Connect with us

Dünya

Cumhurbaşkanı Erdoğan, CNN TÜRK-Kanal D ortak yayınına katıldı

Genç Gazeteciler

HABER BURADA

on

CNN TÜRK-Kanal D ortak yayınına katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dış siyasetteki mücadele alanları, iç politikadaki tartışmalar, gündeme dair gelişmelerle ilgili olarak Fulya Kalfa moderatörlüğünde, Ahmet Hakan, Hande Fırat, Abdulkadir Selvi ve Zafer Şahin’in sorularını cevapladı.

“Millî Güvenlik Kurulu’nda (MGK) terörle mücadele masaya yatırıldı. Mersin’de polisevine bir saldırı oldu. Bu saldırıyı gerçekleştiren teröristlerden Dilşah Ercan’ın CHP’nin hazırladığı ‘Tutuklu Gazeteciler Raporu’nda yer aldığı ortaya çıktı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, saldırıda şehit olan polis Sedat Gezer’e Allah’tan rahmet diledi.

Gezer’in ailesine ve Türk milletine başsağlığı dileklerini ileten Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaralı polise ise şifalar temenni etti.

Şehit Gezer başta olmak üzere diğer polis ve bekçilerin saldırı sırasında kahramanca bir mücadele verdiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, teröristlerin elinde kalaşnikof varken şehit Gezer’in tabancasıyla kendisini yere atması ve orada iki teröristin etkisiz hâle getirilmesinin, kahramanlıklarının yanı sıra eğitimlerinin de ne denli başarılı olduğunu gösterdiğini söyledi.

“BU OYUNA GELMEYECEĞİZ”

CHP’nin bu teröristlerden birini gazeteci diye geçmişte savunduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları kaydetti: “Çünkü bunlar daima bizim önümüze çıkıyor. İşte şu anda gazetecilerden hapiste olanlar var. İşte bunlara yönelik herhangi bir olumlu yaklaşımımız yok. İçeride, dışarıda bunlarla karşı karşıya oluyoruz. Terör örgütü ve siyasi uzantısı malum parti yerine, devletin söylediğine eğer kulak verselerdi, böyle ibretlik ve utanılacak hâllere düşmezlerdi. Ama maalesef açık söyleyeceğim, bunlarda utanacak yüz yok. O hapistekilerin de iddia edildiği gibi gazeteci değil, terörist olduğunu biz en baştan beri söyledik ve hâlâ da söylüyoruz. Ama bunlarda yüz yok. Yargı bunları terörist oldukları için cezalandırıyor, mahkûm ediyor veya tutukluyor. Şimdi bunu bir defa görmemiz lazım. Resmî internet sitelerinde de bu ‘tutuklu gazeteci’ diye gösterdikleri raporu hâlâ maalesef gezdiriyorlar. Demek ki hâlâ bu teröristin de bunlar arkasındalar. Yani bundan vazgeçmiş değiller. Bir de o uydurma raporda bu teröristin sırt çantasında kamera, fotoğraf makinası taşıdığı detayını da yazmışlar. Yazanlar kim? Yine malum ana muhalefetin belli yerlere yerleştirdiği kişiler.”

Teröristlerin saldırıyı sırt çantasında taşıdıkları kalaşnikofla yaptığına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “O sırt çantasında taşıdığı bombayı patlatarak kendini de katletti. Bunların Türkiye’ye kara çalmak için hazırladıkları uydurma raporda savundukları işte bu teröristler. Bunların yaptığı hükûmet eleştirisi değil, devlet düşmanlığı derken işte ben bunu kastediyorum. CHP bir millî güvenlik sorunudur. İşte bütün bunları söylerken kastım da bu. Bu oyuna gelmeyeceğiz” diye konuştu.

“CHP, ‘O zaman bunun terörist olduğunu bilmiyorduk, bilmeyebilirdik.’ şeklinde bir savunma yaptı. Bu, sizin için inandırıcı oldu mu?” sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan şu cevabı verdi: “Bunun zaten inandırıcılığı, her şeyi bu olayla beraber ortaya çıkmış oldu. Bundan sonraki süreçte şu anda içeride olan, CHP’nin bunların arkasında durması ve diğer yandaş malum partinin de bunların arkasında durmasının kıymetiharbiyesinin olmadığı ortaya çıkıyor. Bunlara çok dikkat etmek lazım. Bunların muhakkak terörle bir iltisakı, dağla bağlantıları var. Bunu bileceğiz, adımı da buna göre atacağız. Yani şu anda Edirne’de tutuklu, mahkûm olanların durumu da aynı. Bunlar Diyarbakır’da 50 küsur suçsuz evlatlarımızı… Yine bunlar yaptıkları ‘Sokağa çıkın, dökülün’ demek suretiyle onların ölümüne neden olmadılar mı?”

“Tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ı mı kastediyorsunuz?” sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan “Tabii” karşılığını verdi.

“CHP’nin ‘belli yerlere yerleştirdiği kişiler’ dediniz. Bununla neyi kastettiniz?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Parti içi makamlar, grup başkanvekili vesaire” cevabını verdi.

“ADALARI SİLAHLARDAN ARINDIRMALARI ŞART”

“Türkiye’nin bir İHA’sı, Yunanistan’ın hemen dibimizdeki Sisam ve Midilli adalarına ABD’nin verdiği zırhlı araçları yerleştirdiğini tespit etti. Bu, Lozan’a ve uluslararası anlaşmalara aykırı bir durum. Bir suçüstü durumu var. Siz sürekli ‘Bunu yapmaktan vazgeçin.’ dediniz, hatta sert mesajlar da verdiniz ama dinlemiyorlar. Ne yapmayı düşünüyorsunuz?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “ABD, her şeyden önce NATO’da beraber olduğumuz ülkeler arasında adil davranmıyor. Yunanistan, NATO’da beraber olduğumuz bir ülke ama Türkiye de NATO’da, beraber olduğumuz bir ülke” değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye’nin NATO’daki durumuyla Yunanistan’ın NATO’daki durumunun mukayese edilir bir yanının olmadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin hem yaptığı ödemelerle hem de Kara Kuvvetleri ve verdiği güçle NATO’da ilk beş içerisinde yer aldığına dikkati çekti.

“Amerika’nın bu adalara, gerek Midilli’ye gerek Sisam’a bu kadar yüklü silah, mühimmat, araç gereç göndermesi kabul edilebilir bir şey değil” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “ABD’nin son zamandaki bunlara vermiş olduğu zırhlı araçlar, bunları buraya konuşlandırmaları falan bütün bunlar İHA’larla tespit edildi. Tabii bunları tespit etmekle kalmadık. Amerikan zırhlıları nihayetinde bizi tehdit etmek için kullanılıyor. Ama bunlara sorduğunuz zaman ne diyorlar? ‘Biz, bunları Rusya için kullanıyoruz, kullanacağız. Bunun için burada böyle bir konuşlanma yapmış bulunuyoruz’. Amerika’ya diyoruz ki Türkiye gibi bir müttefik bulamazsın. İşine geldiği zaman bunu böyle söylüyorsun. Yine Amerika’ya ve Yunanistan’a gerekli uyarıları Dışişleri Bakanlığımız vasıtasıyla yaptık. Birleşmiş Milletlere son mektubumuzu da 17 Eylül’de gönderdik. Durumdan haberdar edelim, sonra bize şunu söylemesinler, ‘Siz bizi haberdar etmediniz.’ Yunanistan bu meseleyi yok sayıyor ve görüşmeden de kaçıyor. Burada bir şey çok önemli. Buralar, hukuki ifadesiyle gayriaskerî adalar. Biz, burada uluslararası yargı yolunu bunların tıkadıklarını görüyoruz. ‘Uluslararası hukuktan yanayım.’ diyorsan neden görüşmeden, mahkemeden kaçıyorsun? Bu adaları silahlardan arındırmaları şart. Lozan’a göre buralar özel bir statüye tabi.”

Yunanistan’da toplam dokuz Amerikan üssünün bulunduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim, Amerika’dan beklentimiz, Yunanistan’ı yanlış hesaplara sokmaması ve uluslararası kamuoyunun manipüle edilmesine müsaade etmemesidir. Şu anda biz, bütün bu olup bitenleri adım adım takip ediyoruz” dedi.

“KIBRIS TÜRK HALKININ GÜVENLİĞİ İÇİN HER TÜRLÜ TEDBİRİN ALINACAĞINI HERKESİN BİLMESİ GEREKİR”

Bugünkü Millî Güvenlik Kurulu Toplantısı’ndan sonra yapılan basın açıklamasının bunları içerdiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları kaydetti: “Amerika’nın Güney Kıbrıs’a yönelik silah ambargosunu kaldırmasının da ne içerik bakımından ne de zamanlama bakımından izahı yoktur. Rum-Yunan ikilisinin Doğu Akdeniz’de barış ve istikrarı tehdit eden adımlarını görmezden gelen, hatta teşvik eden Amerika, bu adımıyla adada bir de silahlanma yarışına yol açacaktır. Biz duracak mıyız? Duramayız. Biz de ne yapıyoruz? Tabii ki Kuzey Kıbrıs’ta ne gerekiyorsa bu konuda bu adımları attık, atıyoruz ve atacağız.”

“Asker ve silah sevkiyatı mı yapılıyor?” sorusunu Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hayır, asker en kolayı. Şu anda 40 bine yakın bizim orada askerimiz var. Ama bunun dışında da şu anda orada bizim silah, mühimmat, araç, gereç vesaire, bu konularda da hem kara hem hava hem deniz bütün bunlarla ilgili adımlarımızı atıyoruz. Bu son adımın da cevapsız kalmayacağını, Kıbrıs Türk halkının güvenliği için her türlü tedbirin alınacağını herkesin bilmesi gerekir” diye yanıtladı.

“ABD’nin Kıbrıs’la ilgili ambargoyu kaldırmasına karşı mı söylüyorsunuz bunu?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tabii, o var ama anlaşılan şu ki Amerika ambargoyu kaldırsa da kaldırmasa da maalesef attığı adımlarla ‘Türkiye sen ne yaparsan yap.’ Bunu diyor” ifadesini kullandı.

“Limana askerî savaş gemilerinin girecek olmasını nasıl değerlendirdiniz? Türkiye’ye tehdit mi bu?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Lozan’a baktığımız zaman buralar silahtan ari olan adalardır. Ama silahtan ari olması gereken bu adalara Amerika maalesef ne Lozan’ı dinliyor ne bu noktada Paris’i dinliyor, bunların hiçbirisini dinlemeden bu adımları attı, atıyor” dedi.

“ESİRLERİN TAKASI OLAYI BAŞARILI BİR ŞEKİLDE SONA ERDİ”

Birleşmiş Milletler 77. Genel Kurulu temasları ile Türkevi’ndeki yabancı devlet başkanları ve başbakanları ile görüşmelerinin sorulması üzerine Cumhurbaşknaı Erdoğan, “Yani istisnasız söylüyorum, görüştüğüm devlet başkanları olsun başbakanları olsun senatör ve milletvekilleri olsun hepsi de istisnasız şu ifadeyi kullandılar; ‘Rusya-Ukrayna arasındaki arabuluculuğunuz her türlü takdirin üstündedir, bir taraftan, tahıl koridorunun çalışması bir diğer taraftan gübre olayı ama en önemlisi de 200 esirin takası.” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya ve Ukrayna arasındaki esir takasına çok önem verildiğini, özellikle Rusya’nın, Rusya yanlısı ana muhalefet partisi Yaşam İçin Muhalefet Platformu’nun lideri Viktor Medvedçuk’a çok önem verdiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Belki siz de izlemişsinizdir, Medvedçuk’un hanımı televizyon ekranlarından bize çağrıda bulunmuştu, ‘ne olur Erdoğan kocamı kurtar.’ Şimdi yaptığım tüm görüşmelerde Sayın Putin bana bunu hep hatırlattı. Biz de elimizden gelen gayreti göstererek, Sayın Zelenskiy ile de bu konuları görüşerek gerek Medvedçuk gerekse bu diğer esirlerin takası olayı hamdolsun başarılı bir şekilde sona erdi. Şu anda bundan sonraki süreç de var, bundan sonraki süreci de bizim gayet iyi yönetmemiz lazım” değerlendirmesini yaptı.

“Barış için hala umut var mı?” sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu cevabı verdi: “Yani ben umutsuz değilim ama böyle de hemen bir anda bir netice alırız dersek o da hayal olur. Örneğin şu anda dört tane şehirde yapılan referandum olayı. Şimdi bu referandum olayı neyi getiriyor, sıkıntıyı getiriyor. Yani keşke böyle bir referanduma gidilmeseydi de bütün bunları bir diplomasi yoluyla çözebilseydik veya çözebilseydiler ama maalesef bu olmadı. 2014’te de biliyorsunuz benzer bir durum Kırım ile ilgili olmuştu. Mesela Kırım ile ilgili konuda da başarılı olamadık yani ben o zaman yine Sayın Putin’e ‘Burada bizim soydaşlarımız var, yani Kırım’la ilgili olarak bu attığınız adım doğru değil.’ demiştim ama netice alamadık.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile bugün yaptığı telefon görüşmesinin sorulması üzerine, “Zelenskiy de bu dört tane bölge ile ilgili desteklerimizi istiyor. Yani bu konuda Sayın Putin’le görüşerek Sayın Putin’i ikna etmemizi istiyor. Şimdi yarın bakalım arkadaşlar bağlantıları kuracaklar, inşallah Sayın Putin ile yarın bu konuları şöyle etraflıca bir ele almayı düşünüyorum” dedi.

TAHIL KORİDORU ANLAŞMASI

Tahıl koridoru anlaşmasının hatırlatılması ve Rusya’dan gübre tedarikine ilişkin soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Bunlar da gündemimizde. Şimdi biliyorsunuz şu ana kadar daha çok Ukrayna tarafından gelen tahıl vardı. Bu tahılda da şu an 5 milyon tonu aşmış vaziyetteyiz ama gübre olayında daha çok ağırlıklı olarak Rusya tarafı önem arz ediyor. Onlarla da bu konuları görüşüp oradan da eğer gübre konusunu çözebilirsek, özellikle yani tarımda gübreye ihtiyacı olan ülkeleri bu konuyla ilgili doyurmuş oluruz ve gübre ile beraber de oralara da bir bereket getirmiş oluruz diye düşünüyorum.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in tahıl konusundaki sözlerinin sorulması üzerine, şöyle devam etti: “Şimdi bütün mesele zaten orası, yani biz şu anda özellikle bu tahılı az gelişmiş garip gureba ülkelere nasıl aktarırız, hep bunun gayreti içinde olduk. Ne yazık ki mevcudun diyebilirim ki yüzde 80’i daha çok zengin ülkelere gitti. Şimdi zengin ülkelere gidince bu da ciddi manada Sayın Putin’i rahatsız etti ve bu son görüşmelerimizde gerek Özbekistan’da gerekse ondan önceki Tahran görüşmemizde de bunlar gündeme geldi. Temenni ederim ki bundan sonraki süreçte hedefimiz olan o, fakir fukara, garip gureba ve az gelişmiş ülkelere bunu göndermek, bunların ihracında başarılı olalım, neticeye varalım. Çünkü burada iki şey önem arz ediyor, tahıl ve gübre. Şimdi henüz Rusya’dan biz bu ürünleri çekmiş değiliz. Bugüne kadar daha çok Ukrayna tahılını aldık. Fakat şimdi öyle zannediyorum ki tahıl ve gübrede inşallah Rusya kanalı devreye girecektir.”

“RUSYA’NIN KISMİ SEFERBERLİK KARARI BİLE ENDİŞE VERİCİDİR”

Rusya-Ukrayna arasındaki savaşta nükleer bir tehdidin olup olmadığına ve bu konuyla ilgili Rusya Devlet Başkanı Putin ile görüşmesinde telkinde bulunup bulunmadığına dair bir soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Ben bunları düşünmek istemiyorum. Yani bir nükleer savaşa gitmenin bedeli, faturası bir felaket. Bunu hiç bırak konuşmayı, düşünmemek gerekir. Bunları zaten inşallah gündeme getirmeden diplomasi yoluyla bu işi çözmek, işin en isabetli bana göre adımı olacaktır. Biz de daha çok zaten buradan adım atalım diyoruz. Çünkü Ukrayna’nın işgal altındaki bazı bölgelerinde Rusya’ya katılım için referandum düzenlenmesi ve Rusya’nın kısmi seferberlik kararı bile endişe vericidir. Yani birileri demek ki işin hep bu yanından girdiler. Bu türden gelişmeler diplomatik sürecin canlandırılması çabalarını zora sokuyor ve istikrarsızlığın derinleşmesine de yol açıyor. Ukrayna’nın özellikle bu işgal edilen bölgelerinde yapılan bu referandum olayı eğer buradan ilhak kararı çıkarsa ki buradan endişeliyim, çıkabilir, çünkü tanıdığım Sayın Putin bir şeyi kafasına koyduysa bunu o şekilde yapar, böyle de bir durum var. Onun için yarınki görüşmemizi inşallah randevu verilirse çok çok önemsiyorum. Temennim o ki bu işi inşallah şu geldiği noktada bırakıp diplomasiyi devreye sokmuş olalım.”

TÜRKİYE’YE F-16 SAVAŞ UÇAĞI SATILMASI

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’ye F-16 savaş uçağı satılması konusundaki son duruma ilişkin soru üzerine de şunları kaydetti: “Bize verdikleri söz başta Sayın Biden bu konuda Demokratlar olarak kendi düşüncesinin F-16’ları ve diğer bütün parçalar, aksam, bunları vermekten yana olduğunu bize söyledi. Bu arada da yine özellikle savunma bakanım, muhatabı ile yaptığı görüşmelerde bu istikamette cevaplar alıyor, ‘Yani biz vermekten yanayız, işte Cumhuriyetçilerden destek alamıyoruz, onlar bu işe işte ters bakıyorlar’ filan. Bu seyahatte Cumhuriyetçilerden Lindsey Graham ve yine bir başka senatör de vardı, onlarla ayrı ayrı görüşmelerim oldu. O görüşmelerimde de bana olumlu cevaplar verdiler. Dediler, ‘Yani biz NATO’daki en önemli ortağımız olan Türkiye’yi bu noktada yalnız bırakamayız, elimizden gelen gayreti göstereceğiz.’ Farklı birkaç kişiyle daha yine görüşmelerim oldu. Onlar da Türkiye’ye karşı tavır içerisinde olan ismi burada vermeyeyim, kişi ve kişilerden bahsetti, ‘Onlarla da görüşmeler yapacağız ve bu görüşmelerle birlikte Türkiye’ye karşı bir hasmane tutum içerisinde olmanın doğru olmayacağını çünkü Türkiye NATO’da bizim çok çok önemli bir ortağımız dolayısıyla bu sorunu çözmemiz gerekir diyeceğiz.’ dediler. Biz de şu anda Sayın Biden’ın bize vermiş olduğu bu sözden hareketle hakikaten bunun neticesini bekliyoruz.”

“İyimser bir bekleyiş içerisinde misiniz” sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Evet” cevabını verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti heyetinin, Türkiye’ye F-16 satılması konusunda ABD Kongresindeki temaslarının sorulması üzerine, “Beraberdik, onlar kaldılar ve şu anda dönmüş olmaları lazım. Onlar da orada yine Senato ve Kongredeki bazı üyelerle, Cumhuriyetçi ve Demokrat onlarla bazı görüşmeleri yaptılar. Temennim odur ki inşallah NATO’nun da menfaatine olan böyle bir girişimde NATO da bizi yalnız bırakmayacaktır ve o da gerekli adımları atacaktır diye düşünüyorum” şeklinde konuştu.

“SURİYE’DE TERÖR ÖRGÜTÜ VARLIK GÖSTERDİĞİ MÜDDETÇE BİZİM ORADAKİ KARARLI MÜCADELEMİZ DEVAM EDECEKTİR”

Türkiye’nin Suriye’ye yönelik harekâtının gündemde olup olmadığı ve Şam rejimi ile MİT’in görüşmelerinin sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Suriye’de terör örgütü varlık gösterdiği ve millî güvenliğimizi tehdit etmeye devam ettiği müddetçe bizim oradaki kararlı mücadelemiz devam edecektir. Biz ondan taviz veremeyiz, sahada bu doğrultuda gerekli çalışmaları yapıyor her türlü tedbiri alıyoruz. Burada bizim için esas unsuru oluşturacak olan millî güvenliğimizdir. Yani millî güvenliğimizi tehdit eden ne varsa nerede olursa olsun bu dört nokta olabilir, beş nokta olabilir veya daha fazla olabilir, oralara karşı hani o ‘bir gece ansızın’ dediğimiz konu odur. Gerekli adımı atarız ve yapmamız gereken de neyse onu da yaparız. Çünkü bu mücadele ve çalışmalarımızı gerekli ve uygun gördüğümüz anda kapsamlı bir terörle mücadele harekâtına dönüştürmekten asla kaçınmayız. Nitekim bugünkü Millî Güvenlik Kurulu basın metninde de bunlara özellikle yer verdik. Biz bunların başarılı sonuçlarını gördük görüyoruz, biz esasında bölgedeki terörle mücadele gayretimizle sadece millî güvenliğimize yönelik tehditleri bertaraf etmiyoruz, bölgenin huzurunu da burada temin ediyoruz ve terörle mücadele arkadaşlar biliyorsunuz tek taraflı olmaz onun için karşı taraf da buna aynı şekilde olumlu yaklaşımda bulunması lazım ki netice alalım. Amerika ve Rusya’nın 2019 Ekim ayında vardığımız mutabakatları uygulaması gerekiyor. Sınırdan 30 kilometre güneye… Burada bir de PKK/YPG terör örgütü sınırımıza yakın bölgelerde bu mutabakatlara aykırı şekilde hâlen konuşlu, tatbikatlar yapıyor. Hatta hatta Kamışlı ve çevresinde bunlar eğitim alıyorlar. Şimdi bu gerçekler ortadayken, Amerika koalisyon güçleri ile beraber bu adımları atarken, biz nasıl NATO’da beraber olacağız. Bu duruma da kimse bizim sessiz kalmamızı bekleyemez.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şam ile görüşmelere ilişkin, “Şam ile ilgili olarak bizim istihbarat örgütümüz oralarla ilgili görüşmeleri yürütüyor ve bizler de istihbarat örgütümüzün aldığı neticeler üzerinden yol haritamızı belirliyoruz” ifadelerini kullandı.

“ULUSLARARASI ALANDA TÜRKİYE VİCDANIN SESİ OLUYOR”

“Suriyeli sığınmacıları oradaki güvenli bölgelere yerleştirme çalışmalarınız devam ediyor mu?” sorusuna, Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Suriye’nin kuzeyinde hedefimiz ilk etapta 100 bin, ikinci etapta bunları 250 bine çıkarmak. Buralarda briket evler yapıyoruz. Bu briket evlere Türkiye’deki mülteciler yavaş yavaş taşınmaya başladı. Bu briket evlerin altyapısı var. Artık çadırlar, yağmur, çamur yok. Altyapısıyla, her şeyiyle gayet güzel briket evler yaptık” cevabını verdi.

Briket evlerin 2+1 ve 1+1 şeklinde olduğunu, içerisinde banyo ve tuvalet bulunduğunu anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, evlerin güneş enerjisiyle ısındığını söyledi.

Suriyelilerin ülkelerine gönüllü ve güvenli, bunun yanında onurlu dönüşünü hazırlamak gerektiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Biz CHP’nin veya diğerlerinin söylediği gibi ‘Biz gelir gelmez bunları Suriye’ye süreceğiz.’ böyle bir şey diyemeyiz. Bizim ne medeniyetimizde ne kültürümüzde böyle bir durum söz konusu değil. Onun için de insani muamelemizi sürdüreceğiz. Biz Yunan’ın baktığı gibi de bakamayız, onların botları şişlemek suretiyle bunları Ege’de, Akdeniz’de nasıl gömdüklerini, nasıl onların boğulmasına zemin hazırladıklarını gördünüz, görüyoruz. Biz bu şekilde de bakamayız ve CHP’nin sayın başkanının yaklaşımıyla da yaklaşamayız. Onurlu bir şekilde kendileri ‘Yerler hazır, artık gidebiliriz, kendi topraklarımıza dönmek istiyoruz.’ dedikleri anda da kendilerini zorla burada tutmayız.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Briket evlerin yapımına sadece Türkiye mi para harcıyor? Uluslararası kanallardan bu evlerin yapımına yeterli miktarda finans sağlanıyor mu?” sorusu üzerine, briket evlerin finansörünün sadece Türkiye olduğunu, evleri sivil toplum kuruluşlarının gayretleriyle yaptıklarını söyledi.

Bir ara Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatının (AGİT) “Destek vereceğiz” dediğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hatta Sayın Merkel ile bu konuları görüşmüştüm, o da cüzi bir şeyden bahsetmişti. Hiçbir şey gelmedi. Görüyorsunuz şu anda bunlar bizim yaptıklarımız ve Suriyeliler buralara artık yavaş yavaş yerleşmeye de başladı. Şimdi bunların altyapısı da bir taraftan bitiyor. Oyun grupları, çocukların oynayacakları alanlar, onlar da buralarda yapılıyor ve bizim bildiğiniz bütün STK’larımız sağ olsun buralarda büyük bir gayretle, coşkuyla, inançla bu yatırımları gerçekleştirdiler. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığım konuşmada da bu konuya değindim. Biz evrensel adalet çağrımızı yinelemeye devam edeceğiz. Böylelikle uluslararası alanda Türkiye vicdanın sesi oluyor.” diye konuştu.

“ULUSLARARASI TOPLUMUN KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ’Nİ TANIMASI İÇİN ÇALIŞACAĞIZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığınız konuşmada Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınması çağrısı yaptınız. Buna dair yakın dönemde bir beklenti var mı?” sorusunu, “Biz diyoruz ki Kıbrıs Türk halkının 1959-60 anlaşmalarıyla teyit edilen müktesep haklarını, yani egemen eşitliğinin ve eşit uluslararası statüsü tescil etsin. Bu adadaki iki devletin eşit statüde müzakere masasına oturması demektir ve bunu başaracağız. Tabii bu eşitliği sağlama görevi de önce Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne düşer. Eğer Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi gerçekten adil davranırsa bu süreci hızlandırırız. Çünkü ben Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndan da netice alacağımıza inanıyorum” diye cevapladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1,5 yıldır Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden bu konuda hiçbir hareket görmediklerini, konseyin Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliğini, eşit uluslararası statüsünü teyit etmek için hiçbir adım atmadığını dile getirdi.

“Bunu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi yapamıyorsa o zaman Birleşmiş Milletler üyeleri Kuzey Kıbrıs Türkiye Cumhuriyeti’ni tanıyarak Kıbrıs Türklerinin müktesep haklarını teyit edebilirler” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunun için Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndaki hitabında, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınması için uluslararası topluma çağrıda bulunduğunu hatırlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu bir ön hazırlık. Çağrımızın arkasında duracak tüm kurum ve kuruluşlarımızla uluslararası toplumun Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanıması için çalışacağız. Uluslararası toplum bundan sonra çözümün yolunu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanıyarak açmalıdır diye düşünüyorum” dedi.

New York’ta da görüştükleri muhataplarına bu politikayı gerekçeleriyle anlattıklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, çabalarının sonuç vereceğine inandığını ifade etti.

TOKİ’NİN “İLK EVİM İLK İŞ YERİM PROJESİ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “TOKİ’nin 250 bin konut projesinde son durum nedir? Bu projelerde temeller ve kuralar ne zaman çekilecek? Taksitlerin sabit olmaması konusunda eleştiri var. Bununla ilgili düzenleme yapılabilir mi? Bu konut hamlesiyle alakalı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ‘Para toplamak için yapıyorlar’ dedi ve ardından da ‘Garanti versinler, destekleyeceğiz’ açıklamasını yaptı. Bu açıklamaları nasıl değerlendirirsiniz?” sorusuna şu cevabı verdi: “Sayın Kılıçdaroğlu’nun daireye ihtiyacı mı var? Garanti istediğine göre demek ki böyle bir ihtiyacı var herhalde. Şu anda böyle bir ihtiyaç varsa TOKİ’ye müracaat eder, bitmiş olan konutlardan da böyle bir imkân ona tanınabilir. Buyursun. Biz 1 milyon 250 bin TOKİ olarak konut yaptık. Biz ilk defa bu alana girmiyoruz ki. Biz bu adımı atmış, kendimizi ispatlamışız. Burada nice garip gureba, fakir fukara, asker, engelli buralardan konut aldılar. Hepsi de bu konutlarda ne kadar mutlu olduğunu bize ifade ediyor. 1-1,5 ay önce Esenler’de konut dağıtımı yaptık ve orada yine bir eve gittim, çaylarını içtik, mutluluklarını gördük. 3+1 konut. Kemal Bey, bak dürüst ol. Siyaset dürüstlüktür. Böyle enine boyuna aklına ne geliyorsa atmak değil. Biz şu anda bu attığımız adımla bir defa yeniden bir tarih yazıyoruz. Gençlerimizin başvuru sayısı 1 milyon 715 bin. Bak gençler bile bu işi senden iyi kavramış vaziyette. 5 milyona dayanan bir müracaat var ve projelerimizde ilk kazmayı inşallah 25 Ekim’de vuruyoruz. Bununla neyi anlatmak istiyorum? Derdimiz Türkiye’nin dört bir yanında, nerelerde TOKİ olarak konut yapımına başlayacaksak, hepsine aynı anda bir defa temelleri atalım, bu işi başlatalım istiyoruz. En kısa zamanda kura tarihlerimizi de açıklayarak bu adımları atacağız. Tabii bir şey daha şimdi yapma durumumuz var. O da şu, biliyorsunuz konut, arsa bir de gençlere yönelik olan adım. Şimdi ben ‘arsamı alır, evimi kendim yaparım.’ diyenlere yönelik de mevcut rakamı artırmak suretiyle belki bunu 1 milyona, belki daha fazlaya çıkarmak suretiyle, yine kuraya tabi tutmak suretiyle, istiyoruz ki biz vatandaşlarımıza bu sayıyı artırarak, böyle bir imkân tanıyalım. Rakam beşi yakalayınca şimdi bize yeni bir adım atmak, bu noktada yeni bir zemin hazırlamak için böyle bir adımı bakanımla da konuştuk, ‘bunu yapalım’ dedik.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Mevcut arsa için açtığınız bir imkân var. Bu imkâna talep var mı?” sorusunu, “Olmaz olur mu? Ondan dolayı bunları yapıyoruz zaten” şeklinde cevapladı.

“Arsayı alan kendi evini mi yapacak?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz altyapıyı yapacağız, o da evini yapacak” dedi.

Vatandaşın, yatay mimariye uygun olmak kaydıyla evini yapabileceğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Şu anda Çevre Şehircilik Bakanlığımız ekibiyle bütün buralarda araştırmaları yapıp, planlamayı yapacaklar. Bu planlamayı yaptıktan sonra da ‘hangi ilde ne kadar arsa’ biz takdim edeceğiz. Bunun adımını inşallah bu kura çekiminden önceye yetiştireceğiz. Şu anda çalışmayı, dün akşam Murat Bey’e talimatı verdim, dedim ‘Süratle bu çalışmaları başlat ve en kısa zamanda da inşallah bunun duyurusunu yapalım’, arsa alacak vatandaşlarımız hemen buraya yönelsinler ve onlarda da kura çekeceğiz malum, bu kuraya onları da tabi tutalım ve bu kurayla neresi kime çıkarsa o da orada yerini alsın.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, proje kapsamındaki arsa sayısına ilişkin, “1 milyon arsa. Fazla olabilir ama az olmayacak” bilgisini verdi.

TOKİ’nin “İlk Evim İlk İş Yerim Projesi”ne vatandaşların yoğun ilgi gösterdiğini, başvuruların 5 milyon sınırına yaklaştığını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, ilk başta başvuru sayısının bu kadar olacağını öngöremediklerini söyledi.

Geçen hafta yapılan kabine toplantısının ardından ikinci bir etabı seçimlerden sonra başlatabileceklerini açıkladığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Fakat şimdi şartlar bizi öyle zorluyor ki hiç olmazsa şimdi şu arsa ama arsanın da tabii altyapısını yaparak bunları verelim. Bunu da vatandaşımız kendisi yapsın. Tabii şimdi biz 500 bin sosyal konuta bir defa süratle başlayalım, bir taraftan bu arsalara vatandaşımız altyapısı yapılmış olarak gelsin girsin, o da kendi konutunu yapsın. Böylece 1,5 milyon oluyor. Biz şimdi bu arsaların adedini artırırsak, ha arttırmayı düşünüyoruz. Az önce de söyledim 1 milyon 175 bin toplu konutu biz yaptık, başkası değil. Daha önce de söyledik. Yani parasal olarak bizim bir sıkıntımız yok ve biz bunları yaparız” diye konuştu.

Kabine toplantılarından sonra vatandaşlara yönelik müjdelerin açıklandığının hatırlatılması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, öğrencilerden çiftçilere, ücretli çalışanlardan işverenlere kadar milletin bütün kesimlerinin yanında olduklarını, özellikle dar gelirli vatandaşlara yönelik kapsayıcı destekleri kesintisiz sürdürdüklerini ifade etti.

“BU YÜZYILIN ADI TÜRKİYE YÜZYILI OLACAK”

Yükseköğrenim yurtlarında kalan öğrencilere verilen günlük beslenme yardımını 25 liradan 60 liraya çıkardıklarını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, yükseköğrenim yurtlarının kapasitesini 850 bine yükselttiklerini kaydetti.

Öğrencilerin beslenme yardımını aylık 750 liradan bin 800 liraya yükselttiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Öğrenim kredisi borçlarının geri ödemelerinin sadece alınan ana para üzerinden yapılmasını da ne yaptık, açıkladık. Böylece kredi geri ödemelerinde toplam 26 milyar liranın üzerinde bir yükü gençlerimizin üzerinden kaldırdık” ifadesini kullandı.

Çiftçilere, elektrik faturalarını aylık ödeme yerine hasat sonrasında ödeme imkânı sağladıklarını, önceki dönemlere ait borçları için de beş yıla kadar vade ile hiçbir faiz işletilmeden geri ödeme imkânı getirdiklerinin müjdesini verdiklerini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, birçok tarımsal ürünün alım fiyatlarında bir önceki yıla göre önemli oranlarda artış yaparak bir kez daha üreticilerin yanında yer aldıklarını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2002’de sosyal amaçlı harcamalara bütçeden ayrılan kaynak 1,6 milyar lira iken, 2022’de ek bütçeyle birlikte bu rakamın 146 milyar liraya ulaştığının bilgisini verdi.

Dünyadaki olumsuz gelişmelere rağmen Türkiye ekonomisinin büyümeye devam ettiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çok daha açık, net söyleyeyim inşallah bu yüzyılın adını koyuyorum, Türkiye yüzyılı olacak. Dünyada şartlar ne getiriyor, ne götürüyor, Avrupa’da, Amerika’da durum nedir, görüyorsunuz. Ama Türkiye bu sıkıntıları yaşamadı, yaşamıyor. Eğer bugün yani 2’den 4’e, 6’ya Türkiye büyümesini gösterdiyse işte bu bir gerçektir. Türkiye bunu yakaladı. İç ve dış talebin katkısıyla yüzde 7,5 dengeli ve güçlü bir büyüme kaydettik. Bu büyümede ihracatın desteklediği, kuvvetli sanayinin yanı sıra turizmdeki olumlu gelişmelerin katkı sağladığı hizmetler sektörü de etkili oldu” değerlendirmesini yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2022’de küresel büyüme tahminleri dünya genelinde aşağı yönlü olmasına rağmen üretimi, yatırımı, ihracatı ve istihdamı merkeze alan Türkiye ekonomisinin ise büyümeye devam edeceğini vurguladı.

“YILBAŞINDAN İTİBAREN NETİCELERİNİ ALMAYA BAŞLAYACAĞIZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “2022 yılında büyümenin yüzde 5 seviyesinde gerçekleşmesini öngörüyorum. Tabii bu bir ortalama rakamdır, daha iyisi olacak ama daha kötüsü olmayacak” dedi.

Ekonomideki büyümenin vatandaşa ne zaman yansıyacağına ilişkin soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Ocaktan itibaren bunun emarelerini çok rahat göreceğiz. Bir defa enflasyondan önce şu anda faize bakıyorum. Şu an itibarıyla biz faiz oranını yüzde 12’ye indirdik. Buradan tüm yatırımcılara çağrımı yine yapıyorum, diyorum ki, ‘Eğer yatırımcıysan, bak kamu bankaları başta olmak üzere şu anda faiz 12’ye indi. Bundan sonra yukarı çıkma yok, daha aşağı inecek ve daha aşağı inmek suretiyle de bu enflasyonu da ne yapacak, onu da baskılayarak aşağı indirecek.’ Bir yatırımcı neyi arar? Yapacağı yatırımda düşük faiz arar. Şimdi bizim beşli başlığımız var, yatırım, istihdam, üretim, cari harcama noktasında özellikle oradaki büyümeyi arzu ettiğimiz istikamete getirmek. Şimdi bu beş başlıkla bir defa gel, yatırımını yap ve düşük faizle krediyi birinci derecede kamu bankalarından al. Adımını at, hem istihdam sağla hem üretim hem ihracatta sen de yerini al ve bir de ülkenin büyümesine katkı sağla. İnşallah bu yıl içerisinde beklemeden hemen yılbaşından itibaren de neticelerini almaya başlayacağız.”

ASGARİ ÜCRET

Asgari ücret tespitinin aralıkta yapılacağını, buna yönelik çalışmaların ilgililer tarafından yürütüldüğünü ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Aralıkta tekrar değerlendirmeleri yapıp yeni bir adımı da inşallah yıl sonu itibarıyla atacağız ve bu konuda 2023’e girerken çok daha farklı bir şekilde, çok daha güçlü bir şekilde gireceğiz. Hiç tereddüt etmeden asgari ücreti yükseltirken artışın getirdiği yükün tamamını işverenin üzerine bırakmadık, üzerimize aldık. Böylelikle üretimi korumuş olduk. Devlet olarak çok ciddi bir fedakârlıkta bulunarak asgari ücret yanında tüm ücretlerin asgari ücrete kadarki kısmından vergileri yılbaşında kaldırdık. Bu düzenleme ile işçi-memur ayrımı yapılmaksızın tüm çalışanlara vergi istisnası kaynaklı ilave bir gelir avantajı sağladık. İşçilerimizin enflasyon ve hayat pahalılığı karşısında zor durumda kalmasını engellemek bizim birinci önceliğimiz olmaya devam ediyor. Tabii bu bir ara artış idi. Bunu zaten işçilerimiz de hakikaten ayırt ettiler ve bundan dolayı da bizlere hep şükranlarını ifade ettiler.”

EYT konusuna da değinen Erdoğan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’in bu konuda çalışmaları yürüttüğünü belirterek, “Vedat Bey’in alanına girersem ona haksızlık yaparım. Onu, kendisi açıklarsa bizim için çok daha isabetli olur ama son aşamasına çalışmayı getirdiklerini biliyorum ve bize sunduklarında değerlendirmelerimizi ayrıca yapacağız” diye konuştu.

“DOĞAL GAZIMIZ RUSYA’DAN GELİYOR VE HERHANGİ BİR İHTİLAFIMIZ YOK”

Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle Avrupa’da yaşanan doğal gaz sıkıntısının Türkiye’de yaşanmayacağını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa ülkelerinde olduğu gibi tasarruf çağırısında bulunup bulunmayacağına dair soruya, “Yapmadım, yapmayacağım, yapmıyorum. Çünkü tasarruf her zaman için zaten öyle veya böyle faydalıdır. Zaten israftan kaçınalım” cevabını verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ihtiyaç sahiplerine elektrik ve doğal gazda gerekli destekleri verdiklerini hatırlatarak, “Hele hele şimdi Karadeniz doğal gazı inşallah bu kışla beraber devreye girerse o zaman zaten işimiz çok da kolay olacak. Doğal gazın devreye girme ihtimali bayağı iyi ama bizim Rusya ile bu noktada şu anda herhangi bir sıkıntımız yok. Doğal gazımız Rusya’dan geliyor ve herhangi bir ihtilafımız yok. Bunun yanında artı bazı değerler bize katması noktasında da Sayın Putin ile görüşmelerim oldu, oluyor ve ondan da inşallah güzel gelişmeler olacak” diye konuştu.

Türkiye’nin Rusya ile Mersin’de yapımına devam ettiği Akkuyu Nükleer Enerji Santralinin birinci güç ünitesi türbininin 2023’te aktif hale geleceğini, sonraki aşamada üç türbinin daha devreye gireceğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu sürecin 2028’de tamamlanacağını kaydetti.

Nükleer enerji konusunda yeni adımlar atmak istediklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz bu arada bir de Sinop’ta bir nükleer enerji santralinin adımını atacağız. Bununla ilgili de yine Putin ile benim şöyle etraflı bazı görüşmelerim oldu ve bu görüşmeleri de devam ettiriyoruz. Çünkü yenilenebilir enerjide özellikle nükleer enerji santrallerinin çok büyük fonksiyonu var. Hem fiyatlar itibarıyla hem kirli enerji değil. Temiz enerjiyi özellikle halka kazandırma noktasında çok büyük önemi haiz. Bunun çalışmalarını en son Soçi görüşmemizde de Sayın Putin ile etraflıca yaptık ve bu konuyla ilgili olarak da biz doğal gazda olsun, nükleer enerjide olsun dayanışmamızı devam ettireceğiz” değerlendirmesini yaptı.

“Sinop’taki nükleere enerji santrali için tarih belirlenip belirlenmediği” sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Onu da ‘Görüşelim’ dediler, ‘Tamam’ dedik. Bu konuda da Enerji Bakanımızla muhatabı süreci devam ettiriyor” karşılığını verdi.

DOĞU AKDENİZ

Türkiye’nin doğal gaz arama çalışmalarına devam ettiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Çalışıyoruz hamdolsun, bugün dünyada sayılı ülkelerde var, işte görüyorsunuz şu an dört sondaj gemimiz var. Nereden nereye geldik? İki tane sismik araştırma var. Şimdi bu gemiler bir taraftan sismik araştırmayı yapacak, bir taraftan da sondaj yapacak ama Karadeniz’de ama Doğu Akdeniz’de. Gemiler, 12 bin 500 metreye kadar sondaj yapabilme kabiliyetine sahip. İnşallah bu kabiliyetleri berekete dönüşür, buralardan petrol çıkartırız. Buralardan doğal gaz çıkartırız. Beklentimiz birinci derecede şu anda tabii doğrusu doğal gaz ama petrol de gelse bizim için eyvallah doğal gaz da gelse bizim için eyvallah. Şu anda tabii ağırlıklı olarak bütün yatırımlar, adımlar doğal gazda. Artık her evde doğal gaz adeta herkesin talebi oldu. Nereye gitsek eğer evinde doğal gaz yoksa, ‘Başkanım ne olur bizim doğal gaz da gelsin.’ Herkes bunu istiyor.”

“Doğu Akdeniz’de bir müjde bekliyor muyuz?” sorusunu Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şu anda Karadeniz’deki bu çalışmaların ardından gemilerimiz oralarda da sondaj çalışmalarına inşallah devam edecekler” diyerek cevapladı.

“YILSONUNA KADAR FAİZİMİZİ TEK HANELİ RAKAMA İNDİRMELİYİZ”

ABD’nin aralarında yer aldığı bazı ülkeler faiz artırımına giderken Türkiye’nin faiz oranını düşürmesine ilişkin değerlendirmesi sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Amerika’nın faiz artırımı dediğiniz ne kadar bir oran? Dikkat ederseniz öyle ciddi bir oran yok. Küçük bir oran. Diyelim ki Amerika’da faiz artırımı belki şu anda son nihai durum yüzde 6 olabilir. Son rakamları bilemiyorum. Avrupa’ya geliyorsunuz oralarda da yine böyle yüzde 4, 5, 6. Çift haneli rakamda değiller. Şimdi biz işte son yani Para Piyasası Kurulu yüzde 12’ye indirdi. Temennim odur ki bundan sonraki toplantısında bunu biraz daha indirmek suretiyle biz yılsonuna kadar faizimizi tek haneli rakama indirmeliyiz” ifadelerini kullandı.

Türk lirasının ne zaman değer kazanmaya başlayacağına dair soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, altı sıfırın atılmasıyla Türk lirasına değer kazandırdıklarını belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şu anda da biz yavaş yavaş paramıza değer kazandırmanın gayreti içerisinde olacağız. Neyle? Faizi düşürmek suretiyle. Buradan neyi kazanacağız? Buradan kazanacağınız şey şu, bir benim yatırımcım diyecek ki ‘Ben bu düşük faizle yatırım yaparım. Niye? Ben şu anda bu yatırım için şu kadar faiz ödeyeceğim. Yani şu kadar krediye, şu kadar faiz. Bu benim yararıma, ben bu yatırımı yapayım’ diyecek. Çünkü kazanacağıyla bir defa o faizi ödemesi mümkün hâle gelecek. Ama bu yüksek faiz olduğu zaman, yüzde 30-40’lar olduğu zaman o yatırımcı nereye çalışıyor? O finans sektörüne çalışıyor. Soygun orada. Biz o soygunu şimdi ne yapıyoruz? Önlüyoruz. Yani bu ülkede soygunculara değil, biz yatırımcılara bir imkân verelim, bir imkân açalım” diye konuştu.

Bankaların her yıl faizden kazandıkları paralarla övündüklerine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Ben kamu bankalarına onu söylüyorum, ‘Arkadaşlar biz sizden bu ülkeye ne kadar yatırımcıyı takviye ettiniz, onlara kredi sağladınız ve onların yapmış olduğu yatırımlarla ülke nereden nereye gidiyor sizden bunu bekliyorum.’ Çünkü burası öyle önemli, öyle önemli ki bu modelin adı, hep söylüyorum, Türkiye ekonomi modeli. Türkiye ekonomi modelini, özellikle de ‘Türkiye’nin yüzyılı’ dediğimiz bu adımda inşallah, bu seçimlere girerken bizim mottomuz da o olacak, Türkiye’nin yüzyılı… Tabii finansmanı elverişli şartlarda ve kesintisiz bir biçimde yatırımcıyı teşvik edeceğiz ve o da tabii atılan bu adımları inşallah bu kapsamda değerlendirme suretiyle oralardan gelecek imkânlarla inşallah Türkiye sıçramasını gerçekleştirmiş olacak.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Merkez Bankası (MB) faiz oranlarıyla bankaların verdiği faiz oranları arasında bir fark var şeklinde eleştiriler yöneltiliyor, ne diyorsunuz bunlara?” sorusuna, şu cevabı verdi: “Bazı mahfiller, özellikle Merkez Bankamızın üzerinde spekülasyonlar meydana getirmeye gayret ediyorlar. Çünkü Merkez Bankası çöktüğü zaman, Merkez Bankası yıprandığı zaman kim kaybedecek? Türkiye’nin finans sektörü kaybedecek. Ve şu anda tabii bizim Merkez Bankamızın döviz rezervi onların beklediği yerlerde değil hamdolsun iyi bir konumdayız. Şimdi bu döviz rezervini bizim daha da koruyarak, daha da güçlendirerek, daha da artırmak suretiyle Merkez Bankası da aynı zamanda kamu bankalarını vesaire yeri geldiği zaman finanse edebilecek. Yeri gelecek Merkez Bankası icabında BOTAŞ’ın sıkıntılarına çare olacak. Bütün bunlar birbiriyle bağlantılı konular. Şu anda Merkez Bankasının gücünü özellikle kaybetmesini bekleyenler kusura bakmasınlar onlar avucunu yalamaya devam edecekler.”

Başbakanlığı döneminde MB’nin dolar rezervini 135 milyar dolara kadar çıkardıklarını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şimdi toplum kesimlerimizle, bütün sektörlerimizle hep beraber kazanalım diyoruz. Ülkemiz kazansın, vatandaşımız kazansın ve bankalarımız da konuya buradan baksın istiyoruz” dedi.

“29 EKİM’E TOGG’U YETİŞTİRELİM İSTİYORUZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, TOGG’un ne zaman yollarda görüleceği ve satış fiyatının ne olacağına dair soruya “Öyle ürkütücü bir fiyat ortaya çıkacağına ihtimal vermiyorum. Hedefimiz, inşallah 29 Ekim’e TOGG’u yetiştirelim istiyoruz” diye konuştu.

TOGG’un çok huzurlu ve rahat bir araç olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hız yaptınız mı?” sorusuna, “Tabii. Zaten Gürcan Bey ‘Başkanım ne kadar basacaksan bas’ diyor. Dedim ‘Başıma iş mi açacaksın?’ Bu arabanın özelliği orada zaten. Şimdi buradan ben eğer kilometreyi falan açıklarsam eleştiri alabilirim. Bunu açıklamayayım. Potansiyeli süper” şeklinde cevap verdi.

Borsadaki hareketliliğe ilişkin bir inceleme yapılıp yapılmayacağına ilişkin soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, borsada çok kazananın yanında az da olsa kaybedenin de olduğunu söyledi.

Türk borsasının bu yıl sürekli kazandıran bir borsa olduğunu anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ama son dönemlerde bazı spekülatif hareketlere girenler sebebiyle borsada biraz sıkıntı yaşamadık değil. Ama biz borsamızdan gerçekten mutluyuz. Hazine ve Maliye Bakanımız Nurettin Bey, gerekli hazırlıkları şu anda tamamlıyor, inceleme ve denetimlerini de yürütüyorlar. Konu, en ince ayrıntısına kadar incelenecek ve en kısa süre içinde de inşallah bunu kamuoyuyla paylaşacağız” diye konuştu.

“SEÇİM BEYANNAMEMİZ ÜZERİNDEKİ ÇALIŞMALAR DEVAM EDİYOR”

Seçim sürecine girilip girilmediği ve AK Parti’nin 28 Ekim’de açıklayacağı seçim beyannamesinde hangi başlıkların öne çıkacağına ilişkin soruya Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şu anda seçim beyannamemiz üzerindeki çalışmalar devam ediyor. Bu çalışmalarla birlikte tabii biz yola çıkarken bildiğiniz gibi Türkiye’yi dört başlık üzerinde yükselteceğiz demiştik. Bu da eğitim, sağlık, adalet, emniyet. Daha sonra biz bu dört başlığa neyi ilave ettik? Ulaşımı, enerjiyi, tarımı, dış politikayı ilave ettik. Tabii hepsinden ötede demokrasiyi gerçekten tüm insanımızın rahatlıkla yaşayabileceği, tadabileceği bir konuma yükseltmeyi, hak ve özgürlüklerle beraber bunu nasıl işleyeceğiz, nasıl bunu yaşayacağız bunları anlattık ve şimdi de yine bunlar üzerindeki çalışmalarımızı arkadaşlarımız kurduğumuz ekiplerle hepsi ayrı ayrı çalışıyor” cevabını verdi.

“DÜNYAYLA SAĞLIK TURİZMİNDE VE SAĞLIKTA YARIŞIR DURUMA GELDİK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, açıklamasına şöyle devam etti: “Bugün hatırlarsanız Ankara’nın en büyük demeyeyim ama eşit olarak ikinci büyük hastanesi Etlik Şehir Hastanesi’nin açılışını yaptık. Bu hastanenin 4 bin 50 odası ve 4 bin 50 yatağı var. Diğer taraf da aynıydı. Şu anda bütün doktor kadrolarını vesaire onları da yerleştirdik ama hepsinden öte burada şimdi bu hastanede en üst düzeyde, en ileri tomografi, MR, ultrasonografi ve tüm bunların yanında kemoterapi, radyoterapi bunlar da aynı şekilde bu hastanemizde şu anda monte edildi, yerlerini aldılar. Bütün bunlarla beraber mesela şimdi bu Etlik’teki yerde tabii onkoloji servisiyle gerçekten Türkiye’de müstesna bir hastane oldu. Ben bugün yüklenici firmaya da ‘Bütün bunların hepsi gayet iyi, güzel ama ben senden şimdi senin için büyük yük getirmeyecek bir şey istiyorum, o da şu, etrafındaki ağaçlandırmayı ve yeşili de bir an önce bitir. Ne kadar zaman istiyorsun’ dedim. ‘Bana 2 ay müsaade edersen, tamamlayacağım’ dedi. Şimdi iki ayda inşallah çevredeki yeşili de hâlledeceğinin sözünü aldık.”

Etlik Şehir Hastanesi’nin, Bilkent’teki Ankara Şehir Hastanesi ile oda ve yatak kapasitesi itibarıyla aynı olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, böylece Ankara’da iki büyük hastanenin bulunduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul’da da Çam ve Sakura’nın yanı sıra Kartal, Göztepe, Yeşilköy ve Sancaktepe’de şehir hastanelerinin olduğunu anımsatarak, 15-16 milyon nüfusa sahip kente bir şehir hastanesi daha inşa etme durumunun olabileceğini ifade etti.

Yeşilköy ve Sancaktepe’deki şehir hastanelerine ambulans uçakla hasta getirilebildiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Uçaktan inip hastaneye geçiş 5 dakika. Böyle bir durum var. Bunlar tabii modern dünyanın yeni yeni hallettiği şeyler ama biz şu anda modern dünyayla sağlık turizminde ve sağlıkta yarışır duruma geldik. Bu bizi ayrıca mutlu ediyor” dedi.

“İlk oyum AK Parti’ye” buluşmaları hatırlatılarak, gençlerin AK Parti’ye ilgisine ilişkin soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gayet iyi. Çünkü gencim, genç olarak bu işe başladım. 40 yıl siyasetin içerisinde gençlik kollarından başlayarak geldim. Bunun için de hep genç kaldım. Şu anda yine gençlerle gittiğim illerde muhakkak gündüz toplu açılış yapıyorsam, mitingimi yapıyorsam ondan sonra da gençlerle bir araya gelerek onlarla sorulu cevaplı program yapıyoruz. Tabii bazen bu şarkılı türkülü de oluyor” dedi.

“Gençliğim derken onu böyle hissediyor musunuz? Yani Z kuşağı biraz daha böyle değişik, yani Z kuşağını da böyle hissediyor musunuz?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Z değil Teknofest” cevabını verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Dikkat ederseniz o akşam orada Orhan Bey’in türküsüyle ne yaptık? İşi bitirdik. Aynısını Samsun’da yaptık. Samsunlu olduğu için dedik ki Samsun’dan oraya bir selam gönderelim dedik. Tabii herkes coştu, gençlerin hepsi büyük bir coşku içerisine girdi. Aynı şey Sakarya’da öyle oldu ve Türkiye’nin değişik yerlerinde bu heyecanı, aynı coşkuyu gençlerle beraber yaşıyoruz, yaşatacağız.”

“DAYANIŞMA İÇERİSİNDE BU İŞİ BAŞARACAĞIZ”

“AK Parti’nin 2023 kadrosu nasıl olacak, nasıl bir değişiklik göreceğiz?” sorusunu da cevaplayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Futbol takımlarında bile transfer mevsiminde böyle A’dan Z’ye hepsi değişmez, yani içeriden birkaç tane değiştirirsin, tamam eyvallah ama A’dan Z’ye değişmez. Mevcut omurgayı korursun, takviyelerin nereye gerekiyorsa oraya da takviyeleri alırsın. Şimdi AK Parti’nin içerisinde de nerelerde aksamalarımız varsa bu aksamaların olduğu bölümleri inşallah tabii ki değişikliğe tabi tutarak, bu iller bazında olur, yönetimdeki yapı içerisinde olur ve bunlarla birlikte de bu değişiklikleri yaparak çok daha güçlü bir kadroyla inşallah yeni seçime hazırlanmak gerekir. Burada tabii Cumhur İttifakı olarak da ayrıca bir durumumuz söz konusu. Cumhur İttifakı’nın yapısı da burada bizi ciddi manada ilgilendiriyor. Dayanışma içerisinde bu işi başaracağız.”

Seçime kadar kabinede bir değişiklik olup olmayacağı yönündeki soru üzerine de Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şurada 8 ay kaldı, 8 ay içinde bu tür bir şeyi yapmak bir defa yani işletmecilik açısından da yöneticilik açısından da sağlıklı bir şey olmasa gerek. Bu futbola tam denk gelir. Niye? Baktın adam sakatlandı ne yapacaksın? Olabilir yani hiç belli olmaz. Ama fevkalade bir durum olursa tabii böyle bir adım da atılabilir ama bir şey bizim için çok önemli, kimliğimizden, değerlerimizden ödün vermeden değişime açık bir partiyiz. Kadro yeniliklerini bir bayrak yarışında bayrak değişimi ve tazelenme olarak gördüğümü de daha önce ifade etmişimdir. Aynı şeyi yine ifade ediyorum” diye konuştu.

AK Parti’ye küsmüş veya partiden ayrılmış isimlere bir çağrısı olup olmadığı yönündeki soru üzerine de Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu: “Benim şimdi helalleşme noktasında, böyle bir sıkıntı varsa tabii ki her an her zaman helalleşmeye açığım. Ama küskün vesaire olan arkadaşlarımıza da zaten kapımızı açmak suretiyle onları partimizin kadroları içerisinde değerlendiriyoruz. Değerlendirmeye de devam edeceğiz. Çünkü altını çizerek bir şey söyleyeyim, AK Parti milletin kurduğu bir partidir. AK Parti bir dava partisidir. Dava içerisinde şahıslara kırgınlık, küskünlük olabilir ancak davaya kırgınlık, küskünlük olmaz. Hani Neşet Baba ne diyor, ‘aşkınan koşan yorulmaz.’ Biz de şu anda öyle koşuyoruz.”

“MİLLETE HİZMET YOLUNDA NE YAPARIZ BUNUN ÇALIŞMASINI YAPIYORUZ”

Muhalefetin siyaset dili ve 6’lı masanın kendi arasındaki tartışmalara yönelik soruyu da cevaplayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ben o konuya girmeyi şahsım için doğru bulmuyorum. O onların kendi içindeki bir sorunudur. Ben o masadan ne çıkar, ne çıkmaz. Onlar bizi pek ilgilendirmiyor. Biz şu anda millete hizmet yolunda ne yaparız, bunun çalışmasını yapıyoruz” dedi.

“Hiç merak etmiyor musunuz?” sorusu üzerine de Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Onu zaten televizyonlarda sizlerden dinliyoruz. Özel olarak niye takip edeyim? Yani diri bir kafayı niye yorayım. Bunlar sadece bizi yorar, başka bir işe yaramaz. Onun için de şu anda kim, kim için ne dedi, ne diyor hiç bizi ilgilendirmiyor” cevabını verdi.

“Rakibinizin hiç mi önemi yok sizin açınızdan?” denmesi üzerine de Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hayır hayır. Hiç böyle bir düşüncemiz yok. Arkadaşlarımızla da hep bu konuda ittifak hâlindeyiz, sadece işimize bakacağız. Sadece şu anda siyaset belgemizi en güzel şekilde hazırlayıp, siyaset programıyla beraber inşallah gayet güzel bir programla milletimizin karşısına çıkacağız” ifadelerini kullandı.

“Cumhurbaşkanı seçiminde kimle yarışmak istersiniz?” sorusu üzerine de Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Biz onların adayının kim olup olmayacağıyla inanın zerre kadar ilgilenmiyoruz. Bu bizim derdimiz, meselemiz değil. Biz şu anda en ideal şekilde bu seçime nasıl hazırlanırız onun gayreti içerisindeyiz ve şu an itibarıyla kurduğumuz ekipler de bunun çalışmalarını yapıyor. Bütün bu çalışmaları da yaparken bir önceki seçimde bizim bu noktadaki siyaset belgemiz neydi, şimdiki siyaset belgemiz ne olacak? Arkadaşlar bu çalışmayı yapacaklar. Ondan sonra da beraberce kendileriyle oturacağız, konuşacağız. Çünkü Tayyip Erdoğan’ı benim ülkem tanıyor, milletim tanıyor. Kolay değil, 20 yıl bu ülkede Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı, daha önce Belediye Başkanlığı yapmış bir insan olarak ben milletimin bir defa tanımadığı, bilmediği bir insan değilim. ‘En rahat kime oy verecek diye sorarsanız?’ Benim milletim en rahat oyunu Tayyip Erdoğan’a verir. Niye? Tanıyor, eserleriyle ortada. Ne yaptığı ortada ama diğerlerinin ne yaptığı, ne yapacağı, böyle bir eserleri falan var mı? Yok. Dolayısıyla Tayyip Erdoğan milletine yabancı bir isim değil. O bakımdan en rahat oyu benim milletim Tayyip Erdoğan’a verecektir. Çünkü yaptıkları ortada. Ziya Paşa’nın ‘Eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri’ ifadesi ortada. Buna göre de yolumuza devam edeceğiz.”

“2023 Cumhurbaşkanı Seçimleri için bir endişeniz var mı?” sorusunu da cevaplayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Böyle bir endişe taşımıyorum. Cumhur İttifakı olarak Devlet Bey zaten bu konuyla ilgili o da açıklamasını en başta yaptı. Parti teşkilatımın böyle bir endişesi yok. Onlar da zaten bütün gayretleriyle devam ediyor. Bizler de çalışıyoruz. Sakarya’daydık. Şimdi önümüzde inşallah Güneydoğu, Doğu bu iller var. Ondan sonra, Samsun, Denizli, bütün buraları da dolaşacağız. Gidilmedik yer inşallah bırakmayacağız” dedi.

Seçimlerde “Türkiye’nin yüzyılı” söyleminin bir slogan olacağını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu seçimler de tarihî mi olacak?” sorusu üzerine de “Tarihî tabii. ‘Türkiye yüzyılı’ derken, bu tabii çok iddialı bir ifade. ‘Türkiye yüzyılı’ ifadesiyle de tarihi bir seçime giriyoruz. Biliyorsunuz her seçimde bir tasfiye olur mu? Olur. Bu seçimde de birileri tasfiye olacak. Cumhuriyet’imizin 100’üncü yılı 2023” değerlendirmesinde bulundu.

Bürokrat

“Ege’yi barış ve iş birliği denizi hâline getirelim istiyoruz”

Cumhurbaşkanı Erdoğan Yunanistan Atina

Genç Gazeteciler

HABER BURADA

on

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan Başbakanı Miçotakis ile düzenlediği ortak basın toplantısında, “Ege’yi barış ve iş birliği denizi hâline getirelim istiyoruz. Türkiye ve Yunanistan olarak atacağımız ortak adımlarla dünyaya örnek olalım arzusundayız” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye-Yunanistan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nin beşinci toplantısı kapsamında resmî ziyarette bulunduğu Atina’da, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ile baş başa ve heyetler arası görüşmenin ardından ortak basın toplantısı gerçekleştirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan’ı son olarak 2017’de ziyaret ettiğini, bu ziyaretin 65 yıl aradan sonra Türkiye’den Yunanistan’a devlet başkanı düzeyinde yapılan ilk ziyaret olduğunu hatırlattı.

Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nin beşinci toplantısı dolayısıyla tekrar Atina’da bulunmaktan büyük memnuniyet duyduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunan makamlarına teşekkür etti.

“TİCARET HACMİMİZİN 10 MİLYAR DOLARA ÇIKARILMASINDA MUTABIK KALDIK”

Türkiye-Yunanistan münasebetlerinde mevcut olumlu ivmeyi daha da geliştirmek istediklerinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyimizin beşinci toplantısını yedi yılın ardından bugün gerçekleştiriyor olmamız, bu niyetimizin bir göstergesidir. Bir sonraki toplantı için bu kadar ara vermeyeceğimizi ve kuruluş bildirgesinde ifade olunduğu üzere yılda en az bir kez bu buluşmayı gerçekleştirmenin her iki ülke için de hayırlı olacağını düşünüyorum.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan Cumhurbaşkanı Katerina Sakelaropulu ve Yunanistan Başbakanı Miçotakis ile faydalı görüşmeler yaptıklarını dile getirerek, şunları kaydetti: “Sayın Başbakanla ikili görüşmemizde iş birliğimizi geliştirmek maksadıyla atılabilecek adımları ele aldık. Üst düzey temasların devamı çerçevesinde aramızdaki diyalog kanallarının her seviyede açık tutulmasının önemini vurguladık. Başbakanlığım döneminde teşkil edilen Türkiye-Yunanistan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi mekanizmasının, ilişkilerimizin olumlu gündem temelinde ilerletilmesine katkı sağladığının altını çizdim. Dostane ilişkiler ve iyi komşuluk hakkında Atina Bildirgesi ile ilişkilerimizi geliştirme yönündeki irademizi en üst seviyede teyit etmiş olduk. 2021 yılında oluşturulan Ortak Eylem Planı çerçevesindeki çalışmaların somut neticelerini görmekten ayrıca memnuniyet duyuyoruz. Sayın Başbakan ile görüşmemizde şu an itibarıyla yaklaşık beş milyar dolar civarında olan ticaret hacmimizin 10 milyar dolara çıkarılmasında mutabık kaldık. İpsala-Kipi Sınır Kapısı’nda ikinci köprü inşası gibi ulaştırma projelerinin önemine işaret ettik.”

“AZINLIKLARIN HUZUR VE REFAHININ ARTMASI, İLİŞKİLERİMİZİ OLUMLU YÖNDE ETKİLEYECEKTİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan gerek turizm gerek kültürel alanda ilişkileri geliştirmek istediklerini vurgulayarak, “Sayın Başbakan ile görüşmelerimizde Ege ve Doğu Akdeniz’deki tutumlarımız hakkında görüş alışverişinde bulunduk ve dışişleri bakanlarımızın bu konudaki çalışmaları, kararlı bir şekilde ele almalarını istedik. Mevcut sorunlarımızı yapıcı diyalog, iyi komşuluk ve uluslararası hukuk çerçevesinde müşterek çabalarla çözüme kavuşturmak samimi temennimizdir” diye konuştu.

Yunanistan Başbakanı Miçotakis ile terörle mücadele alanındaki iş birliğinin nasıl geliştirilebileceğini de ele aldıklarını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Bu minvalde beklentilerimizi bir kez daha dile getirdik. Özellikle Lavrion Kampı’nın kapatılmasını memnuniyetle karşıladık. Yunanistan’da teröristlere barınma imkânı sağlayan benzeri kampların oluşmaması için dikkatli olunması gerektiğinin altını çizdim. Yunanistan’daki Türk azınlığı ve ülkemizdeki Rum azınlığı, beşeri ve kültürel zenginliğimizin yapı taşlarıdır. Azınlıkların huzur ve refahının artması, ilişkilerimizi olumlu yönde etkileyecektir. Batı Trakya Türk azınlığının durumunda uluslararası hukukun gerektirdiği iyileştirmelerin yapılması yönündeki beklentilerimizi ifade ettik. Kıbrıs meselesinin, adadaki gerçekler temelinde, adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüme kavuşturulması, tüm bölgenin yararına olacaktır.”

“ULUSLARARASI TOPLUM, İŞLENMEKTE OLAN SAVAŞ SUÇLARI KARŞISINDA SESSİZ KALMAMALIDIR”

Yunanistan Başbakanı Miçotakis ile ikili ilişkilerin yanı sıra mevcut bölgesel ve küresel gelişmeler hakkında da fikir alışverişinde bulunduklarını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, görüşmede, Gazze başta olmak üzere işgal altındaki Filistin topraklarında yaşanan dramı ele aldıklarını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin en başından beri sivillerin hedef alınmasını hiçbir şekilde tasvip etmediğini dile getirdiğini hatırlatarak, şu görüşleri paylaştı: “Yaşananların, Gazze halkının toplu şekilde cezalandırılmasına dönüşmesi, çoğunluğu çocuk ve kadın 17 bin masum Filistinli sivilin katledilmesi, vicdanları yaralamaktadır. Uluslararası toplum, işlenmekte olan insanlık ve savaş suçları karşısında sessiz kalmamalıdır. Kalıcı ateşkesin bir an evvel tesisi, insani yardımların engelsiz akışının temini, hepimizin önceliği olmalıdır. Son gelişmelerle birlikte 1967 sınırlarında bağımsız, egemen, toprak bütünlüğü haiz Filistin devletinin tesisinin artık kaçınılmaz olduğunu bir kez daha gördük. Türkiye olarak adil bir barışın uygulanması noktasında garantör olarak sorumluluk almaya hazır olduğumuzu açıkladık. Gazze’de had safhadaki insani yardım ihtiyacı bağlamında ilk günden beri yardımlarımızı hızla sürdürüyoruz. Uluslararası toplumun da yardımların devamı noktasında gerekli hassasiyeti göstereceğine inanıyorum.”

“ARAMIZDA ÇÖZÜLEMEYECEK HİÇBİR SORUN YOK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye ile Yunanistan’ın aynı denizi, aynı coğrafyayı, aynı iklimi, hatta birçok alanda aynı kültürü paylaşan iki komşu ülke olduğuna dikkati çekerek, şu değerlendirmede bulundu: “İki kardeş arasında dahi anlaşmazlıklar olabilirken, iki komşu arasında görüş ayrılıklarının yaşanması gayet doğaldır. Mesele bunları çözme iradesidir. Biz, Ege’yi bir barış ve iş birliği denizi hâline getirelim istiyoruz. Türkiye-Yunanistan olarak atacağımız ortak adımlarla tüm dünyaya örnek olalım arzusundayız. Açık söylüyorum, bizim aramızda çözülemeyecek kadar hiçbir sorun yok. Yeter ki hüsnüniyetle hareket edelim, büyük resme odaklanalım, denizi geçip derede boğulanlardan olmayalım. Değerli Kiryakos’un da bizimle aynı kanaati paylaştığını görmekten ayrıca büyük bir memnuniyet duyuyorum.”

Yunanistan Başbakanı Miçotakis’e nazik ev sahipliği için teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Görüşmelerimizin ülkelerimiz ve halklarımız için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Önümüzdeki toplantı için Ankara’da kendilerini misafir etmekten büyük bir memnuniyet duyacağımızı da ifade etmek istiyorum” dedi.

YUNANİSTAN BAŞBAKANI MİÇOTAKİS: “SINIRDAŞ OLAN İKİ ÜLKE YAN YANA VE BERABER HAREKET ETMEK ZORUNDADIR”

Yunanistan Başbakanı Miçotakis de konuşmasında, bu yıl iki ülkede de doğal afetlerin yaşandığını, geniş kapsamda ise çatışmalar ve savaşların ülkeler için birçok sorun teşkil ettiğini belirtti.

Doğu Akdeniz’de güvenlik ve barışı tehdit eden durumların yaşandığını hatırlatan Yunanistan Başbakanı Miçotakis, “İki ülkenin çok iyi bir şekilde bir arada, çok sakin bir ortamda ilişkilerini devam ettirmesi çok önemli. Her bir tarafın yaşadığı sorumlara çözüm yaratabilmek çok önem arz ediyor” diye konuştu.

Yunanistan Başbakanı Miçotakis, hem Yunanistan’da hem de Türkiye’de bu ortak yaklaşıma katılmayan birçok kesimin mevcut olduğunu vurgulayarak, “Ancak, sınırdaş olan iki ülke yan yana ve beraber hareket etmek zorundadır. İkimiz de daha sakin sularda, güzel bir esintiyle ilerleyen geminin kaptanı olarak güzel bir gelecek yaratmak zorundayız” ifadelerini kullandı.

Yunanistan Başbakanı Miçotakis, “Yunanistan ve Türkiye barış içinde yaşamaya mecburlar. Anlaşmazlıklarını ortaya koyacak samimi şekilde görüşecek ve sürekli çözüm arayacaklar. Bu fikir ayrılıklarında yakınlaşma olmasa da gerginlik de oluşmamalı” dedi.

Son altı ayda Cumhurbaşkanı Erdoğan ile üçüncü kez bir araya geldiklerine dikkati çeken Yunanistan Başbakanı Miçotakis, bugünkü Türkiye-Yunanistan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi (YDİK) toplantısının da bu ortak çabaların bir devamı olduğunu dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bölgesel gelişmeleri ele aldıklarını aktaran Yunanistan Başbakanı Miçotakis, her türlü şiddet, radikalizm ve terörizmin kınanması gerektiğini ifade etti.

Yunanistan Başbakanı Miçotakis, Kıbrıs meselesinde de iki ülke arasında fikir ayrılığı olduğuna işaret ederek, Yunanistan için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları dışında bir çözüm olmadığını, taraflar arasında diyaloğun yeniden başlaması gerektiğini savundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Yunanistan Başbakanı Miçotakis, ortak basın toplantısının ardından çalışma yemeğinde bir araya geldi.

DAHA FAZLA HABER

Bürokrat

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan Başbakanı Miçotakis ile görüştü

Cumhurbaşkanı Erdoğan Yunanistan Atina

Genç Gazeteciler

HABER BURADA

on

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye-Yunanistan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nin beşinci toplantısı vesilesiyle bulunduğu Atina’da Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’i kabul etti.

DAHA FAZLA HABER

Bürokrat

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan Cumhurbaşkanı Sakelaropulu ile bir araya geldi

Cumhurbaşkanı Erdoğan Yunanistan Atina

Genç Gazeteciler

HABER BURADA

on

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye-Yunanistan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nin beşinci toplantısı kapsamında resmî ziyarette bulunduğu Yunanistan’da, Cumhurbaşkanı Katerina Sakelaropulu tarafından resmî törenle karşılandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan Cumhurbaşkanı Sakelaropulu ile görüşmeye geçmeden önce yaptığı konuşmada, altı yıl aradan sonra Atina’da bulunmaktan duyduğu mutluluğu dile getirdi.

“HEDEFİMİZ, İKİ ÜLKE ARASINDAKİ TİCARET HACMİNİ 10 MİLYAR DOLARA ÇIKARMAK”

“5. Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey Toplantımızın Türkiye ve Yunanistan arasında yeni bir dönemin güçlenerek devamına vesile olacağına inanıyorum” ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Bugün geniş bir bakanlar heyetiyle buradayız. Bakanlarımız birbirleriyle, muhataplarıyla gayet anlamlı görüşmeler yapacaklar. Tabii hedef aramızdaki 5,5 milyar dolarlık ticaret hacmini 10 milyar dolara çıkarmak. Bu konuda hangi alanlarda ne gibi adımlar atabiliriz bunları görüşeceğiz. Aramızdaki ön hazırlıkları tüm bakan arkadaşlarımız yapmış vaziyetteler. Bunlarla birlikte imzaları atıp yola çok daha anlamlı, güvenli bir şekilde devam edeceğiz. Bardağın dolu tarafıyla konuşmak öyle zannediyorum ki gelecek için çok daha hayırlı olacaktır.”

DAHA FAZLA HABER

Bürokrat

Cumhurbaşkanı Erdoğan Yunanistan’da

Cumhurbaşkanı Erdoğan Yunanistan Atina

Genç Gazeteciler

HABER BURADA

on

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye-Yunanistan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nin Beşinci Toplantısı vesilesiyle gittiği Yunanistan’ın başkenti Atina’ya ulaştı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, Atina Elefterios Venizelos Uluslararası Havalimanı’nda, Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgos Yerapetritis, Türkiye’nin Atina Büyükelçisi Çağatay Erciyes ve diğer ilgililer karşıladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler, Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu da Atina’ya ulaştı.

DAHA FAZLA HABER

Bürokrat

“Kentsel dönüşüm konusu Türkiye için tartışmasız bir beka meselesidir”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı

Genç Gazeteciler

HABER BURADA

on

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “Kentsel dönüşüm konusu Türkiye için tartışmasız bir beka meselesidir. Hepsinden önemlisi bu konu siyaset üstü, siyasi partiler üstü bir konudur” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.

Toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Bölgemizin huzur ve esenliği için hükûmet olarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Son kabinemizden bu yana özellikle dış politikada gerçekten yoğun bir gündemi geride bıraktık.

Kuzey Afrika’daki en önemli ticari ortaklarımızdan Cezayir ziyaretimiz, enerji ve müteahhitlik sektörleri başta olmak üzere ekonomik ilişkilerimiz açısından oldukça başarılı geçti. Ziyaretimizi Cezayir’le aramızdaki konsey mekanizmasına stratejik boyut eklemek suretiyle adeta taçlandırdık. Cezayir, Filistin davasının önde gelen savunucuları arasında yer alıyor. Cumhurbaşkanı kardeşim Tebbun’la görüşmemizde iki kardeş ülke olarak Gazze’ye ve Filistin davasına güçlü desteğimizi teyit ettik.

Çevrimiçi olarak düzenlenen G-20 Liderler Zirvesinde küresel ekonomideki son gelişmeleri gözden geçirme imkânı bulduk.

Geçtiğimiz hafta yaptığımız grup toplantımızda hem ülkemizin güncel siyasetine dair konuları, hem de partimizin mahalli idareler seçimleriyle ilgili hazırlıklarını değerlendirdik. Yaklaşık beş yıldır tam anlamıyla bir Fetret Devri yaşanan muhalefetin yönetimindeki belediyeleri, inşallah merkezinde hizmet, eser ve yatırımın olduğu gerçek belediyecilikle yeniden buluşturacağız.

“TERÖRÜ KAYNAĞINDA YOK ETME STRATEJİMİZİ BAŞARIYLA UYGULUYORUZ”

Millî Güvenlik Kurulumuzun kasım ayı toplantısında terörle mücadeleden bölgemizdeki gelişmelere kadar pek çok konuyu ele aldık. Terörü kaynağında yok etme stratejimizi başarıyla uyguluyoruz. Suriye’nin kuzeyinde teröristlerden temizlediğimiz bölgelerde huzur ve güven iklimi hâkim. Tel Rıfat başta olmak üzere teröristlerin kümelendiği sınırımıza yakın alanları da inşallah eninde sonunda güvenli hâle getireceğiz.

Irak sahasında devam eden Pençe harekâtlarımızla bölücü terör örgütünü sınırlarımızdan uzaklaştırdık. Havadan ve karadan gerçekleştirdiğimiz nokta operasyonlarımızla teröristlerin üzerindeki baskıyı sürekli artırıyoruz. Sınırlarımız içinde bölücü örgütü bitme noktasına getirdik. Bundan 40 sene önce milletimizin başına musallat edilen terör belasından Türkiye’yi tamamen kurtarmakta kararlıyız.

Buradan bir kez daha terör örgütü eliyle ülkemizi sıkıştırmaya çalışanlara sesleniyorum, Türkiye’nin güneyinde, Suriye ve Irak’ın kuzeyinde bir terör yapılanmasına kesinlikle izin vermeyeceğiz. Operasyonlarımız neticesinde bitkisel hayata giren bölü terör örgütünü canlandırma, yeniden palazlandırma çabalarının farkındayız. Kimin ne yaptığını, kimin kiminle iş tuttuğunu çok iyi biliyoruz. Daha önce yaptığımız gibi, bir gece ansızın gelerek tüm bu senaryoları yırtıp atmaktan çekinmeyiz.

Bu vesileyle, sınırlarımız içinde ve dışında cansiperane bir şekilde görev yapan kahraman güvenlik güçlerimize Rabbimden muvaffakiyetler niyaz ediyorum. Şehitlerimizi rahmetle yâd ediyor, yarılarımıza acil şifalar diliyorum.

Türkiye’nin sınırlarında ve ötesinde yürüttüğü harekâtların stratejini hâlâ anlayamayanlara veya anladığı hâlde hazmedemeyenlere şu kelamıkibarı hatırlatmak isterim: ‘Kimi kuyu kazar her gelen içsin diye, kimi kuyu kazar her gelen düşsün diye’ Biz, ülkemiz, milletimiz ve tüm insanlık için her geçen içsin diye barış, huzur, dostluk, kardeşlik, güven, refah kuyuları kazıyor, herkesin hizmetine sunuyoruz. Kendi akıllarınca bize, ama aslında ülkemize ve milletimize kuyu kazanları da kendi kibirleriyle, hasetleriyle, husumetleriyle, kirli hesaplarıyla baş başa bırakıyoruz.

“İKLİM KRİZİ, KONTROLSÜZ BÜYÜMENİN, AŞIRI TÜKETİM HIRSININ BİR SONUCUDUR”

İklim değişikliğinin olumsuz etkilerine giderek daha fazla maruz kalıyoruz. Akdeniz çanağında yer alan Türkiye, aynı coğrafyayı paylaştığı diğer ülkelerle birlikte iklim krizinin can yakıcı sonuçlarını en çok hisseden, bundan en çok mağdur olan devletlerin başında gelmektedir. İklim krizi gerçeğiyle ne kadar erken yüzleşirsek, ülkemize yansımalarını da o derece hızlı kontrol altına alabiliriz.

İklim değişikliğinden bahsederken burada şu noktanın asla gözden kaçırılmaması gerekiyor: Bugün sekiz milyar insanın hayatını etkileyen bu krizin asıl müsebbipleri, gelişmiş, zengin, müreffeh Batılı ülkelerdir. İklim krizi, kontrolsüz büyümenin, aşırı tüketim hırsının bir sonucudur. Tabiatı bir emanet olarak değil de sömürülmesi gereken bir meta olarak gören zihniyet, son iki asırda dünyamıza çok büyük zarar vermiştir. Bu zihniyette köklü bir değişim olmadan iklim krizinin önüne geçemeyiz; Türkiye olarak her platformda bu gerçeği dile getiriyoruz.

Bir başka hakikat, iklim değişikliğiyle mücadelenin yeni adaletsizliklere, yeni sömürü düzenine yol açmamasıdır. Dünyayı en çok kirleten ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadelede mali açıdan daha fazla yük almaları kaçınılmazdı. Biz, insanlığa ve gelecek nesillere karşı mesuliyetimizin bir gereği olarak iklim değişikliği meselesinde elimizi taşın altına koyuyoruz. Sera gazı emisyonunda tarihi sorumluluğumuz eser miktarda olmasına rağmen, insanlığın ortak geleceğine katkıda bulunmak adına kendi imkânlarımızla çok önemli adımlar atıyoruz. Bu çerçevede ilan ettiğimiz net sıfır emisyon hedefine 2023 yılında ulaşmayı öngörüyoruz.

Dubai’de düzenlenen Dünya İklim Eylemi Zirvesi’nde tüm bu konuları artısı ve eksisiyle çok net biçimde ifade ettik. Zirve’de ayrıca Gazze’de yaşanan insanlık dramını gündeme taşıdık.

“KOMŞULARIMIZDAN BAŞLAYARAK BÖLGE ÜLKELERİYLE İŞ BİRLİĞİMİZİ GÜÇLENDİRECEĞİZ”

Dün ve önceki gün gerçekleştirdiğimiz Doha ziyaretimiz ise, hem Katar’la ikili ilişkilerimiz, hem de Körfez İş Birliği Konseyi’yle münasebetlerimiz bakımından oldukça önemliydi.

2014 yılında kurduğumuz Türkiye-Katar Yüksek Stratejik Komitesi’nin 9. toplantısını başarıyla icra ettik. Komite toplantıları sırasında farklı alanlarda 12 belge imzaladık. Ziyaretimizin ikinci gününde Dönem Başkanı Katar’ın onur konuğu olarak Körfez İş Birliği Konseyi 44. Zirvesi’ne iştirak ettik. Konsey üyesi ülkelerle son 20 yılda 20 milyar dolardan fazla yükselişle 23 milyar dolara çıkarttığımız ticaret hacmimizi daha da artıracağız.

Yarın Yunanistan’a gidiyoruz, ardından 18 Aralık’ta Macaristan’a bir ziyaret gerçekleştireceğiz. Karşılıklı saygı ve ortak çıkarlar temelinde komşularımızdan başlayarak bölge ülkeleriyle iş birliğimizi güçlendireceğiz.

Ülkemizin uluslararası platformlar ile ikili ilişkilerinde siyasi, diplomatik ve ekonomik alanda kat ettiği her mesafe, bizi Türkiye Yüzyılı’na bir adım daha yaklaştırmaktadır. Bu anlayışla, hem içeride hem de küresel düzeyde belirlediğimiz hedeflerimize doğru yürüyüşümüzü kararlılıkla sürdürüyoruz. Hiçbir geçici sıkıntının, hiçbir sinsi çelmenin, hiçbir karanlık projenin bizi yolumuzdan alıkoymasına müsaade etmeyeceğiz. Hamdolsun, milletimiz bu hakikati görüyoruz.

İhtiyaç duyduğumuz her durumda bizim yanımızda yer alarak Türkiye Yüzyılı vizyonumuza omuz veren her bir vatandaşımıza şükranlarımı sunuyorum.

“ENFLASYONU KONTROL ALTINA ALIYORUZ”

Allah’ın izniyle insanımızı günlük hayatında sıkıntıya sokan meseleleri de birer birer çözüme kavuşturarak üstümüze serpilmeye çalışılan karamsarlık havasını darmadağın ediyoruz. En zoru geride kaldı, inşallah bundan sonra hep birlikte sürekli daha iyiye doğru gideceğiz. Enflasyonu yavaş yavaş kontrol altına alıyoruz. Hiçbir ekonomik mantıki ve ahlaki temeli olmayan fiyatlandırma davranışları, yerini rasyonel fiyatlamalara bırakmaya başladı. Salgın ve küresel krizlerle sarsılan makro finansal istikrarı güçlendirecek adımları kararlılıkla atıyoruz.

Üretim, istihdam, ihracat ve büyüme tarafındaki olumlu tablo yeni rekorlarla sürüyor. Yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 5,9 oranında büyüyerek OECD ülkeleri arasında en iyi performansı gösteren ülke olduk. Böylece 13 çeyrektir süren kesintisiz büyüme trendimizi 14’e çıkardık. 2023’ün ilk 9 aylık döneminde ekonomimiz yüzde 4,6’lık büyüme kaydetti. Kaliteli ve sürdürülebilir büyüme hedefimizden en küçük bir sapma yoktur. Yılın ilk 11 ayındaki ihracatımız 234 milyar doları buldu. Son verilere göre, istihdam 32 milyona ulaştı, işsizlik oranı ise yüzde 9,2’lere geriledi.

Çalışan emeklilerimizde serzenişlere sebep olan sıkıntıyı da gideriyoruz. Meclisimizin onayından sonra ilk düzenlemeden istifade edemeyen 4 milyon 689 bin emeklimizin hesabına bir defaya mahsus beş bin liralarını suretle yatıracağız.

Aile ve Gençlik Fonu’nun kuruluşuyla ilgili yasal süreç tamamlandı. Üniversiteli gençlerimize seçim öncesi verdiğimiz ücretsiz internet ve indirimli teknoloji desteği sözümüzü tuttuk.

İhtiyaç sahibi vatandaşlarımıza yönelik doğal gaz tüketim desteğini düzenli sosyal yardım programlarımıza dâhil ettik. Yıllık 900 ila 2500 lira arasında olan toplam 8 aylık ödeme miktarını 1500 ila 3500 liraya yükselttik. Sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarımıza her ay aktardığımız kaynak tutarı da 450 milyon liradan 850 milyon liraya çıktı.

Daha 10 ay evvel yaşadığımız ve ülkemiz ekonomisine 104 milyar dolar ilave yük getiren deprem felaketine rağmen hiçbir insanımızı, 85 milyonun hiçbir ferdini ihmal etmiyoruz.

“YILBAŞINDA ÇALIŞANLARIMIZIN ÜCRETLERİNDE BİR ARTIŞ YAPILACAK”

Yılbaşında çalışanlarımızın ücretlerinde hem genel ekonomik dengeyi sarsmayacak, hem de onların kayıplarını telafi edecek bir artış yapılacak. Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantılarına 11 Aralık’ta başlanıyor. İşçilerimizin onayını alacak, işverenlerimizi de yormayacak ve istihdama zarar vermeyecek bir asgari ücret seviyesi hedefiyle bu süreç yönetilecek.

Önümüzdeki yılı dengeleri yeniden sağlamlaştırma, bir sonraki yıldan itibaren olan dönemi ise atılım süreci olarak görüyoruz. Büyük ve güçlü Türkiye’nin inşası yolunda bıkmadan, usanmadan, durmadan mücadele etmeyi, yürümeyi, adım-adım hedeflerimize ulaşmayı sürdüreceğiz. Yeter ki 85 milyon olarak birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize, huzurumuza, mücadele azmimize sıkı sahip çıkalım, aramızda fitne fesat sokulmasına izin vermeyelim, gerisi sadece sabır ve vakit işidir. İnşallah 2028’i siyasi, ekonomik, beşeri ve askerî bakımdan bölgesinin ve dünyanın sayılı güçleri arasına girmiş bir ülke olarak karşılayacağız.

“GAZZE HALKINA UYGULANAN ZULME KARŞI ÇIKMAK İÇİN SADECE İNSAN OLMAK YETERLİDİR”

Türkiye, dünyanın neresinde bir mazlum ve mağdur var ise, inancına, rengine, kimliğine bakmadan onun yanında olmayı ilke edinmiş bir devlettir. Bu bizim medeniyetimizden, tarihimizden, kültürümüzden, ecdadımızdan tevarüs ettiğimiz bir haslettir. Gerektiğinde bedel ödeme pahasına şahit olduğumuz kötülükleri yapabiliyorsak, elimizle düzeltmenin, mümkün değilse dilimizle anlatmanın, ona da mani varsa kalbimizle buz etmenin gayreti içinde olduk. Bu da imanın en zayıf derecesidir. Sadece son 70 yılımıza baktığımızda dahi bu yaklaşımın pek çok örneğini görebiliyoruz. Kore’ye bu hissiyatla gidip kan döktük, can verdik. Kıbrıs’taki soydaşlarımızı kurtarmak için bu hassasiyetle Barış Harekâtı gerçekleştirdik. Irak’ta, Suriye’de, Ukrayna’da ve daha pek çok yerde başı dara düşen insanlara kapımızı bu anlayışla açtık. İslam dünyasından, Türk coğrafyalarından, Afrika’dan, Güney Asya’dan sayısız insana bu vizyonla sahip çıktık. Karabağ’ın işgaline, Türkistan’daki zulme, Keşmir ve Arakan’daki haksızlıklara bu düşünceyle rıza göstermedik. Balkanlar’dan Kuzey Afrika’ya gönül coğrafyamızın her köşesine hep bu şekilde baktık. Bugün aynı onurlu duruşu Gazze’ye yönelik barbarlık karşısında Filistin halkının yanında yer alarak sergiliyoruz.

Tevfik Fikret’in, ‘Zulmün topu var, güllesi var, kal’ası varsa, hakkın da görülmez kolu, dönmez yüzü vardır’ dizelerinde ifade ettiği gibi, bizim safımız yalnızca bükülmez kolu, dönmez yüzüyle hakkın yanı olabilir. Üstelik Gazze’de öldürülen binlerce çocuğun, kadının, yaşlının, masumun yanında yer almak için öyle çok derin, felsefi gerekçeler aramaya gerek de yoktur. Tolstoy’un ‘Bir insan acı duyuyorsa canlıdır, başkasının acısını duyuyorsa insandır’ sözünde işaret ettiği gibi, Gazze halkına uygulanan zulme karşı çıkmak için sadece insan olmak yeterlidir. İsrail, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Filistin coğrafyasında uyguladığı her zulmün hesabını elbette verecektir, bundan kaçış yok. Netanyahu nereye kaçar bilemiyorum. Mülteci kamplarında uyguladığı katliamlar ve Gazze’de 7 Ekim’den bu yana işlediği savaş suçları, bu ülkeyi yönetenlerin yakın gelecekteki yargılanmalarında ayrı bir yere sahip olacaktır.

“İSRAİLLİ YÖNETİCİLER ER YA DA GEÇ İNSANLIK MAHKEMESİNDE YARGILANACAK”

Türkiye, kendisi gibi düşünen devletler ve sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte bu meseleyi her platformda gündeme getirecek, takip edecek ve somut sonuçlara ulaşmasını sağlamak için sonuna kadar çalışacaktır. Evet, İsrailli yöneticiler er ya da geç insanlık mahkemesinde yargılanacak, hak ettikleri cezaları çekecek, tarihin çöplüğündeki yerlerini alacaklardır. Daha önemlisi, Netanyahu yönetimine bu cüreti veren, işlediği insanlık suçlarının üzerini örten Batılı ülkeler de aynı akıbeti paylaşacaklardır. Şayet Amerika ve Avrupa ülkeleri İsrail’e sınırsız siyasi, askerî ve ekonomik destek vermemiş olsa, bu terör devletinin yöneticiler böylesine pervasız ve acımasız hareket edemezdi. Esasen Batının tarihi bu bakımdan oldukça karanlıktır, oldukça çirkindir, oldukça vahşi, gaddarlık örnekleriyle doludur. Biz bunların niyetini Bosna’dan, Makedonya’dan, Yunanistan ve Bulgaristan’dan, Çanakkale’den, Ermenistan’dan, Filistin’den, Irak’tan, Suriye’den, oralardaki vahşetlerinden ve sinsi oyunlarından biliriz. Dünyayı asırlardır Batı değerleri safsatasıyla oyalayanlar, sadece kendi güvenlik ve refahları dışında hiçbir değerleri olmadığını defalarca ispatlamışlardır. Esasen Batının ‘değerlerim’ diye sunduğu inanç, felsefe, hukuk ve bilim unsurlarının tamamı başka coğrafyalara ve toplumlara aittir. Batının inancı, Kudüs Nasıra, bu felsefe, Ege ve Batı Anadolu, hukuki itibariyle Akdeniz ve Roman, bilimi Endülüs ve doğu dünyası kökenlidir. Sadece barbarlık, gerçek anlamda Batıya ait bir vasıftır. Haçlı Seferlerinde 4 milyon, sömürgelerinde 50 milyon, birinci ve ikinci dünya savaşlarında 70 milyon insanı katleden Batı, hep bu vasfını sergiliyordu.

Gazze’deki vahşete ortak olan Batı, çalıp çırptığı tüm değerleri bir kenara bırakıp yine sadece mayasındaki barbarlık dürtüsüyle hareket etmektedir. İsrail’e en küçük bir söz söyletmeyip Gazze’de yapılanları dile getirenlerin üzerine hoyratça giden Batı yönetimleri, bireysel düzlemde insan olma, kurumsal düzlemde devlet olma özelliklerini kaybetmişlerdir. Aynı şekilde, Birleşmiş Milletler ve onun en önemli organı olan Güvenlik Konseyi gibi kurumlar da bu zulüm karşısında sergiledikleri acizlikle insanlığın ortak çatısı olma hürriyetlerinden iyice uzaklaşmışlardır. Genel Sekreter Sayın Guterres’in samimi çabaları, Güvenlik Konseyi’nin kimi daimi üyeleri tarafından engellenmiştir. Biz yıllardır ‘dünya beşten büyüktür’ diye haykırırken işte bu gerçeklere işaret, bu haksızlıklara isyan ediyorduk. Buradan açıkça söylüyorum; Batının etekleri altına saklanan İsrail yönetimi, zulmünü ne kadar tırmandırırsa sonuçta ödeyeceği bedeller de o kadar ağır olacaktır. Masum çocukları, kadınları, yaşlıları, silahsız ve çaresiz insanları dünyanın en modern savaş araçlarıyla öldürmek, sadece İsrail yöneticileri gibi korkaklara mahsus bir zavallılıktır. Gazze’deki bir avuç sivil karşısında yüreği de, bacağı da titreyen İsrail’in gerçek bir orduyla, gerçek bir güçle karşı karşıya geldiğinde paramparça olacağı muhakkaktır. İsrail yönetiminin böyle bir acı akıbete gerek kalmadan bir an önce aklını başına toplamasını ümit ediyoruz. Bölgeye huzur gelmesinin tek yolunun 1967 sınırlarında Doğu Kudüs’ün Başkenti olduğu coğrafi bütünlüğe sahip, bağımsız, egemen bir Filistin devletinin kuruluşundan geçtiğini bir kez daha hatırlatıyoruz.

“GÜVENLİ ŞEHİRLER İÇİN TEK ÇARE KENTSEL DÖNÜŞÜMDÜR”

Geçtiğimiz günlerde Marmara Bölgesinde yaşanan 5,1 büyüklüğündeki nispeten hafif sarsıntı, bizlere deprem ülkesi olduğumuz gerçeğini bir kez daha hatırlattı. Bilindiği gibi Türkiye, Alpler’den Himalaya’lara uzanan kuşak içerisinde en fazla deprem riski taşıyan beşinci ülkedir. Topraklarımızın yüzde 66’sı, nüfusumuzun yüzde 71’i deprem açısından riskli alanlarda yer alıyor. Ülkemizde son bir asırda altı ve üzeri büyüklükte 231 deprem meydana geldi. Bu afetlerde 130 binden fazla canımızı toprağa verdik. Son olarak 6 Şubat depremlerinde 50 binden fazla insanımız yıkıntıların altında kalarak hayatını kaybetti. Rabbim, deprem şehitlerimize rahmet eylesin. Onları cennetiyle, cemaliyle müşerref eylesin diyorum.

Bu coğrafyada yaşamak demek, deprem gerçeğiyle yüzleşmek, karşımızdaki tehlikeyi kabullenmek ve ona göre hareket etmek demektir. Önümüzdeki tablonun bize gösterdiği tek çözüm yolu, depreme dayanıklı binalar yapmaktır, yani kentsel dönüşüm dediğimiz bu adımı atmak ve bu adımı attık. Maalesef ülkemiz uzunca bir süre bu toprakların hakkını vermek yerine, hakkına giren bir anlayışla yönetildiği için diğer pek çok husus gibi deprem tehlikesi de göz ardı edilmiştir. Büyük yıkıma yol açan 1999 felaketi, bu meselenin yeniden ve güçlü bir şekilde gündeme gelmesine, standartların yeniden belirlenmesine vesile oldu. Biz de bu süreci daha ileriye taşıyarak 2012 yılında tarihimizde ilk defa kentsel dönüşüm yasasını çıkarttık. Yapı Denetim Kanunu başta olmak üzere konuyla ilgili mevzuatı güncelledik, geliştirdik. Kentsel dönüşüm yasasının çıktığı tarihten bugüne kadar hayata geçen projelerde Türkiye genelinde 480 milyar liralık yatırımla 2 milyon 200 bin bağımsız bölümün dönüşümünü tamamladık. Hâlihazırda ülke genelinde yaklaşık 400 bin bağımsız bölümün dönüşüm süreci devam ediyor. Türkiye’de yaklaşık 31 milyon konut ve 5 milyon ticari alandan oluşan 36 milyon bağımsız bölüm var. Bunların 6 milyonu deprem riski altındadır. Üstelik bunların yaklaşık yarısının da acilen dönüşmesi gerekiyor. Dolayısıyla, güvenli şehirler için tek çare kentsel dönüşümdür. Kentsel dönüşümün ne kadar önemli olduğunun en son ve somut örneği 6 Şubat depremleridir. Bu hakikati görmezden gelmek, ertelemek, siyasi çıkarlar için istismarına yeltenmek çok açık ve net söylüyorum, ülkemize ihanet etmek demektir. Kentsel dönüşüm konusu Türkiye için tartışmasız bir beka meselesidir. Hepsinden önemlisi bu konu siyaset üstü, siyasi partiler üstü bir konudur.^

“TOKİ VASITASIYLA 1,3 MİLYON KONUTU HAK SAHİPLERİNE TESLİM ETTİK”

Hazreti Mevlana, ‘akıl sonradan ah çekmek için değil, düşünüp tedbir almak içindir’ der. İnancımızda da tedbir tevekkülden önce gelir. Hükûmet olarak kentsel dönüşüm konusuna ilk günden beri hep bu zaviyeden baktık. Vatandaşlarımızı gecekondu denilen sağlıksız yapılarla birlikte depreme dayanaksız yüksek katlı binalardan da kurtararak onları modern, güvenilir, dayanıklı yuvalara kavuşturmayı hedefledik. Zemin artı üç olsun, zemin artı dört olsun, bilemediniz zemin artı beş olsun dedik. Ve o günden bugüne inşaatlarımızı bu şekilde yapıyoruz. TOKİ Başkanlığımız bu sürecin öncüsü olarak gerçekten kritik bir rol üstlendi. Maruz kaldığı onca haksız, insafsız eleştirilere rağmen TOKİ vasıtasıyla şimdiye kadar 1,3 milyon konutu tamamladık, hak sahiplerine teslim ettik. Ancak üzülerek ifade etmek isterim ki attığımız her adımda tamamen ideolojik saiklerle hareket eden bir kesimi karşımızda bulduk. Akla hayale gelmedik bahanelerle ve hatta iftiraya varan kampanyalarla projelerimize sürekli takoz oldular. Ne kendileri bir iş yaptılar ne de bizim bu meseleyi çözmemizi istediler. Kanundaki boşlukları kullanarak yalan ve yanlış bilgilerle insanımızın aklını bulandırarak kentsel dönüşüm projelerimizi sabote ettiler. Maalesef bunun acısını depremin yıktığı birçok şehrimizde yaşadık. Vatandaşlarımızın canları ve mallarıyla bir daha böyle bedeller ödememesi için kentsel dönüşüm çalışmalarımızı bir üst seviyeye çıkarma kararı aldık. Bu amaçla geçtiğimiz Eylül ayında çok geniş bir katılımla Deprem Gerçeği ve Kentsel Dönüşüm Şûrası düzenledik. Şûrada ortaya çıkan teklifler Şûranın en güzel neticesi de oydu, diğer çalışmalar ışığında yeni bir kentsel dönüşüm yasası hazırladık. Kanun teklifimiz geçtiğimiz aybaşında Meclisimizden onay aldı ve yürürlüğe girdi.

Yeni kentsel dönüşüm mevzuatının yürürlüğe girmesiyle birlikte muhalefet ve malum çevreler daha önce yaptıkları gibi hemen tezvirata başladı. Vatandaşın malına el konulacak, bu iftiradan başlayarak rantsal dönüşüm bühtanına kadar sayısız yalanı tedavüle soktular. Oysa kanunda ne böyle bir ifade var, ne de böyle bir durum söz konusu değildi. Düzenlemenin tek bir gayesi vardır o da kentsel dönüşüm sürecindeki engelleri ortadan kaldırmak ve dönüşüm sürecini hızlandırmaktır.

“BİNALARIN KENTSEL DÖNÜŞÜME DÂHİL EDİLMESİ SALT ÇOĞUNLUĞA BAĞLANDI”

Yeni kanunla kentsel dönüşüm konusunda yapılan değişiklikler şunlardır: Daha önce çok daha yüksek çoğunluk gerektiren çok sayıda bağımsız birime sahip binaların kentsel dönüşüme dâhil edilmesi salt çoğunluğa bağlandı. Yani bir binada oturanların yüzde 50’sinden 1 fazlası onay verdiği zaman kentsel dönüşüm ve inşaat ruhsatı alınabilmesi mümkün hâle getirildi. İmar planlarının ilan-askı ve itiraz süreçleri kısaltıldı. Tebligatların yapıların kapısına asılabilmesi, elektronik devlet üzerinden bildirilebilmesi ve muhtarlıklarda ilan edilebilmesiyle süreç hızlandırıldı.

Deprem riskinin en çok hissedildiği yerlerin başında gelen İstanbul’daki kentsel dönüşüm projeleri için yarısı bizden kampanyasının uygulanabilmesi amacıyla yasaya mali yardım hükmü de eklendi. Diğer şehirlerimizin her biri için de oranın şartlarına, ihtiyaçlarına, beklentilerine uygun özgün modeller geliştirilmesine imkân tanındı. Anlaşmazlıkların çözümü için arabuluculuk sisteminin devreye alınmasından, ihtisas mahkemelerine kadar çeşitli mekanizmalar getirildi. Dönüşüm alanlarında imar planlarının yeni kurulan Kentsel Dönüşüm Başkanlığınca onaylanması zorunluluğu getirilerek istismarların ve gecikmelerin önüne geçilmesi hedeflendi. Hak sahibinin borcunu ödeyememesi hâlinde dönüşen konut borcu nispetinde Hazine’ye teshil edilmesi ve yine hak sahibine ömür boyu ücretsiz tahsisine imkân verildi.

Yerleşime uygun olmayan bütün bu alanların riskli alan olarak belirlenmesi ve bu alanlarda yapılaşmaya izin verilmemesi temin edildi. Kentsel dönüşüm projelerine kamu desteği için kaynak sağlayacak yöntemler geliştirildi. Yapılan tüm bu düzenlemelerin amacı kentsel dönüşümü hızlandırarak milletin ve şehirlerimizin can ve mal güvenliğini sağlamaktır.

Küçük çıkar kavgalarıyla veya kaygılarıyla kentsel dönüşüm projelerinin geciktirilmesinin önüne geçilebilmesi ancak bu şekilde mümkündür. Yeni kanunla getirilen düzenlemelerde herhangi bir rant sağlama amacı veya hak sahiplerinin başka bir bölgeye gönderilmesi söz konusu değildir. Kim bunun aksini iddia ediyorsa, müfteridir, yalancıdır, bu milletin iyiliğini istemiyor demektir.

“2024 YILI BÜTÇEMİZDE DEPREMZEDE ŞEHİRLERİMİZİN YENİDEN İNŞASINA 1 TRİLYON LİRA KAYNAK AYIRDIK”

Dönüşüm çalışmalarında Pazartesi günü 5.1 büyüklüğünde bir depremle sarsılan Marmara Bölgemize daha fazla özel önem vermemiz elbette sebepsiz değildir. Süreci diğer şehirlerimizde yönetmek ve hızlandırmak nispeten daha kolaydır. Ancak, İstanbul’un da içinde yer aldığı Marmara Bölgemizde yaşanacak bir felaketin, Allah korusun, tüm Türkiye’ye ağır maliyeti olacaktır; bu gerçek karşımızdayken başka türlü hareket edemeyiz. Amacımız, İstanbul’da her yıl 350 bin konut inşa ederek 5 yıl içinde acil dönüşüm gerektiren tüm binaları yenilemektir.

Tabi bu arada 6 Şubat depremlerinde yıkılan şehirlerimizi ayağa kaldırmaya yönelik çalışmalarımızda en küçük bir aksaklığa, en küçük bir ihmale izin vermiyoruz, vermeyeceğiz. İnşasına başlanan 250 bin bağımsız bölümden 46 binini yılbaşından önce hak sahiplerine teslim edeceğiz, takip eden aylarda da biten konutların teslimini sürdüreceğiz.

Vatandaşlarımızdan gelen taleplere, bütün bunlara kulak vererek yerinde dönüşümü kolaylaştıracak hibe ve kredi desteklerini içeren yeni modelleri de devreye aldık. Yerinde dönüşüm projelerine başvuru sayısı 247 bini buldu. Sadece bölgedeki altyapı çalışmaları için 40 milyar liralık kaynağı ilgili kurumlarımızın kullanımına tahsis ettik. 2024 yılı bütçemizde depremzede şehirlerimizin yeniden inşasına 1 trilyon lira kaynak ayırdık. Deprem bölgesindeki şehirlerimizde sadece konut yapmakla kalmıyor, bu şehirlere kimliğini veren ticari alanları ve kültürel yapıları da yeniden ayağa kaldırıyoruz.

Ayrıca, bu şehirlerimizin meydanlarını, kent merkezlerini ve önemli ana caddelerini yine Hükûmet olarak biz yapıyoruz.

“81 VİLAYETİMİZİN TAMAMINDA PROJELERİMİZ DEVAM EDİYOR”

Aynı şekilde depremde zarar gören yollar ve ulaştırma yatırımlarıyla ilgili sorunları da yine biz giderdik, biz gideriyoruz. Deprem bölgesinde şu an yapım süreci devam eden yeni yolların toplam uzunluğu 180 kilometreyi buluyor. Deprem şehirlerimiz başta olmak üzere 81 vilayetimizin tamamındaki yol, otoyol, köprü, tünel, viyadük ve metro projelerimiz de devam ediyor.

Hava ve demir yolu ulaşımında açılışa hazır devasa yatırımlarımız var. Önümüzdeki dönemde yapımı tamamlanan ulaştırma projelerimizin resmî açılışlarını peyderpey inşallah yapmaya devam edeceğiz.

Hiç kimsenin ülkemizi depreme hazırlamadaki en önemli aracımız olan kentsel dönüşüm projelerini dinamitlemesine, yavaşlatmasına, sulandırmasına izin vermeyeceğiz.

Milletimizin de siyasi istismarcılara kulak asmayacağına inanıyorum. Bu konuda bize destek veren herkese şükranlarımı özellikle sunuyorum.

Rabbim yar ve yardımcımız olsun. Toplantımızın hayırlara vesile olmasını diliyorum. Sizleri bir kez daha sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.”

DAHA FAZLA HABER
REKLAMLAR

HABER BURADA

Eylül 2022
P S Ç P C C P
 1234
567891011
12131415161718
19202122232425
2627282930  
REKLAMLAR

GENÇ BÜROKRAT

seers cmp badge