın teri kurumadan verildiği, sanayicinin, üreticinin, işverenin ortaya çıkan katma değerden hak ettiği payı aldığı yapının, kültür ve medeniyet kodlarımıza daha uygun bir sistem olduğu açıktır. Yani ne işçi ezilecek ne de işveren mağdur olacak. Ne emekçinin hakkı gasbedilecek ne de patron ötekileştirilecek. Çalışma hayatının tüm tarafı aynı gemide olduklarının bilinciyle birbirlerine karşı sorumluluk duygusuyla hareket edecek. Çalışma hayatında bu kader ortaklığını tesis ettiğimiz ölçüde ekonominin diğer alanlarında da başarılı olacağımız muhakkaktır.”

“AYNI İDEOLOJİK KABİLEDEN OLUNCA TERÖR EYLEMLERİ VE İŞ CİNAYETLERİ BİLE ÖNEMSİZ HÂLE GELEBİLİYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, işçinin hakkını alamadığını düşündüğü, işverenin, esnafın, sermaye sahibinin kendini güvende hissetmediği, toplum kesimleri arasında duygudaşlığın gelişmediği, zenginin, fakirin hâlini umursamadığı bir tablodan hayır gelmeyeceğini anlatarak, “Millet olmak, bir olmayı, beraber olmayı, kardeş olmayı, omuz omuza dayanışma içinde hareket etmeyi gerektirir. Bu hakikatler gün gibi ortadayken çalışma hayatı dahil her meseleye siyasetin penceresinden bakanlar olduğunu görüyoruz. Bunların nazarında mağdurun veya failin siyasi kimliği diğer her şeye galebe çalıyor. Öyle ki aynı ideolojik kabileden olunca terör eylemleri ve iş cinayetleri bile önemsiz hâle gelebiliyor” dedi.

Geride bırakılan haftalarda milletçe iki büyük acının yaşandığını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Beşiktaş’ta ruhsatı sıkıntılı bir gece kulübünde çıkan yangında 29 emekçi kardeşimiz hayatını kaybetti. İstanbul’un göbeğinde işlenen bu iş cinayeti karşısında maalesef işçinin hakkını savunduğunu iddia eden kuruluşların hiçbirinin sesi dahi çıkmadı. İhmallerin adresi muhalefete ve muhalefet belediyelerine çıkınca sözde emekçi örgütlerinin hepsi birden lal oldu. Adeta dillerini yuttular. Sanki 29 insan hem de feci bir şekilde hiç ölmemiş, hiç can vermemiş gibi ‘hak, hukuk, adalet, özgürlük’ demeye pişkince devam ettiler. Aynı aymazlığa bayramın 2. günü meydana gelen teleferik faciasında da şahit olduk. Sorumlulardan hesap sorulmasını bir yana bıraktım, ellerinden gelse böyle bir rezaleti bizlere yaşatanları baş tacı edeceklerdi. Evlatlarına kavuşma mücadelesi veren Diyarbakır Annelerinden terör örgütünün katlettiği işçilerimize, öğretmenlerimize kadar her konuda benzer vicdansızlığı sergilediler. Sırf aynı ideolojik kaynaktan beslendikleri için terör örgütünün eylemlerini dahi görmezden, duymazdan geldiler. Oysa, hak ve adalet mücadelesi, siyasi ve ideolojik holiganlığa kurban edilemeyecek kadar anlamlı, önemli ve ulvi bir mücadeledir. Söz konusu eğer insansa ve insan hayatıysa diğer her şey ikinci planda kalır. İstanbul Gayrettepe ve Antalya’daki skandallara biz vicdan penceresinden bakıyoruz. İhmal, kasıt veya ihanetten dolayı insanımızın mağduriyetine yol açan herkesin hukuk önünde hesap vermesi için gerekli çabayı gösteriyoruz.”

“TÜRKİYE YÜZYILI ÜLKÜMÜZÜ GERÇEĞE DÖNÜŞTÜRECEĞİZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, nihai hedeflerinin bu yüzyılı emeğin, yatırımın, üretimin, istihdamın, büyümenin, kalkınmanın ve refahın yüzyılı yapmak olduğunu vurguladı. Bu amaçla hayata geçirdikleri iş sağlığı ve güvenliği reformunu kararlılıkla uygulamaya devam edeceklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kayıt dışılıkla mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Sosyal güvenlik ve prim ödeme bilincini artıracağız. Rehberliği ve gönüllü uyumu ön planda tutacak, risk odaklı denetim kapasitemizi daha da etkinleştireceğiz. Ülkemizin çalışma hayatını Türkiye Yüzyılı vizyonumuza paralel olarak güncelleyecek, eksiklerini giderecek, sorunlarına inşallah çözüm bulacağız. Sizlerin de güçlü desteği ve iş birliğiyle Türkiye Yüzyılı ülkümüzü inşallah gerçeğe dönüştüreceğiz” diye konuştu.

Çalışma Meclisi’nin Türkiye ve millet için hayırlara vesile olmasını dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, burada müzakere edilen konu başlıklarından, görüş, talep, beklenti ve önerilerden çıkacak sonuçların, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve hükûmet tarafından dikkate alınacağını söyledi.

DAHA FAZLA HABER

Dünya

“Ülkemiz için kentsel dönüşüm çalışmaları tercihten öte zorunluluktur”

“BUGÜNE KADAR 80 BİNE YAKIN KONUTU VE KÖY EVİNİ HAK SAHİPLERİNE TESLİM ETTİK”

Genç Gazeteciler

HABER BURADA

on

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AFAD-DSİ Sel ve Taşkın Risk Azaltma Protokol Töreni’nde yaptığı konuşmada, “Nüfusunun yüzde 71’i deprem riski yüksek yerlerde ikamet eden ülkemiz için kentsel dönüşüm çalışmaları tercihten öte zorunluluktur” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AFAD Merkezi’nde gerçekleştirilen AFAD-DSİ Sel ve Taşkın Risk Azaltma Protokol Töreni’ne katılarak bir konuşma yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında bugün sel ve taşkınları azaltma yolunda kritik bir adım daha attıklarını belirtti.

Devletin ilgili kurumlarının, sel, taşkın afeti öncesi, anı ve sonrasına müdahale noktasında lojistik ve teknik kapasitesini bu vesileyle güçlendirdiklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, AFAD envanterinde bulunan 111 iş makinesinin, DSİ’nin kullanımına verilmesini kapsayan protokolün her iki kurumun etkinliğini arttıracağını söyledi.

Bugün ilk etapta 31 iş makinasının devir teslimini gerçekleştirdiklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu iş makinalarının da hizmete girmesiyle birlikte DSİ’deki ekskavatör sayısının 816’ya ulaştığını bildirdi.

“KARADENİZ BÖLGEMİZDEKİ 13 İLİMİZDE RİSK AZALTMA FAALİYETLERİNE SÜRATLE BAŞLIYORUZ”

Yerli ve millî üretim olan ekskavatörlerin özellikle sel ve heyelan riski yüksek bölgelerde görev yaptığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Karadeniz Bölgemizdeki 13 ilimizde risk azaltma faaliyetlerine süratle başlıyoruz. Böylelikle, önceki senelerde yaşadığımız sel, taşkın ve heyelan afetlerinin önüne geçmeyi hedefliyoruz. Derelerimizdeki temizlik ve ıslah çalışmalarına hız vermek suretiyle yoğun yağış dönemi başlamadan gerekli tedbirleri hayata geçireceğiz. Her zaman söylediğimiz gibi depremler, seller, heyelanlar, yangınlar gibi tabiat olaylarının önüne geçemeyiz. Fakat bunların yol açacağı zararları en aza indirmek bizlerin elindedir. Bizim inancımızda tedbir tevekküle mani değildir. Hangi meselede olursa olsun önce her türlü önlemi bihakkın almak, ardından da Rabb’imizin takdirine teslim olmaktır. Tedbirsiz tevekkül, samimiyetin değil, cehaletin alametidir. Hz. Mevlana bu hakikati ‘akıl sonradan ah çekmek için değil, düşünüp tedbir almak içindir’ diyerek ifade etmiştir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugünkü imza töreniyle, özellikle yağış mevsimi kapıyı çalmadan riski en yüksek yerlerden başlayarak devlet olarak üzerlerine düşeni yapacaklarını dile getirdi.

Protokol sayesinde kullanıma sunulan yeni iş makinalarının da yardımıyla 2024 yılını daha sorunsuz, sıkıntısız, can ve mal kaybı yaşamadan atlatacaklarına inandığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, AFAD ve DSİ’ye çalışmalarında kolaylıklar diledi.

“COĞRAFYA KADERDİR SÖZÜNÜN NE DEMEK OLDUĞUNU BİZLER ÇOK İYİ BİLİYORUZ”

Sadece jeopolitik açıdan değil coğrafi olarak da kritik bir bölgede yaşadıkları için tedbirleri buna göre almaları gerektiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu: “Negatif ve pozitif anlamlarıyla ‘coğrafya kaderdir’ sözünün ne demek olduğunu bizler çok iyi biliyoruz. Akdeniz Havzası’nda yer alan Türkiye, aynı coğrafyayı paylaştığı diğer ülkelerle birlikte iklim krizinin can yakıcı sonuçlarını en çok hisseden, bundan en fazla mağdur olan devletlerin başında geliyor. 2023 senesi, ülkemizle birlikte tüm dünyada en sıcak yıl olarak maalesef kayıtlara geçti. İklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik kaybı ve kirlilik olarak adlandırılan üçlü gezegen krizi karşısında en yoğun mücadeleyi veren ülkelerden biri olduk. Son yıllarda, depremden sel baskınlarına yangınlardan taşkınlara, salgından savaşa, çok farklı sınamalarla karşı karşıya kaldık. Tedbirli olmak ile tedbirsiz yakalanmak arasındaki devasa farkı bu sınamaların tamamında bizzat tecrübe ettik. Binlerce canımız, plansızlığa, hazırlıksızlığa kurban giderken vaktinde önlem alındığında can ve mal kayıplarını nasıl azaltabileceğimizi de yine bu hadiselerden bizzat görmüş olduk.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Evvelsi gün İstanbul’un göbeğindeki bir parkta çok basit tedbirler alınmadığı için 5 yaşında bir evladımız göz göre göre hayatını kaybetti. Bu acı olay öncesinde Beşiktaş Gayrettepe’deki gece kulübü yangınında 29 emekçimiz, Antalya’daki teleferik faciasında ise bir vatandaşımızı ihmallere kurban verdik. Lafa gelince işçi hakları konusunda mangalda kül bırakmayanların bu iş cinayetlerinin hiçbirinde sesi, soluğu çıkmadı. Hatta Antalya’daki teleferik faciasının sorumlularını ellerinden gelse neredeyse demokrasi kahramanı ilan edeceklerdi” diye ekledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 6 Şubat depremlerinde aynı kesimlerin nasıl tavır aldıklarını herkesin gayet iyi hatırladığını belirterek, bu kesimlerin AFAD başta olmak üzere devletin kurumlarına karşı çok yoğun bir linç kampanyası yürüttüklerini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Tamamı yalan ve çarpıtma üzerinden resmî kurumlarımız, gönüllü kuruluşlarımız, sahada canla başla çalışan askerimiz, polisimiz, yardım ve kurtarma görevlilerimiz fütursuzca eleştirildi. Vicdanları yaralayan ithamların muhatabı oldu. Daha sonra bu kirli kampanyayı, sırf oy tercihlerinden dolayı depremzedelerimizi hedef alacak, onlara hakaretler savuracak kadar ileriye götürdüler. Oysa toplam 14 milyon insanımızı ve 11 ilimizdeki 7 bin mahalle ve köyü etkileyen bu depremler, son bir asırda maruz kaldığımız en ağır tabii affetti.”

“BUGÜNE KADAR 80 BİNE YAKIN KONUTU VE KÖY EVİNİ HAK SAHİPLERİNE TESLİM ETTİK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, asrın felaketi olarak nitelenen depremlerde 680 bini konut, 170 bini iş yeri olmak üzere toplam 850 bin bağımsız bölümün kullanılamaz hâle geldiğini anımsattı.

Depremin şehirlere yol açtığı maddi hasarın toplamının 104 milyar doları geçtiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Aramızdan ayrılan 53 binden fazla kardeşimizin acısı yüreklerimizde hiç dinmeyecek. Rabb’im, afetlerde kaybettiğimiz tüm kardeşlerimize rahmet ve merhamet eylesin” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kovid-19 salgınıyla başlayan, ardından savaşlarla katmerlenen ekonomik zorlukların, depremin omuzlarına bindirdiği yükle daha da ağırlaştığını dile getirdi.

Bu zorluklara rağmen asrın felaketinin üstesinden asrın birlikteliğiyle geldiklerini ve geleceklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugüne kadar 80 bine yakın konutu ve köy evini hak sahiplerine teslim ettik. Her ay 10-15 bin konutun teslimatını yaparak, yıl sonuna kadar bu rakamı 200 bine ulaştırmayı hedefliyoruz” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 6 Şubat depremlerinin Türkiye açısından bir kırılma noktası olduğunu ifade ederek deprem öncesinde son 21 yılda afete hazırlık bakımdan attıkları her olumlu adımın faydasını, çok net bir şekilde gördüklerini söyledi.

“VATANDAŞLARIMIZIN EN ZOR GÜNLERİNDE DEVLETİMİZ TÜM KURUMLARIYLA SEFERBER OLMUŞTUR”

Afet yönetiminin daha önce farklı kurumların uhdesinde olduğunu anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu da özellikle afet anında ciddi koordinasyon sorunu olarak ortaya çıkarıyordu. Söz konusu görevleri bir araya toplayarak 2009 senesinde Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığını yani AFAD’ı kurduk. Devletimizin ilgili tüm kurumlarını afet öncesi ve sonrası süreçlere dâhil ederek, koordinasyon ve iş birliğini güçlendirdik. Bugün vatandaşlarımız AFAD’ı, UMKE’si, Kızılayı, polisi, jandarması, sosyal yardım uzmanıyla en sıkıntılı günlerinde devletini yanında buluyor” diye konuştu.

Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün, özellikle orman yangını, sel ve taşkınlarla mücadelede vazgeçilmez roller üstlendiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Van, Elazığ, İzmir ve Maraş depremlerinden Manavgat orman yangınına, Batı Karadeniz ve Kumluca’daki sel baskınlarından diğer tabii afetlere kadar vatandaşlarımızın en zor günlerinde devletimiz tüm kurumlarıyla seferber olmuştur. Bize örnek gösterilen batılı ülkelerin aylar boyunca yapamadığı işleri, bizim kurumlarımız, hamdolsun, günler içinde tamamlamaktadır. Zaman zaman ortaya çıkan sorunları da hızla çözüme kavuşturuyoruz.”

“KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJELERİYLE ÜLKENİN DÖRT BİR YANINDA 3,3 MİLYON KONUTUN İNŞASINI TAMAMLADIK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kurumsal kapasitenin güçlendirilmesi yanında TOKİ vasıtasıyla dayanıklı, modern, sağlam binalar inşa ettiklerini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: “2003 yılından bu yana TOKİ tarafından yapılan bina sayısı 1 milyon 351 bini aşıyor. Kentsel dönüşüm projeleriyle ülkenin dört bir yanında 3,3 milyon konutun inşasını tamamladık. Muhalefetin haksız eleştirilerine maruz kalan TOKİ binalarımız, 6 Şubat depremlerinden alnının akıyla hamdolsun çıkmıştır. 6 Şubat’ta yıkılan tüm binaların yüzde 90’ından fazlası, 1999 yılı öncesinin inşaat standartlarında yapılanlardı. Tünel kalıp sistemlerinin ve sismik izolatörlerin ne kadar hayati öneme sahip olduğu bir kez daha anlaşılmıştır. Aynı durum sel, taşkın, su baskını ve heyelan gibi yüreklerimizin yandığı diğer felaketler için de geçerlidir. Doğrudan dere yatağına inşa edilen bir binanın, yüzde 100 güvenli olduğunu kimse söyleyemez. Temizliği ve ıslahı vaktinde yapılmayan dereler, ciddi risk taşıyor demektir. Tabiatla uyumlu bir yapılaşma, şehirleşme ve yaşam tarzı yerine, tabiata ters bir anlayışla hareket edildiğinde bedel ödemek, maalesef, kaçınılmaz hâle geliyor.”

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ile Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’nın sayıları detaylı olarak paylaştığını; karşı karşıya olunan risk ve tehditleri açıkça ifade ettiğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugüne kadar DSİ tarafından inşa edilen 10 bin 765 tesisle toplam 20 milyon dekar alanda taşkın kontrolü sağladıklarını dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Buna rağmen ülkemizde son 3 yılda, 386’sı Karadeniz’de olmak üzere toplam bin 500 adet sel, su baskını ve taşkın meydana geldi. Bu afetlerde, gerçekten üzülerek ifade ediyorum, 113 insanımız hayatını kaybederken 405 kardeşimiz de yaralandı. Sadece taşkınlardan dolayı oluşan fatura, 4 milyar doları bulmaktadır. Geldiğimiz noktada şu hakikati çok net bir şekilde görebiliyoruz. Şayet yuvalarımızda gönül rahatlığıyla oturmak; şehirlerimizde güven içinde yaşamak; köylerimizde, yaylalarımızda endişesiz hayat sürmek istiyorsak hem tabiata saygılı olmak hem de gereken tedbirleri almak mecburiyetindeyiz” değerlendirmesini yaptı.

“BİZİM BÜTÜN DERDİMİZ İNSANIMIZI YAŞATMAKTIR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, afet öncesi yapılan 1 birim harcamanın, afet sonrası ortalama 15 birime karşılık geldiğini akıldan çıkarılmadan hareket edilmesinin şart olduğunu vurgulayarak, “Diğer türlü, Allah korusun, tarihin tekerrür etmesine mani olamayız. Bunun için sadece kurumsal kapasitenin ve iş birliğinin güçlendirilmesi yeterli değildir. Başta deprem olmak üzere ülkemizin doğal afetlere hazırlık noktasındaki eksikleri de süratle giderilmelidir. Nüfusunun yüzde 71’i deprem riski yüksek yerlerde ikamet eden Türkiye’miz için kentsel dönüşüm çalışmaları tercihten öte zorunluluktur” dedi.

Bilim adamlarının her gün deprem konusunda uyarılarda bulunduğunu ve önceki hafta Tokat’ın 5,6 büyüklüğünde bir depremle sarsıldığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Deprem İstanbul’umuz için bir beka meselesi hâline gelmişken yani deprem gerçeği kendini sürekli hatırlatırken hiçbirimizin dönüşüm projelerini geri plana itme, önemsiz hâle getirme lüksü yoktur. Ülke ve millet meselesinin siyasi partisi olmaz. Afetlere hazırlık, bizim nazarımızda siyaset üstü bir konudur. Açık söylüyorum, bizim bütün derdimiz insanımızı yaşatmaktır. Bizim amacımız, vatandaşımıza müreffeh bir gelecek sunmak. İhmalden, siyasi rekabetten, tembellikten veya para hırsından dolayı daha fazla acı çekmek, daha fazla yıkım ve gözyaşı görmek istemiyoruz. Hükûmet olarak kentsel dönüşüm, sel ve taşkın riskini azaltma, dere ıslahı, ağaçlandırma gibi insanlarımızın can ve mal emniyetini sağlayacak her türlü projeye gereken desteği vereceğimizin bilinmesini istiyorum.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AFAD-DSİ Sel ve Taşkın Risk Azaltma Protokolü’nün hayırlara vesile olması temennisinde bulunarak, sözlerini, “AFAD Başkanlığımıza ve Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğümüze başta afetlere hazırlık çalışmaları olmak üzere milletimize karşı görevlerinde başarılar temenni ediyorum. Rabb’im, ülkemizi ve milletimizi her türlü afetten, musibetten, görünür-görünmez tüm kazalardan korusun, diyorum. Afetlerde ve insani krizlerde fedakârca görev yapan AFAD ve DSİ teşkilatımızın tüm mensuplarına şükranlarımı sunuyorum” diye tamamladı.

DAHA FAZLA HABER

Bürokrat

“Hollanda ile ticari ve ekonomik ilişkilerimiz derinleşerek güçleniyor”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hollanda Başbakanı Rutte ile düzenlediği ortak basın toplantısı

Genç Gazeteciler

HABER BURADA

on

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hollanda Başbakanı Rutte ile düzenlediği ortak basın toplantısında yaptığı konuşmada, “Görüşmelerimizde ülkelerimiz arasındaki çok boyutlu iş birliğini gözden geçirdik. İkili münasebetlerimizi daha ileri seviyelere taşıma kararlılığımızı teyit ettik. Ticari ve ekonomik ilişkilerimiz derinleşerek güçlenmeye devam ediyor” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Hollanda Başbakanı Mark Rutte Vahdettin Köşkü’nde baş başa görüşmelerinin ardından ortak basın toplantısı düzenledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerinin başında, Hollanda Başbakanı Rutte’yi, heyet üyelerini ve basın mensuplarını selamladı.

Hollanda Başbakanı Rutte’yi ve heyetini İstanbul’da misafir etmekten büyük memnuniyet duyduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye-Hollanda Dostluk Anlaşması’nın 100’üncü, İş Gücü Anlaşması’nın ise 60’ıncı yılını idrak ediyoruz. Böyle bir dönemde gerçekleşen ziyaret ikili ilişkilerimiz açısından ayrı bir anlam taşıyor” diye konuştu.

“İKİLİ TİCARETİMİZ GEÇTİĞİMİZ SENE 13 MİLYAR DOLARI BULDU”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, iki ülke arasındaki münasebetlerin geçmişinin 400. yılı aştığını anımsatarak, şöyle devam etti: “Görüşmelerimizde ülkelerimiz arasındaki çok boyutlu iş birliğini gözden geçirdik. İkili münasebetlerimizi daha ileri seviyelere taşıma kararlılığımızı teyit ettik. Ticari ve ekonomik ilişkilerimiz derinleşerek güçlenmeye devam ediyor. Hollanda, Türkiye’deki en büyük yabancı yatırımcı ülke konumundadır. Girişimcilerimiz ise Hollanda’da 6 milyar avro değerindeki yatırımlarıyla yaklaşık 80 bin kişiye istihdam sağlıyor. İkili ticaretimiz geçtiğimiz sene 13 milyar doları buldu. Bu rakamı ilk aşamada 15 milyar dolara, ardından da 20 milyar dolara çıkarmayı hedefliyoruz. Savunma sanayi, yeşil ve dijital dönüşüm ile enerji sektörlerinde tesis edeceğimiz yeni ortaklıklar bu hedefe ulaşmamıza yardımcı olacaktır.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği’nin güncellenmesine yönelik çalışmaların bir an önce başlatılmasının önemli olduğunu belirterek Türkiye olarak bu duruma atfettikleri ehemmiyete görüşmede bir kez daha dikkati çektiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa Birliği’nin Türkiye’yle ilişkilerini, hakkaniyet ve stratejik perspektifle ele alması noktasında Hollanda’nın desteğini beklediklerini dile getirdi.

“GAZZE’DE DEVAM EDEN KATLİAMLARIN DURDURULMASI VE KALICI ATEŞKESİN TEMİNİ BÜYÜK ÖNEM ARZ EDİYOR”

Hollanda Başbakanı Rutte ile başta Gazze ve Ukrayna özelinde ortak güvenliği ilgilendiren gelişmeler hakkında da fikir alışverişinde bulunduklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Gazze’de devam eden katliamların durdurulması ve kalıcı ateşkesin temini büyük önem arz ediyor. Ateşkes ve insani yardımların Gazze’ye kesintisiz ulaştırılması hususunda İsrail yönetimine daha fazla baskı yapılması gerekiyor. Bölgeyle temaslarında ateşkes, barış ve istikrar için gereken adımların atılması yönündeki beklentilerimizi vurguladık. Terörle mücadele konusu da istişarelerimizin en öncelikli başlıklarından biriydi. Türkiye’nin bölücü terörle mücadele noktasında ödediği ağır bedeller ortadadır. Aralarında çocukların, kadınların, sivillerin ve güvenlik güçlerimizin olduğu binlerce vatandaşımızı PKK’nın saldırılarında kurban verdik. Müttefiklik hukukuna uygun biçimde PKK ve uzantıları başta olmak üzere hiçbir terör örgütüne müsamaha gösterilmemesi gerektiğini ifade ettim.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, temmuz ayında Washington’da gerçekleştirilecek NATO Devlet ve Hükûmet Başkanları Zirvesi ile hazırlıklarının da gündemlerinde yer aldığını belirterek, ittifak içerisindeki dayanışmayı ve müttefikler arasındaki insicamı sağlamanın öncelikle NATO Genel Sekreteri’nin görevi olduğunu ve bu kapsamda bu göreve aday olan Hollanda Başbakanı Rutte ile yeni NATO Genel Sekreteri’nde ne tür hasletleri görmek istediklerini paylaştıklarını ifade etti.

Müstakbel genel sekreterin, NATO’nun Avrupa Atlantik Güvenliği’nin sağlanmasındaki asli konumunun korunmasına öncelik vermesi gerektiğini beklediklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Ayrıca müttefikler arasındaki savunma sanayi alanındaki yaptırım, kısıtlama ve engellemelerin ortadan kaldırılmasında, tıpkı Sayın Stoltenberg gibi yoğun ve güçlü çaba sarf edilmesi şarttır. Bu hususları genel sekreterlik için adaylığını açıklayan Romanya Cumhurbaşkanı Sayın Iohannis’le ayrıca geçtiğimiz hafta talebi üzerine yaptığım telefon görüşmesinde paylaştım. Bu sürece, kararımızı stratejik akıl ve hakkaniyet çerçevesinde vereceğimizden kimsenin şüphesi olmasın.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hollanda Başbakanı Rutte’ye ziyaretleri için bir kez daha teşekkür ettiğini sözlerine ekledi.

HOLLANDA BAŞBAKANI RUTTE: “NATO’NUN GÜNEY KANADININ TÜRKİYE’NİN LİDERLİĞİNE İHTİYACI VAR”

Hollanda Başbakanı Rutte de konuşmasında görüşmede, gündemde yer alan konuların ele alındığını söyleyerek ikili nitelikte konular olduğunu ancak jeopolitik önem taşıyan meselelerin de konuşulduğunu kaydetti ve “Türkiye belirleyici bir rol oynuyor. Bunu yaparken de Gazze’deki durumu çözmeye yönelik çabalar sarf ediyor. Aynı zamanda Ukrayna’daki bu korkunç savaşla ilgili de çabaları var. O bakımdan siz önemli bir rol oynamaktasınız” diye konuştu.

Türkiye’nin bu ihtilafları çözüme kavuşturma gayreti içerisinde olduğunu vurgulayan Hollanda Başbakanı Rutte, “Türkiye jeopolitik bir aktör. Türkiye’nin (bölgede) çok etkisi var” dedi.

Hollanda Başbakanı Rutte, Türkiye ve Hollanda ilişkilerinin uzun yıllara dayandığını dile getirerek, görüşmede Gazze ve Ukrayna dahil olmak üzere birçok meselenin konuşulduğunu aktardı.

NATO Genel Sekreterliğine adaylığının söz konusu olduğunu söyleyen Hollanda Başbakanı Rutte, şunları kaydetti: “Türkiye NATO’da çok önemli bir müttefik. ABD’nin ardından Türkiye NATO bünyesindeki en büyük ikinci askerî gücü temsil ediyor. Türkiye zorlu bir bölgede, zor komşuları olan bir coğrafyada yer alan bir ülke. Maalesef gündeminde terörizm var.”

Görüşmede terörle mücadelenin de ele alındığını kaydeden Hollanda Başbakanı Rutte, “Bütün bu bölgede ve genel transatlantik ilişkilerinin istikrarı bakımından NATO’nun güney kanadının Türkiye’ye ihtiyacı var, Türkiye’nin liderliğine ihtiyacı var” ifadesini kullandı.

Hollanda Başbakanı Rutte’nin konuşmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni yolculuğunda kendisine başarılar diledi.

DAHA FAZLA HABER
REKLAMLAR

HABER BURADA

Bürokrat16 saat önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan, UID Kapasite Geliştirme ve Eğitim Çalıştayı katılımcılarını kabul etti

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Uluslararası Demokratlar Birliği (UID) Kapasite Geliştirme ve Eğitim Çalıştayı katılımcılarını Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Sergi Salonu’nda kabul etti....

Dünya23 saat önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP Genel Başkanı Özel’i kabul etti

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel’i AK Parti Genel Merkezi’nde kabul etti.

Bürokrat3 gün önce

“Sendikal haklar ve özgürlükler alanında 21 yılda tarihî nitelikte pek çok adım attık”

“1 MAYIS’IN İŞÇİ BAYRAMI OLARAK KUTLANABİLMESİNİ TEMİN ETTİK”

Dünya4 gün önce

“Ülkemiz için kentsel dönüşüm çalışmaları tercihten öte zorunluluktur”

“BUGÜNE KADAR 80 BİNE YAKIN KONUTU VE KÖY EVİNİ HAK SAHİPLERİNE TESLİM ETTİK”

Bürokrat1 hafta önce

“Hollanda ile ticari ve ekonomik ilişkilerimiz derinleşerek güçleniyor”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hollanda Başbakanı Rutte ile düzenlediği ortak basın toplantısı

Bürokrat1 hafta önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hollanda Başbakanı Rutte ile görüştü

"Türkiye'ye Hoş Geldiniz"

Bürokrat1 hafta önce

“Elimizdeki tüm imkânlarla Filistin’in yanında olmaya devam edeceğiz”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Parlamenterler Arası Kudüs Platformu 5. Konferansı’nda yaptığı konuşmada, “Gazzeli kardeşlerimizin yaşadığı dramların gündemden düşürülmemesi noktasında hepimiz çaba harcamalıyız....

GENÇ1 hafta önce

“Almanya ile ticaret hacmimizi 60 milyar dolar seviyesine ulaştırmayı hedefliyoruz”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier ile ortak basın toplantısı

Bürokrat1 hafta önce

Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde

"Türkiye'ye Hoş Geldiniz"

Bürokrat1 hafta önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM’de 23 Nisan resepsiyonuna katıldı

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) açılışının 104. yıl dönümü

REKLAMLAR
Mayıs 2022
P S Ç P C C P
 1
2345678
9101112131415
16171819202122
23242526272829
3031  
REKLAMLAR

GENÇ BÜROKRAT

seers cmp badge