Cumhurbaşkanı Erdoğan, Büyük Taarruz’un 100. Yıl Dönümü Kutlamaları ve Afyonkarahisar Toplu Açılış Töreni’nde yaptığı konuşmada, “Ülkemizin şahlanışına set vurma gayretlerini, aydınlık yarınlarımızın teminatı geçlerimizle birlikte inşallah boşa çıkartacağız. Ecdadımızın bu topraklarda bıraktığı izleri takip ederek; Türkiye’yi ahlakla, erdemle, adaletle ve kardeşlikle büyütmeye devam edeceğiz” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Afyonkarahisar Zafer Meydanı’nda düzenlenen Büyük Taarruz’un 100. Yıl Dönümü Kutlamaları ve Afyonkarahisar Toplu Açılış Töreni’ne katılarak vatandaşlara hitap etti.
Konuşmasına alandakileri selamlayarak başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kütahya’da bugün yapılan toplu açılış töreninde 50 bini aşkın vatandaşın olduğunu belirterek, “Hepsinin sizlere selamı var. Bugün Afyonkarahisar da bir başka. Burada da yine 50 bini aşkın kardeşimizle bir aradayız. Bay Kemal, bak; Afyon’dan, Kütahya’dan sana selamlar var” ifadelerini kullandı.
Kovid-19 salgını nedeniyle 3,5 yıl aradan sonra Afyonkarahisar’a geldiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Büyük Zafer’in arefesinde, ‘Zaferin şehrindeyiz. Mücadelenin, direnişin, millî iradenin şehri Afyonkarahisar’da bulunmaktan, sizlerle hasret gidermekten büyük bahtiyarlık duyuyorum” dedi.
“BAĞIMSIZLIK İRADEMİZİ TEKRAR PERÇİNLEDİK”
“Şehitler diyarı” Afyonkarahisar’da vatan, bayrak ve ezan için can veren tüm kahramanlara Allah’tan rahmet niyaz eden Erdoğan, “Büyük Zafer’in 100. yılına ulaşmanın heyecanını yaşadığımız bu özel günde Kocatepe’den taarruz emrini veren Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa’yı, Yüzbaşı Agah Efendi ve beraber toprağa düştüğü Mehmetçikleri, Çiğiltepe Kahramanı Albay Reşat Bey’i, Afyonkarahisar’ın şehitliklerinde koyun koyuna yatan tüm yiğitleri, tüm askerleri tazimle yâd ediyorum. Rabbim şehitlerimizin ruhlarını şad, mekânlarını cennet, makamlarını ali eylesin diyorum. Aynı kutlu gaye uğrunda yaralanan gazilerimize özellikle Rabbimden şifalar diliyorum” diye konuştu.
Program öncesi Kütahya’da olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Kütahyalı kardeşlerimizle, aziz şehitlerimizin manevi huzurunda bir araya geldik. Bundan tam bir asır önce tüm imkânsızlıklara rağmen verilen o destansı mücadeleyi hep birlikte yeniden hatırladık. Meydanı hınca hınç dolduran gençlerimizle, kadınlarımızla, ak saçlılarımızla bağımsızlık irademizi tekrar perçinledik. Cuma günü de bir başka destanın, milletimize Anadolu’nun kapılarını açan Malazgirt Zaferi’nin 951. yıl dönümüydü. Önce Ahlat’taydık. Okçular Vakfı’mızın öncülüğünde daha çok gençlerimizin ağırlıkta olduğu muhteşem bir buluşmaya imza attık. Ardından Malazgirt Meydanı’nda Türkiye’nin 81 vilayetinden gelen on binlerle birlikte bu zaferimizin manasına uygun şekilde Cuma namazını Malazgirt’te kıldık. Tıpkı atamız Sultan Alparslan’ın 951 yıl önce yaptığı gibi, hep beraber, omuz omuza saf tuttuk. Diyanet İşleri Başkanı’mızın imametinde Malazgirt’te cuma namazını eda ettik. Millî bekamıza ve değerlerimize yönelik çirkefçe saldırıların arttığı bir dönemde Ahlat’tan ve Malazgirt’ten çok önemli mesajlar verdik. Yarın da Ankara’da, 30 Ağustos Zafer Bayramı’mızı kutlayacağız. Milletimizin bu topraklardaki bin yıllık varlığının köşe taşları olarak gördüğümüz zaferlerimizi hiçbir ayrım yapmadan kucaklıyoruz.”
“85 MİLYONUN BİRLİK VE BERABERLİĞİNİ TAHKİM EDİYORUZ”
Seçimlere yaklaşık 9 ay olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, alandakilere, “9 ay sonra 2023 seçimlerine hazır mıyız?” diye sorarak, “Ana kademe, kadın kolları, gençler kapı kapı dolaşmaya var mıyız? Size inanıyorum, güveniyorum. 2023’ün bizler için bugün burada olduğu gibi yeniden bir zafer yılı olacağına inanıyorum. İnanıyor muyuz? Şahit ol ya rab, şahit ol ya rab. Bize yıllarca unutturulmaya çalışılan, yıllarca üstü örtülen, yıllarca ihmal edilen tarihimizi kendilerince yeniden yazmak isteyenler tarafından yok sayılan zaferlerimizin hepsine de sahip çıkıyoruz. İşte bugün burada olduğu gibi hem millet olma bilincimizi kuvvetlendiriyoruz hem de 85 milyonun birlik ve beraberliğini tahkim ediyoruz” ifadelerini kullandı.
Şehitleri şükranla anarken aynı zamanda canları pahasına bıraktıkları emanetlere karşı mesuliyetlerini hatırladıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Birileri rahatsız olsa da şanlı tarihimizin bu önemli günlerini her seferinde daha büyük katılımlarla, çok daha coşkulu bir şekilde yâd edeceğiz. Tarih bilmez, ahlak bilmez, kutsal tanımaz edepsizlere rağmen milletimizi ayakta tutan sütunların yıkılmasına müsaade etmeyeceğiz. Ne Türkiye’yi eski kötü günlerine geri döndürme çabaları ne millete tepeden bakmaya alışmış elitlerin hezeyanları ne millî iradenin egemenliğini kabullenemeyen vesayetçilerin oyunları ne de FETÖ’den PKK’sına eli kanlı terör örgütlerinin kalleş saldırıları, bunların hiçbiri bizi yolumuzdan alıkoymayacak.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında, “Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet” vurgusu yaptı.
Türk milletinin birliğini kimsenin bozamayacağını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Milletimizin mukaddes değerlerine dil uzatanlar, milletimizin kutsallarına hakaret edenler hem maşeri vicdanda hem de hukuk önünde hesap vermekten paçalarını kurtaramayacaklar” dedi.
“Tarihî şahsiyetlerimiz arasında ayrımcılık yaparak fitne tüccarlığına yeltenen sahte tarihçiler kirli emellerini gerçekleştiremeyecekler” ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, tek parti faşizmi özlemiyle yanıp tutuşanların son 20 yıldır olduğu gibi gelecekte de hedeflerine ulaşamayacağına işaret etti.
Türkiye’nin şahlanışına set vurma gayretlerinin milletle ve gençlerle boşa çıkarılacağını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ecdadımızın bu topraklarda bıraktığı izleri takip ederek, Türkiye’yi ahlakla, erdemle, adaletle, kardeşlikle büyütmeye devam edeceğiz” dedi.
“VATANIMIZIN DÖRT BİR KÖŞESİNDEKİ ŞEHİTLİKLERİMİZ YİĞİTLİK DESTANLARIYLA DOLU”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Afyonkarahisar’ın Kurtuluş Savaşı’nın sembol şehirleri arasında yer aldığını, topraklarının şehit kanlarıyla yoğrulmuş mübarek bir belde olduğunu belirterek, kentte 7 şehitlik bulunduğunu hatırlattı.
Gençlerden şehitlikleri ziyaret ederek kitabeleri dikkatle okumasını isteyen Erdoğan, şöyle devam etti: “Kurtkaya Şehitliği Kitabesi’ndeki göz yaşartıcı hikâyeyi burada paylaşmak istiyorum, Büyük Taarruz 26 Ağustos 1922 günü sabah 04.30’da başlamış ve iki saat içerisinde düşmanın bütün tel örgüleri parçalanmıştır. Daha gün doğmadan zaferin ilk ışıkları Anadolu’da parlamaktadır. Başkomutanlık Karargâhı’nın bulunduğu Kocatepe’ye tek geçit yeri olan Kalecik ve Kurtkaya bölgeleri Türk ordusu için çok önemlidir. Buraların bir an önce alınması ve düşmanın yok edilmesi görevi henüz 24 yaşındaki Yüzbaşı Agah’a verilir. Yüzbaşı Agah, emrindeki 150 Mehmetçik ve Üsteğmen Feyzullah ile 2 bin 500 kişilik düşman tümenine saldırarak büyük bir savaş başlar. Bütün çarpışmalar 27 Ağustos öğlen saatlerine kadar sürer. Düşman saflarının içine kadar dalan Yüzbaşı Agah onlara ağır kayıplar verdirerek batı istikametine kaçmalarını sağlar. Büyük bir takviye alan düşman birliği ile çarpışırken Yüzbaşı Agah, 100 Mehmetçik ve Üsteğmen Feyzullah ile birlikte şehit düşer. Geriye kalan 50 Mehmetçik ve takviye kuvvetlerimizle düşman bu vadi içerisinde tamamen yok edilir. Evet, sadece Afyon’daki abideler değil, Kütahya’dan Çanakkale’ye kadar vatanımızın dört bir köşesindeki şehitliklerimiz de buna benzer yiğitlik destanlarıyla doludur.”
Dünyanın 34 farklı ülkesindeki 78 Türk şehitliğinin milletin hak, adalet ve hürriyet yolunda verdiği mücadelenin sembolü olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin dünyanın en büyük şehitliği olduğunu belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu nedenle Türkiye’nin şüheda yurdu, Türk milletinin de şehitleriyle yaşayan bir millet olduğunu vurguladı.
İstiklal Marşı’nın dizelerini okuyan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şehitlerden aldıkları ilhamla AK Parti’nin temellerini Afyonkarahisar’da attıklarını ve kutlu yürüyüşü başlattıklarını, 21 yıldır gece gündüz demeden çalıştıklarını ve Türkiye’ye aşkla hizmet ettiklerini anlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti’ni yüceltmek, güçlendirmek, muasır medeniyetler seviyesinin üstüne taşımak için gayret gösterdiklerini, milletin desteği ve duasıyla “aşılmaz” denilen engelleri aştıklarını kaydetti.
Milletin desteğiyle Türkiye’yi, bölgesinin parlayan yıldızı hâline getirdiklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’yi her alanda tarihî yatırımlarla tanıştırdıklarını belirtti.
“HER BİR BAŞLIKTA ÜLKEMİZE ÇAĞ ATLATTIK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, demokrasiden özgürlüklere, ulaşımdan eğitime, sağlıktan tarıma, sosyal yardımlardan ekonomiye, savunma sanayisinden diplomasiye kadar her bir başlıkta Türkiye’ye çağ atlattıklarını söyledi.
Afyonkarahisar’a son 20 yılda yapılan yatırımların tutarının 34 milyar lirayı geçtiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bay Kemal, böyle lafla olmuyor, icraat icraat… Eğitimde 3 bin adet yeni derslik inşa ettik. Şehrimize ikinci devlet hastanesini elhamdülillah, aynı şekilde ikinci devlet üniversitesi olarak Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri Üniversitesini kurduk. Gençlik ve sporda 11 bin 588 kişi kapasiteli yükseköğrenim yurt binaları kazandırdık. Toplam 57 adet spor tesisi inşa ettik. Afyonkarahisar, himayemizde 4 yıldır Dünya Motokros Şampiyonası’nda yüz binlerce yerli ve yabancı konuğu burada misafir ediyor” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu önemli organizasyonun spor aracılığıyla Afyonkarahisar’ın ve Türkiye’nin tanıtımına, turizme ve ekonomiye katkı sağladığını ifade ederek, sosyal yardımlar kapsamında Afyonkarahisarlı ihtiyaç sahiplerine yaklaşık 3 milyar lira tutarında kaynak aktardıklarını kaydetti.
Sağlıkta toplam 1341 yataklı 23 hastaneyle birlikte 53 sağlık tesisi yaptıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çobanlar, Başmakçı, Bolvadin, Emirdağ ve Dinar Haydarlı Devlet Hastanelerinin de içinde olduğu toplam 21 sağlık tesisimizin ihale, proje ve arsa aşaması devam ediyor. Çevre ve şehircilikte Afyon’da TOKİ eliyle 9 bin konutu tamamlayıp vatandaşlarımızın hizmetine sunduk. 1359 sosyal konutun yapımına devam ediyoruz. Afyon’da aralarında Garnizon Millet Bahçesi’nin de olduğu toplam 9 millet bahçesi projemiz var. Bunlardan 4’ünün yapımına devam ediyoruz, 5’inin yapımına ise en kısa sürede başlayacağız.” dedi.
“AFYONKARAHİSAR ANKARA ARASI 1,5 SAATE DÜŞECEK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “ikinci Kapadokya” olarak anılan Frigya vadilerinin, Anadolu’nun açık hava müzesine dönüştürülmesi için büyük bir çevre düzenlemesi yürüttüklerini ifade ederek, şöyle devam etti: “Bölgemizde kültür ve termal turizme dayalı olarak turizmin geliştirilmesi için kapsamlı çalışmalar yürütüyoruz. Tescilli 600 konağın 400’ünün restorasyonunu tamamladık. Ulaştırmada 2002 yılına kadar Afyonkarahisar’a 54 kilometre bölünmüş yol yapılmıştı. Biz bunu 531 kilometre ilaveyle 585 kilometreye çıkardık. Afyonkarahisar sınırları içerisindeki demir yollarını yeniledik. Gar binasını restore ettik. Ankara-Afyonkarahisar-İzmir yüksek hızlı tren hattının yapımı sürüyor. Bu hattın 2025 yılında tamamlanmasıyla Afyonkarahisar Ankara arası 1,5 saate, İstanbul 3,5 saate, İzmir 2 saate düşecek. Tarım ve ormanda Afyonkarahisar’a 43 adet baraj, 26 adet gölet inşa ettik. 7 baraj ve bir gölet daha inşa ediyoruz. Sulama projeleriyle Afyonkarahisar’da 742 bin dekar zirai araziyi sulamaya açtık. Böylece yıllık 1,1 milyar lira zirai gelir artışı sağladık. Yapımı süren 13 sulama tesisimiz ile toplam 34 bin dekar araziyi daha sulayacağız.”
“ÜRETİCİLERİMİZİ YALNIZ BIRAKMADIK, BIRAKMIYORUZ”
Afyonkarahisarlı çiftçilere toplam 3 milyar lira tutarında tarımsal destek verdiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Küresel krizlerden kaynaklı hayat pahalılığı karşısında üreticilerimizi yalnız bırakmadık, bırakmıyoruz. Bu sene tarım ürünlerinde çok yüksek alım fiyatları açıklayarak çiftçimizin yüzünü bir kez daha güldürdük. Yağışların da bol olmasıyla hamdolsun verimli bir hasat dönemi geçiriyoruz. Tüm dünyanın içinde sürüklendiği bu fırtınadan ülkemizi daha güçlü bir şekilde sahil-i selamete çıkaracağız. Sanayi ve teknolojide Afyon’a 3 yeni organize sanayi bölgesi, bir teknopark, bir araştırma geliştirme merkezi kurduk. Enerjide Afyonkarahisar, Bolvadin, Çay, Çobanlar, Dinar, Emirdağ, Erkmen, Evciler, İscehisar, Sandıklı, Susuz ve Şuhut’u doğal gazın konforuyla tanıştırdık.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gelecek birkaç yıl içinde diğer ilçe ve beldelere de doğal gaz arzı sağlamayı hedeflediklerini vurgulayarak, “Muhalefet tüm mesaisini, birbirlerinin kuyusunu kazmaya, yalan ve iftira siyasetiyle ülkenin altını oymaya harcarken biz, sizlerle birlikte 85 milyonun tamamına hizmet götürüyoruz. Toplanıp dağılmaktan başka hiçbir maharetleri var mı? Kendi sığ gündemleriyle baş başa bırakıp biz işimize bakıyoruz” diye konuştu.
Afyonkarahisar ve ilçelerinde toplam 4 milyar 67 milyon liralık yatırımı bugün aynı zamanda resmî olarak hizmete aldıklarını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Toplu konuttan altyapı yatırımlarına, eğitimden sağlığa, emniyetten spor tesislerine, çevreden sulama projelerine varıncaya kadar toplam 222 eseri şehrimize kazandırıyoruz. Her biri ülkemize hizmet sevdamızın birer nişanesi olan bu yatırımların şehrimize hayırlı olmasını diliyorum. Bu eserleri Afyonkarahisar’a kazandıran bakanlarımızı, valiliğimizi, il özel idaremizi, Afyon Belediyemizi, ilçe belediyelerimizi, üniversitelerimizi canı gönülden tebrik ediyorum. İnşallah sizlerin desteği ve duası yanımızda olduğu müddetçe Afyon’la birlikte tüm Türkiye’ye eserlerimizle mührümüzü vurmayı sürdüreceğiz. Biz bu yola sizlere hizmetkâr olmak için çıktık. Sizlere efendi olmaya değil, hizmetkâr olmaya geldik. Bu yatırımları sizlerle beraber yaptık. Ülkemizi başarıdan başarıya sizlerle beraber koşturduk. Türkiye’nin ayağına vurulan asırlık prangaları yine el ele vererek, güç birliği yaparak hep beraber kırdık. Siz bize güvendiniz, inandınız, bizi mücadelemizde yalnız bırakmadınız. Biz de size olan şükran borcumuzu hep daha çok çalışarak, daha çok eser ve hizmet üreterek ödedik.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin 2023’te gelecek asrına yön verecek tarihî bir seçim yaşayacağına işaret ederek, “AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak 2023 imtihanından da alnımızın akıyla geçerek, büyük ve güçlü Türkiye yolculuğumuzu devam ettirmek istiyoruz. Sizlerden 2023’e giden kritik süreçte birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize daha fazla sahip çıkmanızı bekliyorum.” dedi.
“Son günlerde milletimizin en büyük gücü olan kardeşliğine yönelik provokasyonların ibadethanelerimizi ve imam hatip okullarımızı da hedef alacak şekilde çok ciddi boyutlara ulaştığını görüyoruz.” ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “2023 yaklaştıkça sandıktan çıkamayacaklarını anlayanlar, umutlarını raf ömrünü tamamlamış bayat senaryolara bağlamış durumdalar. Yıllarca tahkir ettikleri milletimizi bu sefer tahrik ederek, sinsi emellerini gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Yıllarca ‘bidon kafalı’, ‘makarnacı’, ‘kömürcü’ diyerek aşağıladıkları insanlarımızı bu sefer tehditlerle sindirmek ve ürkütmek istiyorlar. Uyanık olacak ve hiçbirimiz buna fırsat vermeyeceğiz. Millet olarak aynı delikten tekrar asla ısırılmayacağız. Kardeşliğimize daha sıkı sarılarak muhabbetimizi daha güçlendirerek bu oyunları boşa çıkarmak hepimizin boynunun borcudur. Bugüne kadar Afyon milli iradeden yana duruşuyla tüm Türkiye’ye örnek olmuştur. Afyonlu kardeşlerimin 2023’te de emaneti ehline vereceğine inanıyorum. Şimdi buradan öyle bir ses verelim ki Türkiye’ye kefen biçenlerin yüreği titresin.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, meydandaki vatandaşlara seslenerek, “Afyon, ülkemiz üzerinde oynanan oyunları bozmaya var mısın? Afyon, 2023’te yine tarih yazmaya var mısın? Afyon, gece gündüz demeden kapı kapı dolaşmaya var mısın? Afyon, büyük ve güçlü Türkiye sevdasına sahip çıkıyor musun? Rabbim hepinizden razı olsun. Coşkunuz, sevdanız ve aşkınız için her birinize teşekkür ediyorum. Bu kardeşinizi bağrınıza bastığınız için bizi muhabbetle kucakladığınız, bize güvendiğiniz ve inandığınız için sizlere şükranlarımı sunuyorum” ifadelerini kullandı.
Törene, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Ticaret Bakanı Mehmet Muş da katıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ankara-Afyonkarahisar-Uşak-İzmir Yüksek Hızlı Tren Üstyapı İşleri Temel Atma Töreni için Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, Afyonkarahisar Çay Barajı Açılış Töreni için Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci ile canlı bağlantı yaptı.
Açılışları yapılan tesislerin bulunduğu yerlerde kurdelelerin kesilmesinin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan sahneye davet ettiği çocuklar ve beraberindekilerle, kurdele keserek tüm eserlerin toplu açılışını gerçekleştirdi.
ZAFERİN ASKERLERİ SERGİSİ’Nİ ZİYARET
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Büyük Taarruz’un 100. Yıl Dönümü Programı ve Toplu Açılış Töreni için geldiği Afyonkarahisar Hava Meydan Komutanlığında, Anadolu Ajansının “Mehmetçik: Zaferin Askerleri Sergisi”ni ziyaret etti.
Sergideki fotoğraflara ilişkin Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdür Serdar Karagöz’den bilgi alan Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra sergi alanındaki fotoğrafları tek tek inceledi.
Ziyaretin sonunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar tarafından sergideki fotoğrafların yer aldığı “Mehmetçik: Zaferin Askerleri” adlı kitap takdim edildi.
AFYONKARAHİSAR BELEDİYESİNİ ZİYARET
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şehirdeki temasları kapsamında ayrıca Afyonkarahisar Belediyesine de ziyarette bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, belediyeye gelişinde Belediye Başkanı Mehmet Zeybek tarafından karşılandı. Afyonkarahisar Valisi Kübra Güran Yiğitbaşı’nın da hazır bulunduğu ziyarette Cumhurbaşkanı Erdoğan, Zeybek ve Güran Yiğitbaşı’ndan kentte yürütülen çalışmalar hakkında bilgi aldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan Başbakanı Miçotakis ile düzenlediği ortak basın toplantısında, “Ege’yi barış ve iş birliği denizi hâline getirelim istiyoruz. Türkiye ve Yunanistan olarak atacağımız ortak adımlarla dünyaya örnek olalım arzusundayız” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye-Yunanistan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nin beşinci toplantısı kapsamında resmî ziyarette bulunduğu Atina’da, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ile baş başa ve heyetler arası görüşmenin ardından ortak basın toplantısı gerçekleştirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan’ı son olarak 2017’de ziyaret ettiğini, bu ziyaretin 65 yıl aradan sonra Türkiye’den Yunanistan’a devlet başkanı düzeyinde yapılan ilk ziyaret olduğunu hatırlattı.
Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nin beşinci toplantısı dolayısıyla tekrar Atina’da bulunmaktan büyük memnuniyet duyduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunan makamlarına teşekkür etti.
“TİCARET HACMİMİZİN 10 MİLYAR DOLARA ÇIKARILMASINDA MUTABIK KALDIK”
Türkiye-Yunanistan münasebetlerinde mevcut olumlu ivmeyi daha da geliştirmek istediklerinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyimizin beşinci toplantısını yedi yılın ardından bugün gerçekleştiriyor olmamız, bu niyetimizin bir göstergesidir. Bir sonraki toplantı için bu kadar ara vermeyeceğimizi ve kuruluş bildirgesinde ifade olunduğu üzere yılda en az bir kez bu buluşmayı gerçekleştirmenin her iki ülke için de hayırlı olacağını düşünüyorum.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan Cumhurbaşkanı Katerina Sakelaropulu ve Yunanistan Başbakanı Miçotakis ile faydalı görüşmeler yaptıklarını dile getirerek, şunları kaydetti: “Sayın Başbakanla ikili görüşmemizde iş birliğimizi geliştirmek maksadıyla atılabilecek adımları ele aldık. Üst düzey temasların devamı çerçevesinde aramızdaki diyalog kanallarının her seviyede açık tutulmasının önemini vurguladık. Başbakanlığım döneminde teşkil edilen Türkiye-Yunanistan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi mekanizmasının, ilişkilerimizin olumlu gündem temelinde ilerletilmesine katkı sağladığının altını çizdim. Dostane ilişkiler ve iyi komşuluk hakkında Atina Bildirgesi ile ilişkilerimizi geliştirme yönündeki irademizi en üst seviyede teyit etmiş olduk. 2021 yılında oluşturulan Ortak Eylem Planı çerçevesindeki çalışmaların somut neticelerini görmekten ayrıca memnuniyet duyuyoruz. Sayın Başbakan ile görüşmemizde şu an itibarıyla yaklaşık beş milyar dolar civarında olan ticaret hacmimizin 10 milyar dolara çıkarılmasında mutabık kaldık. İpsala-Kipi Sınır Kapısı’nda ikinci köprü inşası gibi ulaştırma projelerinin önemine işaret ettik.”
“AZINLIKLARIN HUZUR VE REFAHININ ARTMASI, İLİŞKİLERİMİZİ OLUMLU YÖNDE ETKİLEYECEKTİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan gerek turizm gerek kültürel alanda ilişkileri geliştirmek istediklerini vurgulayarak, “Sayın Başbakan ile görüşmelerimizde Ege ve Doğu Akdeniz’deki tutumlarımız hakkında görüş alışverişinde bulunduk ve dışişleri bakanlarımızın bu konudaki çalışmaları, kararlı bir şekilde ele almalarını istedik. Mevcut sorunlarımızı yapıcı diyalog, iyi komşuluk ve uluslararası hukuk çerçevesinde müşterek çabalarla çözüme kavuşturmak samimi temennimizdir” diye konuştu.
Yunanistan Başbakanı Miçotakis ile terörle mücadele alanındaki iş birliğinin nasıl geliştirilebileceğini de ele aldıklarını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Bu minvalde beklentilerimizi bir kez daha dile getirdik. Özellikle Lavrion Kampı’nın kapatılmasını memnuniyetle karşıladık. Yunanistan’da teröristlere barınma imkânı sağlayan benzeri kampların oluşmaması için dikkatli olunması gerektiğinin altını çizdim. Yunanistan’daki Türk azınlığı ve ülkemizdeki Rum azınlığı, beşeri ve kültürel zenginliğimizin yapı taşlarıdır. Azınlıkların huzur ve refahının artması, ilişkilerimizi olumlu yönde etkileyecektir. Batı Trakya Türk azınlığının durumunda uluslararası hukukun gerektirdiği iyileştirmelerin yapılması yönündeki beklentilerimizi ifade ettik. Kıbrıs meselesinin, adadaki gerçekler temelinde, adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüme kavuşturulması, tüm bölgenin yararına olacaktır.”
“ULUSLARARASI TOPLUM, İŞLENMEKTE OLAN SAVAŞ SUÇLARI KARŞISINDA SESSİZ KALMAMALIDIR”
Yunanistan Başbakanı Miçotakis ile ikili ilişkilerin yanı sıra mevcut bölgesel ve küresel gelişmeler hakkında da fikir alışverişinde bulunduklarını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, görüşmede, Gazze başta olmak üzere işgal altındaki Filistin topraklarında yaşanan dramı ele aldıklarını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin en başından beri sivillerin hedef alınmasını hiçbir şekilde tasvip etmediğini dile getirdiğini hatırlatarak, şu görüşleri paylaştı: “Yaşananların, Gazze halkının toplu şekilde cezalandırılmasına dönüşmesi, çoğunluğu çocuk ve kadın 17 bin masum Filistinli sivilin katledilmesi, vicdanları yaralamaktadır. Uluslararası toplum, işlenmekte olan insanlık ve savaş suçları karşısında sessiz kalmamalıdır. Kalıcı ateşkesin bir an evvel tesisi, insani yardımların engelsiz akışının temini, hepimizin önceliği olmalıdır. Son gelişmelerle birlikte 1967 sınırlarında bağımsız, egemen, toprak bütünlüğü haiz Filistin devletinin tesisinin artık kaçınılmaz olduğunu bir kez daha gördük. Türkiye olarak adil bir barışın uygulanması noktasında garantör olarak sorumluluk almaya hazır olduğumuzu açıkladık. Gazze’de had safhadaki insani yardım ihtiyacı bağlamında ilk günden beri yardımlarımızı hızla sürdürüyoruz. Uluslararası toplumun da yardımların devamı noktasında gerekli hassasiyeti göstereceğine inanıyorum.”
“ARAMIZDA ÇÖZÜLEMEYECEK HİÇBİR SORUN YOK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye ile Yunanistan’ın aynı denizi, aynı coğrafyayı, aynı iklimi, hatta birçok alanda aynı kültürü paylaşan iki komşu ülke olduğuna dikkati çekerek, şu değerlendirmede bulundu: “İki kardeş arasında dahi anlaşmazlıklar olabilirken, iki komşu arasında görüş ayrılıklarının yaşanması gayet doğaldır. Mesele bunları çözme iradesidir. Biz, Ege’yi bir barış ve iş birliği denizi hâline getirelim istiyoruz. Türkiye-Yunanistan olarak atacağımız ortak adımlarla tüm dünyaya örnek olalım arzusundayız. Açık söylüyorum, bizim aramızda çözülemeyecek kadar hiçbir sorun yok. Yeter ki hüsnüniyetle hareket edelim, büyük resme odaklanalım, denizi geçip derede boğulanlardan olmayalım. Değerli Kiryakos’un da bizimle aynı kanaati paylaştığını görmekten ayrıca büyük bir memnuniyet duyuyorum.”
Yunanistan Başbakanı Miçotakis’e nazik ev sahipliği için teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Görüşmelerimizin ülkelerimiz ve halklarımız için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Önümüzdeki toplantı için Ankara’da kendilerini misafir etmekten büyük bir memnuniyet duyacağımızı da ifade etmek istiyorum” dedi.
YUNANİSTAN BAŞBAKANI MİÇOTAKİS: “SINIRDAŞ OLAN İKİ ÜLKE YAN YANA VE BERABER HAREKET ETMEK ZORUNDADIR”
Yunanistan Başbakanı Miçotakis de konuşmasında, bu yıl iki ülkede de doğal afetlerin yaşandığını, geniş kapsamda ise çatışmalar ve savaşların ülkeler için birçok sorun teşkil ettiğini belirtti.
Doğu Akdeniz’de güvenlik ve barışı tehdit eden durumların yaşandığını hatırlatan Yunanistan Başbakanı Miçotakis, “İki ülkenin çok iyi bir şekilde bir arada, çok sakin bir ortamda ilişkilerini devam ettirmesi çok önemli. Her bir tarafın yaşadığı sorumlara çözüm yaratabilmek çok önem arz ediyor” diye konuştu.
Yunanistan Başbakanı Miçotakis, hem Yunanistan’da hem de Türkiye’de bu ortak yaklaşıma katılmayan birçok kesimin mevcut olduğunu vurgulayarak, “Ancak, sınırdaş olan iki ülke yan yana ve beraber hareket etmek zorundadır. İkimiz de daha sakin sularda, güzel bir esintiyle ilerleyen geminin kaptanı olarak güzel bir gelecek yaratmak zorundayız” ifadelerini kullandı.
Yunanistan Başbakanı Miçotakis, “Yunanistan ve Türkiye barış içinde yaşamaya mecburlar. Anlaşmazlıklarını ortaya koyacak samimi şekilde görüşecek ve sürekli çözüm arayacaklar. Bu fikir ayrılıklarında yakınlaşma olmasa da gerginlik de oluşmamalı” dedi.
Son altı ayda Cumhurbaşkanı Erdoğan ile üçüncü kez bir araya geldiklerine dikkati çeken Yunanistan Başbakanı Miçotakis, bugünkü Türkiye-Yunanistan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi (YDİK) toplantısının da bu ortak çabaların bir devamı olduğunu dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bölgesel gelişmeleri ele aldıklarını aktaran Yunanistan Başbakanı Miçotakis, her türlü şiddet, radikalizm ve terörizmin kınanması gerektiğini ifade etti.
Yunanistan Başbakanı Miçotakis, Kıbrıs meselesinde de iki ülke arasında fikir ayrılığı olduğuna işaret ederek, Yunanistan için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları dışında bir çözüm olmadığını, taraflar arasında diyaloğun yeniden başlaması gerektiğini savundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Yunanistan Başbakanı Miçotakis, ortak basın toplantısının ardından çalışma yemeğinde bir araya geldi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye-Yunanistan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nin beşinci toplantısı vesilesiyle bulunduğu Atina’da Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’i kabul etti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye-Yunanistan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nin beşinci toplantısı kapsamında resmî ziyarette bulunduğu Yunanistan’da, Cumhurbaşkanı Katerina Sakelaropulu tarafından resmî törenle karşılandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan Cumhurbaşkanı Sakelaropulu ile görüşmeye geçmeden önce yaptığı konuşmada, altı yıl aradan sonra Atina’da bulunmaktan duyduğu mutluluğu dile getirdi.
“HEDEFİMİZ, İKİ ÜLKE ARASINDAKİ TİCARET HACMİNİ 10 MİLYAR DOLARA ÇIKARMAK”
“5. Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey Toplantımızın Türkiye ve Yunanistan arasında yeni bir dönemin güçlenerek devamına vesile olacağına inanıyorum” ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Bugün geniş bir bakanlar heyetiyle buradayız. Bakanlarımız birbirleriyle, muhataplarıyla gayet anlamlı görüşmeler yapacaklar. Tabii hedef aramızdaki 5,5 milyar dolarlık ticaret hacmini 10 milyar dolara çıkarmak. Bu konuda hangi alanlarda ne gibi adımlar atabiliriz bunları görüşeceğiz. Aramızdaki ön hazırlıkları tüm bakan arkadaşlarımız yapmış vaziyetteler. Bunlarla birlikte imzaları atıp yola çok daha anlamlı, güvenli bir şekilde devam edeceğiz. Bardağın dolu tarafıyla konuşmak öyle zannediyorum ki gelecek için çok daha hayırlı olacaktır.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye-Yunanistan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nin Beşinci Toplantısı vesilesiyle gittiği Yunanistan’ın başkenti Atina’ya ulaştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, Atina Elefterios Venizelos Uluslararası Havalimanı’nda, Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgos Yerapetritis, Türkiye’nin Atina Büyükelçisi Çağatay Erciyes ve diğer ilgililer karşıladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler, Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu da Atina’ya ulaştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “Kentsel dönüşüm konusu Türkiye için tartışmasız bir beka meselesidir. Hepsinden önemlisi bu konu siyaset üstü, siyasi partiler üstü bir konudur” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.
Toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Bölgemizin huzur ve esenliği için hükûmet olarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Son kabinemizden bu yana özellikle dış politikada gerçekten yoğun bir gündemi geride bıraktık.
Kuzey Afrika’daki en önemli ticari ortaklarımızdan Cezayir ziyaretimiz, enerji ve müteahhitlik sektörleri başta olmak üzere ekonomik ilişkilerimiz açısından oldukça başarılı geçti. Ziyaretimizi Cezayir’le aramızdaki konsey mekanizmasına stratejik boyut eklemek suretiyle adeta taçlandırdık. Cezayir, Filistin davasının önde gelen savunucuları arasında yer alıyor. Cumhurbaşkanı kardeşim Tebbun’la görüşmemizde iki kardeş ülke olarak Gazze’ye ve Filistin davasına güçlü desteğimizi teyit ettik.
Çevrimiçi olarak düzenlenen G-20 Liderler Zirvesinde küresel ekonomideki son gelişmeleri gözden geçirme imkânı bulduk.
Geçtiğimiz hafta yaptığımız grup toplantımızda hem ülkemizin güncel siyasetine dair konuları, hem de partimizin mahalli idareler seçimleriyle ilgili hazırlıklarını değerlendirdik. Yaklaşık beş yıldır tam anlamıyla bir Fetret Devri yaşanan muhalefetin yönetimindeki belediyeleri, inşallah merkezinde hizmet, eser ve yatırımın olduğu gerçek belediyecilikle yeniden buluşturacağız.
“TERÖRÜ KAYNAĞINDA YOK ETME STRATEJİMİZİ BAŞARIYLA UYGULUYORUZ”
Millî Güvenlik Kurulumuzun kasım ayı toplantısında terörle mücadeleden bölgemizdeki gelişmelere kadar pek çok konuyu ele aldık. Terörü kaynağında yok etme stratejimizi başarıyla uyguluyoruz. Suriye’nin kuzeyinde teröristlerden temizlediğimiz bölgelerde huzur ve güven iklimi hâkim. Tel Rıfat başta olmak üzere teröristlerin kümelendiği sınırımıza yakın alanları da inşallah eninde sonunda güvenli hâle getireceğiz.
Irak sahasında devam eden Pençe harekâtlarımızla bölücü terör örgütünü sınırlarımızdan uzaklaştırdık. Havadan ve karadan gerçekleştirdiğimiz nokta operasyonlarımızla teröristlerin üzerindeki baskıyı sürekli artırıyoruz. Sınırlarımız içinde bölücü örgütü bitme noktasına getirdik. Bundan 40 sene önce milletimizin başına musallat edilen terör belasından Türkiye’yi tamamen kurtarmakta kararlıyız.
Buradan bir kez daha terör örgütü eliyle ülkemizi sıkıştırmaya çalışanlara sesleniyorum, Türkiye’nin güneyinde, Suriye ve Irak’ın kuzeyinde bir terör yapılanmasına kesinlikle izin vermeyeceğiz. Operasyonlarımız neticesinde bitkisel hayata giren bölü terör örgütünü canlandırma, yeniden palazlandırma çabalarının farkındayız. Kimin ne yaptığını, kimin kiminle iş tuttuğunu çok iyi biliyoruz. Daha önce yaptığımız gibi, bir gece ansızın gelerek tüm bu senaryoları yırtıp atmaktan çekinmeyiz.
Bu vesileyle, sınırlarımız içinde ve dışında cansiperane bir şekilde görev yapan kahraman güvenlik güçlerimize Rabbimden muvaffakiyetler niyaz ediyorum. Şehitlerimizi rahmetle yâd ediyor, yarılarımıza acil şifalar diliyorum.
Türkiye’nin sınırlarında ve ötesinde yürüttüğü harekâtların stratejini hâlâ anlayamayanlara veya anladığı hâlde hazmedemeyenlere şu kelamıkibarı hatırlatmak isterim: ‘Kimi kuyu kazar her gelen içsin diye, kimi kuyu kazar her gelen düşsün diye’ Biz, ülkemiz, milletimiz ve tüm insanlık için her geçen içsin diye barış, huzur, dostluk, kardeşlik, güven, refah kuyuları kazıyor, herkesin hizmetine sunuyoruz. Kendi akıllarınca bize, ama aslında ülkemize ve milletimize kuyu kazanları da kendi kibirleriyle, hasetleriyle, husumetleriyle, kirli hesaplarıyla baş başa bırakıyoruz.
“İKLİM KRİZİ, KONTROLSÜZ BÜYÜMENİN, AŞIRI TÜKETİM HIRSININ BİR SONUCUDUR”
İklim değişikliğinin olumsuz etkilerine giderek daha fazla maruz kalıyoruz. Akdeniz çanağında yer alan Türkiye, aynı coğrafyayı paylaştığı diğer ülkelerle birlikte iklim krizinin can yakıcı sonuçlarını en çok hisseden, bundan en çok mağdur olan devletlerin başında gelmektedir. İklim krizi gerçeğiyle ne kadar erken yüzleşirsek, ülkemize yansımalarını da o derece hızlı kontrol altına alabiliriz.
İklim değişikliğinden bahsederken burada şu noktanın asla gözden kaçırılmaması gerekiyor: Bugün sekiz milyar insanın hayatını etkileyen bu krizin asıl müsebbipleri, gelişmiş, zengin, müreffeh Batılı ülkelerdir. İklim krizi, kontrolsüz büyümenin, aşırı tüketim hırsının bir sonucudur. Tabiatı bir emanet olarak değil de sömürülmesi gereken bir meta olarak gören zihniyet, son iki asırda dünyamıza çok büyük zarar vermiştir. Bu zihniyette köklü bir değişim olmadan iklim krizinin önüne geçemeyiz; Türkiye olarak her platformda bu gerçeği dile getiriyoruz.
Bir başka hakikat, iklim değişikliğiyle mücadelenin yeni adaletsizliklere, yeni sömürü düzenine yol açmamasıdır. Dünyayı en çok kirleten ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadelede mali açıdan daha fazla yük almaları kaçınılmazdı. Biz, insanlığa ve gelecek nesillere karşı mesuliyetimizin bir gereği olarak iklim değişikliği meselesinde elimizi taşın altına koyuyoruz. Sera gazı emisyonunda tarihi sorumluluğumuz eser miktarda olmasına rağmen, insanlığın ortak geleceğine katkıda bulunmak adına kendi imkânlarımızla çok önemli adımlar atıyoruz. Bu çerçevede ilan ettiğimiz net sıfır emisyon hedefine 2023 yılında ulaşmayı öngörüyoruz.
Dubai’de düzenlenen Dünya İklim Eylemi Zirvesi’nde tüm bu konuları artısı ve eksisiyle çok net biçimde ifade ettik. Zirve’de ayrıca Gazze’de yaşanan insanlık dramını gündeme taşıdık.
“KOMŞULARIMIZDAN BAŞLAYARAK BÖLGE ÜLKELERİYLE İŞ BİRLİĞİMİZİ GÜÇLENDİRECEĞİZ”
Dün ve önceki gün gerçekleştirdiğimiz Doha ziyaretimiz ise, hem Katar’la ikili ilişkilerimiz, hem de Körfez İş Birliği Konseyi’yle münasebetlerimiz bakımından oldukça önemliydi.
2014 yılında kurduğumuz Türkiye-Katar Yüksek Stratejik Komitesi’nin 9. toplantısını başarıyla icra ettik. Komite toplantıları sırasında farklı alanlarda 12 belge imzaladık. Ziyaretimizin ikinci gününde Dönem Başkanı Katar’ın onur konuğu olarak Körfez İş Birliği Konseyi 44. Zirvesi’ne iştirak ettik. Konsey üyesi ülkelerle son 20 yılda 20 milyar dolardan fazla yükselişle 23 milyar dolara çıkarttığımız ticaret hacmimizi daha da artıracağız.
Yarın Yunanistan’a gidiyoruz, ardından 18 Aralık’ta Macaristan’a bir ziyaret gerçekleştireceğiz. Karşılıklı saygı ve ortak çıkarlar temelinde komşularımızdan başlayarak bölge ülkeleriyle iş birliğimizi güçlendireceğiz.
Ülkemizin uluslararası platformlar ile ikili ilişkilerinde siyasi, diplomatik ve ekonomik alanda kat ettiği her mesafe, bizi Türkiye Yüzyılı’na bir adım daha yaklaştırmaktadır. Bu anlayışla, hem içeride hem de küresel düzeyde belirlediğimiz hedeflerimize doğru yürüyüşümüzü kararlılıkla sürdürüyoruz. Hiçbir geçici sıkıntının, hiçbir sinsi çelmenin, hiçbir karanlık projenin bizi yolumuzdan alıkoymasına müsaade etmeyeceğiz. Hamdolsun, milletimiz bu hakikati görüyoruz.
İhtiyaç duyduğumuz her durumda bizim yanımızda yer alarak Türkiye Yüzyılı vizyonumuza omuz veren her bir vatandaşımıza şükranlarımı sunuyorum.
“ENFLASYONU KONTROL ALTINA ALIYORUZ”
Allah’ın izniyle insanımızı günlük hayatında sıkıntıya sokan meseleleri de birer birer çözüme kavuşturarak üstümüze serpilmeye çalışılan karamsarlık havasını darmadağın ediyoruz. En zoru geride kaldı, inşallah bundan sonra hep birlikte sürekli daha iyiye doğru gideceğiz. Enflasyonu yavaş yavaş kontrol altına alıyoruz. Hiçbir ekonomik mantıki ve ahlaki temeli olmayan fiyatlandırma davranışları, yerini rasyonel fiyatlamalara bırakmaya başladı. Salgın ve küresel krizlerle sarsılan makro finansal istikrarı güçlendirecek adımları kararlılıkla atıyoruz.
Üretim, istihdam, ihracat ve büyüme tarafındaki olumlu tablo yeni rekorlarla sürüyor. Yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 5,9 oranında büyüyerek OECD ülkeleri arasında en iyi performansı gösteren ülke olduk. Böylece 13 çeyrektir süren kesintisiz büyüme trendimizi 14’e çıkardık. 2023’ün ilk 9 aylık döneminde ekonomimiz yüzde 4,6’lık büyüme kaydetti. Kaliteli ve sürdürülebilir büyüme hedefimizden en küçük bir sapma yoktur. Yılın ilk 11 ayındaki ihracatımız 234 milyar doları buldu. Son verilere göre, istihdam 32 milyona ulaştı, işsizlik oranı ise yüzde 9,2’lere geriledi.
Çalışan emeklilerimizde serzenişlere sebep olan sıkıntıyı da gideriyoruz. Meclisimizin onayından sonra ilk düzenlemeden istifade edemeyen 4 milyon 689 bin emeklimizin hesabına bir defaya mahsus beş bin liralarını suretle yatıracağız.
Aile ve Gençlik Fonu’nun kuruluşuyla ilgili yasal süreç tamamlandı. Üniversiteli gençlerimize seçim öncesi verdiğimiz ücretsiz internet ve indirimli teknoloji desteği sözümüzü tuttuk.
İhtiyaç sahibi vatandaşlarımıza yönelik doğal gaz tüketim desteğini düzenli sosyal yardım programlarımıza dâhil ettik. Yıllık 900 ila 2500 lira arasında olan toplam 8 aylık ödeme miktarını 1500 ila 3500 liraya yükselttik. Sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarımıza her ay aktardığımız kaynak tutarı da 450 milyon liradan 850 milyon liraya çıktı.
Daha 10 ay evvel yaşadığımız ve ülkemiz ekonomisine 104 milyar dolar ilave yük getiren deprem felaketine rağmen hiçbir insanımızı, 85 milyonun hiçbir ferdini ihmal etmiyoruz.
“YILBAŞINDA ÇALIŞANLARIMIZIN ÜCRETLERİNDE BİR ARTIŞ YAPILACAK”
Yılbaşında çalışanlarımızın ücretlerinde hem genel ekonomik dengeyi sarsmayacak, hem de onların kayıplarını telafi edecek bir artış yapılacak. Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantılarına 11 Aralık’ta başlanıyor. İşçilerimizin onayını alacak, işverenlerimizi de yormayacak ve istihdama zarar vermeyecek bir asgari ücret seviyesi hedefiyle bu süreç yönetilecek.
Önümüzdeki yılı dengeleri yeniden sağlamlaştırma, bir sonraki yıldan itibaren olan dönemi ise atılım süreci olarak görüyoruz. Büyük ve güçlü Türkiye’nin inşası yolunda bıkmadan, usanmadan, durmadan mücadele etmeyi, yürümeyi, adım-adım hedeflerimize ulaşmayı sürdüreceğiz. Yeter ki 85 milyon olarak birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize, huzurumuza, mücadele azmimize sıkı sahip çıkalım, aramızda fitne fesat sokulmasına izin vermeyelim, gerisi sadece sabır ve vakit işidir. İnşallah 2028’i siyasi, ekonomik, beşeri ve askerî bakımdan bölgesinin ve dünyanın sayılı güçleri arasına girmiş bir ülke olarak karşılayacağız.
“GAZZE HALKINA UYGULANAN ZULME KARŞI ÇIKMAK İÇİN SADECE İNSAN OLMAK YETERLİDİR”
Türkiye, dünyanın neresinde bir mazlum ve mağdur var ise, inancına, rengine, kimliğine bakmadan onun yanında olmayı ilke edinmiş bir devlettir. Bu bizim medeniyetimizden, tarihimizden, kültürümüzden, ecdadımızdan tevarüs ettiğimiz bir haslettir. Gerektiğinde bedel ödeme pahasına şahit olduğumuz kötülükleri yapabiliyorsak, elimizle düzeltmenin, mümkün değilse dilimizle anlatmanın, ona da mani varsa kalbimizle buz etmenin gayreti içinde olduk. Bu da imanın en zayıf derecesidir. Sadece son 70 yılımıza baktığımızda dahi bu yaklaşımın pek çok örneğini görebiliyoruz. Kore’ye bu hissiyatla gidip kan döktük, can verdik. Kıbrıs’taki soydaşlarımızı kurtarmak için bu hassasiyetle Barış Harekâtı gerçekleştirdik. Irak’ta, Suriye’de, Ukrayna’da ve daha pek çok yerde başı dara düşen insanlara kapımızı bu anlayışla açtık. İslam dünyasından, Türk coğrafyalarından, Afrika’dan, Güney Asya’dan sayısız insana bu vizyonla sahip çıktık. Karabağ’ın işgaline, Türkistan’daki zulme, Keşmir ve Arakan’daki haksızlıklara bu düşünceyle rıza göstermedik. Balkanlar’dan Kuzey Afrika’ya gönül coğrafyamızın her köşesine hep bu şekilde baktık. Bugün aynı onurlu duruşu Gazze’ye yönelik barbarlık karşısında Filistin halkının yanında yer alarak sergiliyoruz.
Tevfik Fikret’in, ‘Zulmün topu var, güllesi var, kal’ası varsa, hakkın da görülmez kolu, dönmez yüzü vardır’ dizelerinde ifade ettiği gibi, bizim safımız yalnızca bükülmez kolu, dönmez yüzüyle hakkın yanı olabilir. Üstelik Gazze’de öldürülen binlerce çocuğun, kadının, yaşlının, masumun yanında yer almak için öyle çok derin, felsefi gerekçeler aramaya gerek de yoktur. Tolstoy’un ‘Bir insan acı duyuyorsa canlıdır, başkasının acısını duyuyorsa insandır’ sözünde işaret ettiği gibi, Gazze halkına uygulanan zulme karşı çıkmak için sadece insan olmak yeterlidir. İsrail, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Filistin coğrafyasında uyguladığı her zulmün hesabını elbette verecektir, bundan kaçış yok. Netanyahu nereye kaçar bilemiyorum. Mülteci kamplarında uyguladığı katliamlar ve Gazze’de 7 Ekim’den bu yana işlediği savaş suçları, bu ülkeyi yönetenlerin yakın gelecekteki yargılanmalarında ayrı bir yere sahip olacaktır.
“İSRAİLLİ YÖNETİCİLER ER YA DA GEÇ İNSANLIK MAHKEMESİNDE YARGILANACAK”
Türkiye, kendisi gibi düşünen devletler ve sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte bu meseleyi her platformda gündeme getirecek, takip edecek ve somut sonuçlara ulaşmasını sağlamak için sonuna kadar çalışacaktır. Evet, İsrailli yöneticiler er ya da geç insanlık mahkemesinde yargılanacak, hak ettikleri cezaları çekecek, tarihin çöplüğündeki yerlerini alacaklardır. Daha önemlisi, Netanyahu yönetimine bu cüreti veren, işlediği insanlık suçlarının üzerini örten Batılı ülkeler de aynı akıbeti paylaşacaklardır. Şayet Amerika ve Avrupa ülkeleri İsrail’e sınırsız siyasi, askerî ve ekonomik destek vermemiş olsa, bu terör devletinin yöneticiler böylesine pervasız ve acımasız hareket edemezdi. Esasen Batının tarihi bu bakımdan oldukça karanlıktır, oldukça çirkindir, oldukça vahşi, gaddarlık örnekleriyle doludur. Biz bunların niyetini Bosna’dan, Makedonya’dan, Yunanistan ve Bulgaristan’dan, Çanakkale’den, Ermenistan’dan, Filistin’den, Irak’tan, Suriye’den, oralardaki vahşetlerinden ve sinsi oyunlarından biliriz. Dünyayı asırlardır Batı değerleri safsatasıyla oyalayanlar, sadece kendi güvenlik ve refahları dışında hiçbir değerleri olmadığını defalarca ispatlamışlardır. Esasen Batının ‘değerlerim’ diye sunduğu inanç, felsefe, hukuk ve bilim unsurlarının tamamı başka coğrafyalara ve toplumlara aittir. Batının inancı, Kudüs Nasıra, bu felsefe, Ege ve Batı Anadolu, hukuki itibariyle Akdeniz ve Roman, bilimi Endülüs ve doğu dünyası kökenlidir. Sadece barbarlık, gerçek anlamda Batıya ait bir vasıftır. Haçlı Seferlerinde 4 milyon, sömürgelerinde 50 milyon, birinci ve ikinci dünya savaşlarında 70 milyon insanı katleden Batı, hep bu vasfını sergiliyordu.
Gazze’deki vahşete ortak olan Batı, çalıp çırptığı tüm değerleri bir kenara bırakıp yine sadece mayasındaki barbarlık dürtüsüyle hareket etmektedir. İsrail’e en küçük bir söz söyletmeyip Gazze’de yapılanları dile getirenlerin üzerine hoyratça giden Batı yönetimleri, bireysel düzlemde insan olma, kurumsal düzlemde devlet olma özelliklerini kaybetmişlerdir. Aynı şekilde, Birleşmiş Milletler ve onun en önemli organı olan Güvenlik Konseyi gibi kurumlar da bu zulüm karşısında sergiledikleri acizlikle insanlığın ortak çatısı olma hürriyetlerinden iyice uzaklaşmışlardır. Genel Sekreter Sayın Guterres’in samimi çabaları, Güvenlik Konseyi’nin kimi daimi üyeleri tarafından engellenmiştir. Biz yıllardır ‘dünya beşten büyüktür’ diye haykırırken işte bu gerçeklere işaret, bu haksızlıklara isyan ediyorduk. Buradan açıkça söylüyorum; Batının etekleri altına saklanan İsrail yönetimi, zulmünü ne kadar tırmandırırsa sonuçta ödeyeceği bedeller de o kadar ağır olacaktır. Masum çocukları, kadınları, yaşlıları, silahsız ve çaresiz insanları dünyanın en modern savaş araçlarıyla öldürmek, sadece İsrail yöneticileri gibi korkaklara mahsus bir zavallılıktır. Gazze’deki bir avuç sivil karşısında yüreği de, bacağı da titreyen İsrail’in gerçek bir orduyla, gerçek bir güçle karşı karşıya geldiğinde paramparça olacağı muhakkaktır. İsrail yönetiminin böyle bir acı akıbete gerek kalmadan bir an önce aklını başına toplamasını ümit ediyoruz. Bölgeye huzur gelmesinin tek yolunun 1967 sınırlarında Doğu Kudüs’ün Başkenti olduğu coğrafi bütünlüğe sahip, bağımsız, egemen bir Filistin devletinin kuruluşundan geçtiğini bir kez daha hatırlatıyoruz.
“GÜVENLİ ŞEHİRLER İÇİN TEK ÇARE KENTSEL DÖNÜŞÜMDÜR”
Geçtiğimiz günlerde Marmara Bölgesinde yaşanan 5,1 büyüklüğündeki nispeten hafif sarsıntı, bizlere deprem ülkesi olduğumuz gerçeğini bir kez daha hatırlattı. Bilindiği gibi Türkiye, Alpler’den Himalaya’lara uzanan kuşak içerisinde en fazla deprem riski taşıyan beşinci ülkedir. Topraklarımızın yüzde 66’sı, nüfusumuzun yüzde 71’i deprem açısından riskli alanlarda yer alıyor. Ülkemizde son bir asırda altı ve üzeri büyüklükte 231 deprem meydana geldi. Bu afetlerde 130 binden fazla canımızı toprağa verdik. Son olarak 6 Şubat depremlerinde 50 binden fazla insanımız yıkıntıların altında kalarak hayatını kaybetti. Rabbim, deprem şehitlerimize rahmet eylesin. Onları cennetiyle, cemaliyle müşerref eylesin diyorum.
Bu coğrafyada yaşamak demek, deprem gerçeğiyle yüzleşmek, karşımızdaki tehlikeyi kabullenmek ve ona göre hareket etmek demektir. Önümüzdeki tablonun bize gösterdiği tek çözüm yolu, depreme dayanıklı binalar yapmaktır, yani kentsel dönüşüm dediğimiz bu adımı atmak ve bu adımı attık. Maalesef ülkemiz uzunca bir süre bu toprakların hakkını vermek yerine, hakkına giren bir anlayışla yönetildiği için diğer pek çok husus gibi deprem tehlikesi de göz ardı edilmiştir. Büyük yıkıma yol açan 1999 felaketi, bu meselenin yeniden ve güçlü bir şekilde gündeme gelmesine, standartların yeniden belirlenmesine vesile oldu. Biz de bu süreci daha ileriye taşıyarak 2012 yılında tarihimizde ilk defa kentsel dönüşüm yasasını çıkarttık. Yapı Denetim Kanunu başta olmak üzere konuyla ilgili mevzuatı güncelledik, geliştirdik. Kentsel dönüşüm yasasının çıktığı tarihten bugüne kadar hayata geçen projelerde Türkiye genelinde 480 milyar liralık yatırımla 2 milyon 200 bin bağımsız bölümün dönüşümünü tamamladık. Hâlihazırda ülke genelinde yaklaşık 400 bin bağımsız bölümün dönüşüm süreci devam ediyor. Türkiye’de yaklaşık 31 milyon konut ve 5 milyon ticari alandan oluşan 36 milyon bağımsız bölüm var. Bunların 6 milyonu deprem riski altındadır. Üstelik bunların yaklaşık yarısının da acilen dönüşmesi gerekiyor. Dolayısıyla, güvenli şehirler için tek çare kentsel dönüşümdür. Kentsel dönüşümün ne kadar önemli olduğunun en son ve somut örneği 6 Şubat depremleridir. Bu hakikati görmezden gelmek, ertelemek, siyasi çıkarlar için istismarına yeltenmek çok açık ve net söylüyorum, ülkemize ihanet etmek demektir. Kentsel dönüşüm konusu Türkiye için tartışmasız bir beka meselesidir. Hepsinden önemlisi bu konu siyaset üstü, siyasi partiler üstü bir konudur.^
“TOKİ VASITASIYLA 1,3 MİLYON KONUTU HAK SAHİPLERİNE TESLİM ETTİK”
Hazreti Mevlana, ‘akıl sonradan ah çekmek için değil, düşünüp tedbir almak içindir’ der. İnancımızda da tedbir tevekkülden önce gelir. Hükûmet olarak kentsel dönüşüm konusuna ilk günden beri hep bu zaviyeden baktık. Vatandaşlarımızı gecekondu denilen sağlıksız yapılarla birlikte depreme dayanaksız yüksek katlı binalardan da kurtararak onları modern, güvenilir, dayanıklı yuvalara kavuşturmayı hedefledik. Zemin artı üç olsun, zemin artı dört olsun, bilemediniz zemin artı beş olsun dedik. Ve o günden bugüne inşaatlarımızı bu şekilde yapıyoruz. TOKİ Başkanlığımız bu sürecin öncüsü olarak gerçekten kritik bir rol üstlendi. Maruz kaldığı onca haksız, insafsız eleştirilere rağmen TOKİ vasıtasıyla şimdiye kadar 1,3 milyon konutu tamamladık, hak sahiplerine teslim ettik. Ancak üzülerek ifade etmek isterim ki attığımız her adımda tamamen ideolojik saiklerle hareket eden bir kesimi karşımızda bulduk. Akla hayale gelmedik bahanelerle ve hatta iftiraya varan kampanyalarla projelerimize sürekli takoz oldular. Ne kendileri bir iş yaptılar ne de bizim bu meseleyi çözmemizi istediler. Kanundaki boşlukları kullanarak yalan ve yanlış bilgilerle insanımızın aklını bulandırarak kentsel dönüşüm projelerimizi sabote ettiler. Maalesef bunun acısını depremin yıktığı birçok şehrimizde yaşadık. Vatandaşlarımızın canları ve mallarıyla bir daha böyle bedeller ödememesi için kentsel dönüşüm çalışmalarımızı bir üst seviyeye çıkarma kararı aldık. Bu amaçla geçtiğimiz Eylül ayında çok geniş bir katılımla Deprem Gerçeği ve Kentsel Dönüşüm Şûrası düzenledik. Şûrada ortaya çıkan teklifler Şûranın en güzel neticesi de oydu, diğer çalışmalar ışığında yeni bir kentsel dönüşüm yasası hazırladık. Kanun teklifimiz geçtiğimiz aybaşında Meclisimizden onay aldı ve yürürlüğe girdi.
Yeni kentsel dönüşüm mevzuatının yürürlüğe girmesiyle birlikte muhalefet ve malum çevreler daha önce yaptıkları gibi hemen tezvirata başladı. Vatandaşın malına el konulacak, bu iftiradan başlayarak rantsal dönüşüm bühtanına kadar sayısız yalanı tedavüle soktular. Oysa kanunda ne böyle bir ifade var, ne de böyle bir durum söz konusu değildi. Düzenlemenin tek bir gayesi vardır o da kentsel dönüşüm sürecindeki engelleri ortadan kaldırmak ve dönüşüm sürecini hızlandırmaktır.
“BİNALARIN KENTSEL DÖNÜŞÜME DÂHİL EDİLMESİ SALT ÇOĞUNLUĞA BAĞLANDI”
Yeni kanunla kentsel dönüşüm konusunda yapılan değişiklikler şunlardır: Daha önce çok daha yüksek çoğunluk gerektiren çok sayıda bağımsız birime sahip binaların kentsel dönüşüme dâhil edilmesi salt çoğunluğa bağlandı. Yani bir binada oturanların yüzde 50’sinden 1 fazlası onay verdiği zaman kentsel dönüşüm ve inşaat ruhsatı alınabilmesi mümkün hâle getirildi. İmar planlarının ilan-askı ve itiraz süreçleri kısaltıldı. Tebligatların yapıların kapısına asılabilmesi, elektronik devlet üzerinden bildirilebilmesi ve muhtarlıklarda ilan edilebilmesiyle süreç hızlandırıldı.
Deprem riskinin en çok hissedildiği yerlerin başında gelen İstanbul’daki kentsel dönüşüm projeleri için yarısı bizden kampanyasının uygulanabilmesi amacıyla yasaya mali yardım hükmü de eklendi. Diğer şehirlerimizin her biri için de oranın şartlarına, ihtiyaçlarına, beklentilerine uygun özgün modeller geliştirilmesine imkân tanındı. Anlaşmazlıkların çözümü için arabuluculuk sisteminin devreye alınmasından, ihtisas mahkemelerine kadar çeşitli mekanizmalar getirildi. Dönüşüm alanlarında imar planlarının yeni kurulan Kentsel Dönüşüm Başkanlığınca onaylanması zorunluluğu getirilerek istismarların ve gecikmelerin önüne geçilmesi hedeflendi. Hak sahibinin borcunu ödeyememesi hâlinde dönüşen konut borcu nispetinde Hazine’ye teshil edilmesi ve yine hak sahibine ömür boyu ücretsiz tahsisine imkân verildi.
Yerleşime uygun olmayan bütün bu alanların riskli alan olarak belirlenmesi ve bu alanlarda yapılaşmaya izin verilmemesi temin edildi. Kentsel dönüşüm projelerine kamu desteği için kaynak sağlayacak yöntemler geliştirildi. Yapılan tüm bu düzenlemelerin amacı kentsel dönüşümü hızlandırarak milletin ve şehirlerimizin can ve mal güvenliğini sağlamaktır.
Küçük çıkar kavgalarıyla veya kaygılarıyla kentsel dönüşüm projelerinin geciktirilmesinin önüne geçilebilmesi ancak bu şekilde mümkündür. Yeni kanunla getirilen düzenlemelerde herhangi bir rant sağlama amacı veya hak sahiplerinin başka bir bölgeye gönderilmesi söz konusu değildir. Kim bunun aksini iddia ediyorsa, müfteridir, yalancıdır, bu milletin iyiliğini istemiyor demektir.
“2024 YILI BÜTÇEMİZDE DEPREMZEDE ŞEHİRLERİMİZİN YENİDEN İNŞASINA 1 TRİLYON LİRA KAYNAK AYIRDIK”
Dönüşüm çalışmalarında Pazartesi günü 5.1 büyüklüğünde bir depremle sarsılan Marmara Bölgemize daha fazla özel önem vermemiz elbette sebepsiz değildir. Süreci diğer şehirlerimizde yönetmek ve hızlandırmak nispeten daha kolaydır. Ancak, İstanbul’un da içinde yer aldığı Marmara Bölgemizde yaşanacak bir felaketin, Allah korusun, tüm Türkiye’ye ağır maliyeti olacaktır; bu gerçek karşımızdayken başka türlü hareket edemeyiz. Amacımız, İstanbul’da her yıl 350 bin konut inşa ederek 5 yıl içinde acil dönüşüm gerektiren tüm binaları yenilemektir.
Tabi bu arada 6 Şubat depremlerinde yıkılan şehirlerimizi ayağa kaldırmaya yönelik çalışmalarımızda en küçük bir aksaklığa, en küçük bir ihmale izin vermiyoruz, vermeyeceğiz. İnşasına başlanan 250 bin bağımsız bölümden 46 binini yılbaşından önce hak sahiplerine teslim edeceğiz, takip eden aylarda da biten konutların teslimini sürdüreceğiz.
Vatandaşlarımızdan gelen taleplere, bütün bunlara kulak vererek yerinde dönüşümü kolaylaştıracak hibe ve kredi desteklerini içeren yeni modelleri de devreye aldık. Yerinde dönüşüm projelerine başvuru sayısı 247 bini buldu. Sadece bölgedeki altyapı çalışmaları için 40 milyar liralık kaynağı ilgili kurumlarımızın kullanımına tahsis ettik. 2024 yılı bütçemizde depremzede şehirlerimizin yeniden inşasına 1 trilyon lira kaynak ayırdık. Deprem bölgesindeki şehirlerimizde sadece konut yapmakla kalmıyor, bu şehirlere kimliğini veren ticari alanları ve kültürel yapıları da yeniden ayağa kaldırıyoruz.
Ayrıca, bu şehirlerimizin meydanlarını, kent merkezlerini ve önemli ana caddelerini yine Hükûmet olarak biz yapıyoruz.
“81 VİLAYETİMİZİN TAMAMINDA PROJELERİMİZ DEVAM EDİYOR”
Aynı şekilde depremde zarar gören yollar ve ulaştırma yatırımlarıyla ilgili sorunları da yine biz giderdik, biz gideriyoruz. Deprem bölgesinde şu an yapım süreci devam eden yeni yolların toplam uzunluğu 180 kilometreyi buluyor. Deprem şehirlerimiz başta olmak üzere 81 vilayetimizin tamamındaki yol, otoyol, köprü, tünel, viyadük ve metro projelerimiz de devam ediyor.
Hava ve demir yolu ulaşımında açılışa hazır devasa yatırımlarımız var. Önümüzdeki dönemde yapımı tamamlanan ulaştırma projelerimizin resmî açılışlarını peyderpey inşallah yapmaya devam edeceğiz.
Hiç kimsenin ülkemizi depreme hazırlamadaki en önemli aracımız olan kentsel dönüşüm projelerini dinamitlemesine, yavaşlatmasına, sulandırmasına izin vermeyeceğiz.
Milletimizin de siyasi istismarcılara kulak asmayacağına inanıyorum. Bu konuda bize destek veren herkese şükranlarımı özellikle sunuyorum.
Rabbim yar ve yardımcımız olsun. Toplantımızın hayırlara vesile olmasını diliyorum. Sizleri bir kez daha sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.”
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Gerekli cookie, sayfa gezinmesi ve web sitesinin güvenli alanlarına erişim gibi temel işlevleri etkinleştirerek bir web sitesi kullanıma yardımcı olur. Web sitesi bu cookie olmadan düzgün çalışamaz.
Tercih cookies, bir web sitesinin, tercih ettiğiniz diliniz veya bulunduğunuz bölgeniz gibi, web sitesinin davrandığını veya görünüşünü değiştiren bilgileri hatırlamasını sağlar.
İstatistik
İstatistik cookies, web sitesi sahiplerinin anonim olarak bilgi toplayıp bildirerek ziyaretçilerin web siteleriyle nasıl etkileşimde bulunduğunu anlamalarına yardımcı olabilir.
Pazarlama
Pazarlama cookies, ziyaretçileri web sitelerinde izlemek için kullanılır. Amaç, bireysel kullanıcıya ilgi çekici ve böylece yayıncılar ve üçüncü taraf reklamverenler için daha değerli olan reklamları görüntülemektir.
Sınıflandırılmamış
Sınıflandırılmamış cookies, bireysel kurabiye sağlayıcıları ile birlikte sınıflandırma sürecinde olduğumuz cookies.